Diyabetin görülme yaşı giderek düşüyor

Öne Çıkanlar Sağlık
Diyabetin görülme yaşı giderek düşüyor

Son yıllarda 5 yaş altı çocuklara çok sık Tip 1 diyabet tanısı konduğu belirtildi. Çocuk ve ergenlik dönemi diyabet hastalarının %90’ında Tip 1 diyabet görülüyor. Diyabet, sadece yetişkinlere has bir hastalık değil.

Genetik temelde çevresel faktörlerin tetiklediği Tip 1 diyabet, otoimmün bir hastalık. Yani bizi hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemimiz, bazen kendi vücudumuzdaki sağlıklı hücreleri de yabancı sanarak saldırabiliyor. Pankreasın insülin üreten beta hücrelerine karşı bir atak olduğunda da, insülin eksikliğine bağlı olarak diyabet ortaya çıkıyor. Bu durumda kişiye vücudunun ihtiyacı olan insülinin dışarıdan verilmesi gerekiyor.

Belirtileri neler?


Konuyla ilgili olarak *Prof. Dr. Serap Semiz, “çok su içme, sık idrara çıkma, idrar kaçırma” gibi belirtilere dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Semiz, fark edilmeyen belirtilerin ileride ağırlaşabileceğini ve “sıvı kaybı, kilo kaybı, kusma, karın ağrısı, nefeste aseton kokusu, sık soluk alma, bilinç bozukluğu, taşikardi, hipotansiyon ve şok” olarak ortaya çıkabileceğini belirtti. İlk tanıda hastaların %12-60’ında “diyabetik ketoasidoz” denen, vücutta metabolik dengesizliğe yol açan ve komaya kadar ilerleyebilen ağır bir klinik tablo gelişebileceğini kaydetti.

Kan şekeri düzeyi

Diyabet tanısı, açlık ve tokluktaki kan şekeri düzeyine bakılarak ölçülüyor. Buna göre, açlık kan şekerinin 126 mg/dl, rastgele bakılan kan şekerinin veya yemekten 2 saat sonra bakılan (tokluk) kan şekerinin ise 200 mg/dl ve üzerinde olması diyabeti düşündürüyor. Bir de üç ayda bir yapılan ve kandaki glikoz yoğunluğunu tespit etmeye yarayan HbA1c testinin, %5,8 ve üzerinde çıkması diyabet şüphesini güçlendiriyor.

Nasıl tedavi edilir?

Tip 1 diyabet, insülin tedavisi gerektiriyor. Ailenin yaşam biçimi, çocuğun okul saatleri dikkate alınarak düzenleme yapılması önem taşıyor. İnsülin dozunun, hipoglisemiye yol açmayacak biçimde, yaş ve kiloya göre ayarlanması gerekiyor. Beslenme düzeni ve egzersiz tedavinin ayrılmaz bir parçası. Semiz’e göre, hastanın farklı gün ve öğünlerde farklı miktarda besin almasını sağlayan “karbonhidrat sayımı” modeli uygulanabilir. Düşük kolesterol ve yeterli miktarda lifli gıda tüketilebilir.

Sporun faydası

Spor, insülin duyarlılığını ve glukoz kullanımını artırıyor, kan basıncı ve lipid düzeyinde iyileşme sağlıyor. Spor yapan hasta zindelik kazanıyor, özgüveni artıyor. Fakat ağır egzersizden kaçınmak gerekiyor. Fazlası, hipogliseminin yanı sıra stres hormonlarını çoğaltıyor ve kan şekerini yükseltiyor. Bu yüzden, spor öncesi ve sonrasında kan şekerinin takip edilmesi gerekiyor.

Bilinçlenmek önemli

Diyabetin tedavisinde, tanısı konan hasta ve ailenin diyabet temel eğitimi ve beceri eğitimi alması, hastalığın yönetilebilmesi için önemli bir adım. Eğer eğitim tanıdan kısa bir süre sonra verilirse, hasta ve ailesi henüz hastaneden taburcu olmadan önce diyabeti yönetebiliyor ve acil sorunlar ile başa çıkabilecek hale geliyor. Diyabetin takibinde hastanın günde 4-6 kez kan şekerinin ölçülmesi ve kayıtlarının tutulması ise çok önemli. Semiz, kan şekeri 250 mg/dl değerinin üstünde olduğunda, kusma ve enfeksiyon, karın ağrısı durumlarında kan veya idrarda mutlaka “keton ölçümü” önerilmesi gerektiğini söylüyor. Çocuğun 3 ay ara ile yapılacak fiziki muayene ile büyüme gelişmesinin değerlendirilmesi, yılda en az 3-4 defa HbA1c ölçümü ve komplikasyonlara yönelik yıllık değerlendirmeler de diyabetin takip ve tedavisinde önem taşıyor.

*Prof. Dr. Serap Semiz Acıbadem Kadıköy Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı / Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediyatrik Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı