“Anadolu aydınlanmasının günümüzdeki temsilcisi HBT ve yayınlarıdır”

Öne Çıkanlar Toplum
“Anadolu aydınlanmasının günümüzdeki temsilcisi HBT ve yayınlarıdır”

Bir konunun altını çizeyim yazıya başlarken: İyi ki Herkese Bilim Teknoloji (HBT) Dergisi ve yayınları var. 1923’te başlayan Anadolu Aydınlanması’nın günümüzdeki en önemli temsilcisi bence bu yayınlar…

Bir süre önce kaygılarımı İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin düzenlediği Sanayi 4.0 sempozyumu nedeniyle de dile getirmiştim. “Karşımıza bir heyula çıkacak gibi duruyor” demiştim… Başlığım da 4.0: Masum mu Heyula mı? İdi...

HBT yayınlarından çıkan Bayram Ali Eşiyok tarafından kaleme alınmış müthiş bir kitap çıktı elimize ulaştı önceki gün. Türkiye Sanayi 4.0’e Hazır mı? Sadece içindekiler bölümünü okudum. Heyecanla tatil günlerini beklemekteyim tamamına konsantre olabilmek için…


Şimdi Bayram Ali Eşiyok hocanın kaleminden Sanayi 4.0’e memleket olarak hazır mıyız sorusuna ön cevaplar. Türkiye’nin geleceğine ilişkin kaygılar taşıyan herkes HBT yayınlarından çıkan bu kitabı okumalı…

***

Henüz olgun ekonomi aşamasına geçememiş, birçok açıdan yarı-sanayileşmiş özellikler gösteren Türkiye ekonomisi, bir yandan yaygın büyüme süreci ile karşı karşıya iken, diğer taraftan dördüncü ve giderek beşincisinin tartışıldığı sanayi devrimlerinin yarattığı etkileri göğüslemek zorunda.

Sanayi 4.0 çağında üretim, dolayısıyla ihracat yapısının yüksek katma değer üreten, teknoloji yoğunluğu yüksek sektörler temelinde dönüştürülmemesi durumunda ithalata bağımlılık daha da yükselecek. Yapısal sorunlar artacak, erken sanayisizleşme sorunu derinleşecek, bundan kuşku duyulmamalı.

Farklı sanayi devrimlerine, teknolojik çağlara özgü sanayileri aynı zaman diliminde yaşayan Türkiye, 1950’li 1960’lı yıllarda Sanayi 2.0 dönemine özgü ürünlerin (içten yanmalı motorlar, petro-kimya, kitlesel üretim teknikleri vs.) üretiminde henüz derinleşmeden Sanayi 3.0 olarak tanımlanan ve bilgisayar kontrollü tasarım, otomasyon vs. gibi teknoloji gerçekleri ile karşı karşıya kaldı. İçerisinde geçmekte olduğumuz dönem ise Sanayi 4.0 olarak tanımlanan ve endüstriyel robotların kullanımı başta olmak üzere, siber fiziksel sistemlere ve yapay zekaya dayalı gelişiyor.

Türkiye’de sanayide faaliyet gösteren tesisler ağırlıklı olarak Sanayi 2.0 ile Sanayi 3.0 teknolojilerine dayalı olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Ancak otomotiv, ilaç, savunma ve havacılık gibi sektörlerde Sanayi 4.0’ün endüstriyel robotlara dayalı üretimi de söz konusu. Başka bir ifadeyle, sanayileşmeye geç katılan bir ülke olarak Türkiye, bir yandan demode olarak tanımlanan teknolojilere sahip iken, diğer bir uç nokta da ise çağın gereklerine uygun teknolojilerle üretim yapıyor. Türkiye sanayi düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerin üretiminde belli bir üretim kapasitesine ulaşıp yetkinleşirken, teknoloji yoğunluğu arttıkça dışa bağımlılığı artıyor. Türkiye sanayi genel olarak Sanayi 4.0’ün çok uzağında…

Türkiye, önümüzdeki yıllarda iki (Sanayi 3.0 ve Sanayi 4.0) ve hatta yer, yer üç sanayi (Sanayi 2.0) devriminin etkilerini bir arada yaşamanın çelişkilerini, gerilimlerini yaşayacak. Bir yandan uluslararası rekabet gücü kazanmak için Sanayi 4.0 olarak tanımlana teknolojilere geçmek zorunda kalırken, diğer yandan mevcut (eski) teknik ve organizasyonlar ile üretimini sürdürmek isteyen gruplar arasındaki çelişkiler, çatışmalar daha da yoğunlaşacak. Ancak, hazırlanacak yeni bir sanayi politikası ile eski teknik ve organizasyon yapıları ile bilim bazlı sektörler arasındaki çatışmalar, çelişkiler uyumlaştırılabilir. Eskiyen arkaik yapıların Sanayi 4.0’ün önünde engel oluşturması tedricen engellenebilir.

Türkiye, son 30-35 yıldır uygulanan günü birlik, plansız, programsız politikalar sonucunda erken sanayisizleşme olgusu ile karşı karşıya kaldı. İmalat sanayinin ulusal katma değer payı aşınırken,  üretimin yapısı düşük ve orta teknoloji yoğunluklu sektörlere kitlendi. Türkiye neyi ucuza üretiyorsa onun üretiminde uzmanlaşarak düşük ve orta teknolojilere dayalı üretim yapısını dönüştüremedi. Statik mukayeseli üstünlüklere dayalı bir uzmanlaşma Türkiye’nin yüksek teknoloji üretiminde ve sanayileşmede tökezlemesine neden oldu.

***

Türkiye neden erken sanayisizleşme sorunu ile karşı karşıya kaldı? Türkiye 1980’li yıllar ile birlikte herhangi bir hazırlık aşamasından geçmeden küresel ekonomiye eklemlendi ve 2000’li yıllarda giderek kristalize olan olumsuzluklar ile yüzleşmek zorunda kaldı. Başka bir ifadeyle, Türkiye sanayileşmede derinleşme sağlamadan düşük teknoloji yoğunluklu sektörler temelinde küresel katma değer zincirine eklemlendi, üretimde ve ihracatta yurt içi katma değer payları önemli ölçüde aşınırken, üretimin ve ihracatın ithalata bağımlılığı hızla yükseldi. Türkiye gelinen bu noktada dünya ekonomisine aniden eklemlenmenin tüm maliyetleri ile yüzleşmek zorunda.

***

Türkiye sanayi gelinen bu aşamada bir yol ayrımında bulunuyor. Ya ara girdiler başta olmak üzere, ithalata bağımlı sektörlerde ithal ikamesini gerçekleştirerek, üretim ve ihracat yapısını dönüştürüp dışa bağımlılığını azaltacak, ya da küresel katma değer zincirine erken eklemlenmenin yarattığı dışa bağımlılık ve düşük profilli üretim yapısı giderek kalıcılaşıp fakirleştiren uzmanlaşma yapısı derinleşecek.

Peki, üretimden kopup giderek finansallaşan bir rejimde, kalkınmacı devlet ve onun uygulayacağı planlama olmadan Sanayi 4.0’e geçmek mümkün mü? Türkiye sanayinin önümüzdeki yıllarda göstereceği dönüşüm büyük ölçüde bu soruya verilecek yanıta bağlı.

***

Planlama meselesi

İzleyenlerin dikkatini çekmiştir. Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce her konuşmasında Türkiye’nin artık unuttuğu planlama olgusuna dikkat çekiyor. Bu konuda da Bayram Ali Eşiyok’un dedikleri çok önemli.

Planlama mı? Planlar öngörülen hedefleri gerçekleştirmek için kamu kesimini zorunlu kılarken, özel kesimi teşvik eder, yol gösterir. Kalkınma planları ile piyasanın kısa erimli miyopik özellikler taşıyan hedefleri yerine orta ve uzun vadeli hedefler ortaya konur. Kalkınma planlarında uzun vadeli stratejik hedefler belirlenir. Örneğin, 15 yıl içerisinde hangi sektörlere dayalı gelişme hedeflenecek? Yüksek teknoloji yoğunluklu üretim ve ihracatın toplam imalat sanayi üretimi ve ihracatı içerisindeki payı ne olacak? Bilim ve teknolojide 15 yılsonunda hangi hedefler gerçekleştirilecek? Kaynaklar ticarete konu olan sektörlere mi (örneğin imalata mı?), yoksa ticarete konu olmayan sektörlere mi (örneğin inşaata mı?) tahsis edilecek? Bilgi toplumuna geçmek için öncellikle hangi sektörler ele alınacak? Yatırımların kompozisyonu ve oranı ne olacak? 15 yıl sonunda tarımsal hasıla ve et üretiminde yerli katkı oranı ne olacak? Büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı 50 milyona nasıl yükseltilecek? Sanayi 4.0 hedefine ulaşmak için eğitimde, Ar-Ge’de, temel bilimlerde hangi dönüşümler gerçekleştirilecek? Soruları uzatmak mümkün… Kısaca, üretimi, eğitimi, sanayiyi planlamadan, salt özel kesimin bireysel tercihlerine dayalı bir kaynak tahsis modeli ile Türkiye gibi yarı-sanayileşmiş bir ülkenin gelişmiş ülkelere yakınsaması olsa olsa bir fanteziden ibaret olur…

***

Sanayi 4.0 bağlamında sorunları çözümleyen kitap birbirini destekleyen makalelerden oluşuyor. Kitapta sadece imalat sanayinin güncel sorunları analiz edilmiyor, dünyadaki gelişmeler de sorgulanıyor, çözüm önerileri üzerinde duruluyor. Kitabın sonunda, sanayileşme üzerine yazılmış en yetkin eserlerin başında gelen “Sanayileşmenin Gizli Tarihi” isimli yapıtın eleştirisi yer alıyor.

Finansal birikime dayalı politikaların yarattığı krizler ve Türkiye sanayinin karşı karşıya kaldığı erken sanayisizleşme olgusu göz önüne alındığında, sanayileşmeyi ve sanayileşmenin en son boyutunu tanımlayan Sanayi 4.0 düşünmek ve buna uygun yapısal dönüşümler gerçekleştirmek, Türkiye ekonomisinin geleceği açısından hayat memat meselesi…

Nedim Atilla 

*Bu yazı, 8 Haziran 2018 tarihli Ege'de Sonsöz'de yayınlamıştır. http://www.egedesonsoz.com/yazar/turkiye-sanayi-4-0-a-hazir-mi/11998