Yüksek teknolojiye dayalı kalkınma: Gerçek dönüşüm nasıl mümkün?

Editör ne diyor?

Yüksek teknoloji, özgür üniversite, sağlıklı yaşam ve eleştirel düşünce bir arada...

Bu hafta kapağımızda çok temel bir soruya yanıt arıyoruz: Türkiye yüksek teknolojiye dayalı bir kalkınma modeline nasıl geçebilir? Neoliberal reçetelerin tıkandığı, dünya egemenliğinin yeniden şekillendiği bir dönemde, Çin’in planlı kamu yatırımları ve temel bilim odaklı stratejisi dikkatle izleniyor. Bayram Ali Eşiyok’un yazısı, yalnızca bir kalkınma modeli tartışması değil, aynı zamanda bir geleceği yeniden kurma çağrısı.

Boğaziçi Üniversitesi’nde yıllardır süren direnişin yalnızca bir kurumun değil, üniversitenin anlamı üzerine sürdüğünü görüyoruz. “Değişim Arifesinde Üniversite” başlığıyla düzenlenen geniş katılımlı buluşmayı Özlem Yüzak aktarıyor. Akademisyenlerden lise öğrencilerine kadar tüm bileşenler, özgürlükçü, katılımcı ve demokratik üniversite için sahadaydı.


Tanol Türkoğlu, yapay zekânın gelişimi ile güven kavramı arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Rekabetin tetiklediği “yetişme korkusu” ve güven eksikliği, teknolojik ilerlemenin arka planındaki insanlık durumuna ayna tutuyor.

Türkiye’de her yıl 900 bin kişi inme geçiriyor… İnme için risk faktörleri:  Hava kirliliği, iklim değişikliği, yüksek kan basıncı, yüksek kan şekeri ve kolesterol düzeyleri, tütün ürünleri kullanımı, böbrek yetmezliği, obezite, fiziksel hareketsizlik, fazla sodyum (tuz), işlenmiş et ürünleri, tatlandırılmış içecek ve alkol tüketimi ve az lifli gıda (sebze ve meyve) tüketimi…İnme riskine dair çarpıcı verileri paylaşan Özlem Kayım Yıldız, çevresel ve beslenme kaynaklı etkenlerin sağlığımız üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.

Sağlık köşemizde ayrıca Rita Urgan’ın başlattığı yeni yazı dizisi “Ozempik Çağı” da yer alıyor.

Doğan Kuban’ın “Coşkusuz Okumuşlar” yazısının ikinci bölümünde entelektüel çabanın inişli çıkışlı serüvenine tanıklık ediyoruz. Atatürk dönemiyle gelen aydınlanma ivmesinin ardından yaşanan düşünsel gerilemeyi açık yüreklilikle tartışıyor.

Reyhan Oksay, iklim değişikliğinin günlük yaşamımıza sızan etkilerini anlatıyor. Sıcak hava dalgaları, artan nem, mevsim kaymaları sadece çevre değil, ruh sağlığımızı da etkiliyor.

Müfit Akyos Paris’de yanan Notre Dame Kilisesi’nin yeniden inşasının nasıl gerçekleştiğine ilişkin yazısını bu hafta da sürdürdü.

İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Sibel Şensu, Ay’a iniş planlarımızın ikinci bölümünde bizi Türkiye’nin uzay yolculuğunda bir adım daha ileri taşıyor. 2026’daki sert iniş hedefi, yerli savunma sanayisinin bilimsel kapasitesiyle şekilleniyor.

İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Arş. Gör. Büşra Erdurucan, tiyatro üzerinden toplumsal adalet meselesini gündeme taşıyor: Sofokles’in Elektra’sı, günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan şiddet ve intikam sarmalına farklı bir perspektif getiriyor.

Cornell Üniversitesi’nden fizikçilerin yaptığı araştırma, soğan doğrarken neden ağladığımızı bilimsel olarak açıklıyor. “Bilim ve Beslenme” köşemizde bu tanıdık mutfak dramına yeni çözümler var.

McKinsey’nin 2040 vizyonuna göre ekonomiyi dönüştürecek 18 sektör, bu haftaki Grafik Bilgi sayfamızda. Uzay, yapay zekâ, e-ticaret ve sağlık teknolojileri, geleceğin ekonomik haritasını çiziyor.

Meraklı Çocuk köşesinde Mercan Bursalı, vücudumuzun neden tüylerle kaplı olmadığını sorguluyor. Hayvanlar Dünyası’nda ise karıncaların kolektif zekâsı ve ekosistemdeki muazzam rolü ele alınıyor.

Nilgün Özbaşaran Dede’nin hazırladığı Araştırma Gündemi’nde CERN'den gelen şaşırtıcı bir gelişme var: Kurşun atomları çarpışarak altın atom çekirdekleri oluşturdu. Ayrıca nosebo etkisinin gücü, şempanzelerde ritim duygusu ve daha fazlası bu bölümde.

Bilimi yalnızca üretmek değil, tartışmak ve sahiplenmek de sorumluluğumuz. Merakla, cesaretle ve eleştirel düşünceyle ilerliyoruz. Bir sonraki sayıda buluşmak üzere!

Sevgiyle, saygıyla, bilimle...
Özlem Yüzak