Şarkıların tadı, çiçeklerin sesi, öpücüğün rengi olduğunda: Sinestezi

Özlem Kayım Yıldız Y
Şarkıların tadı, çiçeklerin sesi, öpücüğün rengi olduğunda: Sinestezi

Bir türdeki duysal deneyimin (örneğin görsel) ikinci tür bir duysal deneyimi (örneğin işitsel) tetiklemesi ve ikili duyu olarak algılanması şeklinde tanımlanabilecek bir nörolojik fenomen olan sinesteziye ‘’duyuların birleşimi’’ de denebilir [Yunanca ‘’syn’’ (birlikte) + ‘’ aisthēsis’’ (hissetme)].

Duysal deneyimler bilinçli ve istemsizdir ve görsel, işitsel, dokunsal veya tatla ilgili olabilir. Örneğin belirli tatlar dokunma duyusunu tetikleyebilir ya da dinlenen müziğe renk algısı eşlik edebilir. Deneyimlerin ilişkisi tek yönlüdür, örneğin yazı-renk sinkinezisinde belirli harfler ya da rakamlar renk algısını tetikleyebilirken renkler, harf ya da rakam algısını tetikleyemez.

Neredeyse 200 yıldır bilinmesine karşın, sinestezinin ortaya çıkış mekanizmaları ile ilgili bilgilerimiz genetik ve nörogörüntüleme çalışmalarının bulguları ile son on yıllar içerisinde gelişti. Sinestezi seyrek bir bilişsel fenomendir; bildirilen sıklığı 20’de 1 ile 25.000’de 1 arasındadır.


Daha gerçekçi biçimde, tüm türleri hesaba katıldığında sıklığının, 20’de 1 ile 200’de 1 arasında değiştiği söylenebilir. Ailesel bir yatkınlık olduğu saptanmıştır, kadınlarda daha sık görülmesi, X kromozomuna bağlı baskın aktarımla kalıtılabileceğini destekler. Bununla birlikte genetik lokus henüz belirlenmemiştir ve aktarım komplekstir. Çoğunlukla doğumdan itibaren vardır fakat yapısal beyin hasarları sonucunda da gelişebilir. İlginç biçimde erişkinlerde öğrenme ile sinestetik deneyimlerin kazanılabileceği bildirilmiştir (https://doi.org/10.1038/srep07089).

Güncel görüş, sinestezinin hayal görme ya da metaforik düşünme değil, nöral temeli olan bir fenomen olduğudur. Sinesteziyi anlamak için, beyin bölgelerinin belirli fonksiyonları olduğu, örneğin belirli duyuları algılamak ve işlemek üzere özelleşmiş olduğu bilinmelidir. Sinestetik deneyimler, bir duysal uyaranın sadece ilgili beyin bölgesini değil, ilişkisiz beyin bölgelerini de uyarması sonucu gelişir. Nörogörüntüleme çalışmaları sinestetik bireylerde bu olağan dışı uyarımın varlığını gösterir (https://doi.org/10.1038/nn818).

Farklı görüşler

Sinestezinin ortaya çıkış mekanizması ile ilgili farklı görüşler vardır. Nörofizyolojik açıklamalardan biri, sinestetik deneyimlerin, sinir hücrelerinin olağan gelişimsel süreç içerisinde olması gereken budanmasında yetersizlikle ilişkili olduğudur. Daha açık ifadeyle, gelişim sürecinde sinir hücrelerinin bazı bağlantıları budanır, bu budanma olağan biçimde gerçekleşmez ise bir duysal uyaranı algılayan beyin merkezi, başka bir uyaran için özelleşmiş beyin bölgesini sinir hücrelerinin bağlantıları ile lokal olarak uyarır. Örneğin, işitsel bir uyaran, temporal lobun yanı sıra oksipital lobu da uyarır ve işitme duyusuna ek olarak görme duyusu da tetiklenir.

‘’Duysal kaçış hipotezi’’ de denen bu görüşü nörogörüntüleme çalışmaları da destekler. Bu hipotez, komşu beyin bölgelerini ilgilendiren sinestetik deneyimler için geçerli olmakla birlikte, uzak beyin bölgelerinin katıldığı deneyimler için yetersiz kalmaktadır.

‘’Baskılanmamış geribildirim teorisi’’ denen alternatif görüşe göre ise sinestezi, birbirlerinden yalıtılmış beyin bölgelerinin yüksek merkezlerce baskılanmasında yetersizlikten kaynaklanır. Merkezler arasında lokal bağlantı yoktur, baskılanmalarında yetersizlik vardır.

Olağandışı bir deneyim olmasına karşın patolojik bir fenomen değil eşsiz bir algı olarak tanımlanabilecek sinestezi, beynin kendi gerçeklik algısını yaratma yetisine sahip olduğunu düşündürür ve normalin ne olduğu sorusuna götürür bizi; olağan olanı normal olarak algılarız. Kuşkusuz sinestezi olağan olandan farklıdır, fakat herhangi bir engellilik yarattığını söylemek güçtür, bozukluktan çok bir varyasyon olarak tanımlamak daha doğrudur. Üstelik sinestezi, özellikle görsel sanatlar ve müzik olmak üzere yaratıcı sanatsal yetenekle ilişkilendirilmiştir. Van Gogh, Kandinsky, Rimbaud ve Scriabin’in eserlerinde sinestetik deneyimlerin payı olduğu öne sürülmektedir.

Özlem Kayım Yıldız / [email protected]

*Bu yazı HBT'nin 344. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız