Erkek ve kadın beyniyle ilgili 3 cinsiyetçi klişe çürütüldü

Öne Çıkanlar Toplum
Erkek ve kadın beyniyle ilgili 3 cinsiyetçi klişe çürütüldü

Kadın ve erkeğin işlevselliği ile ilgili klişelerin doğruluğunu araştıran beyin bilimi uzmanları, bu klişelerin yapısal değil, çevresel etmenlerden kaynaklandığını ortaya koyuyor.

Günümüz dünyasında çeşitli ülkelerde kadınlar son derece önemli mevkilerde bulunuyor. Erkeklerin dünyasında yükselebildiklerine göre belki de başarı artık kadınların elindedir? Teknolojinin eşit şartlar oluşturduğu veya dengeleri bozduğu bu dönemde liderlerin duygusal zekâya sahip olmaları, rakip taleplerle başa çıkabilmeleri ve içgüdülerini iyi kullanabilmeleri gerekmektedir – ki bunların hepsi de geleneksel anlamda bakıldığında kadınlara atfedilen özelliklerdir.

Peki ya bu cinsiyet rollerinin ardında nörobilimsel bir temel var mı?


McMaster Üniversitesi, Pennsylvania Üniversitesi ve Cambridge Üniversitesi gibi saygın kurumlarda yapılan geniş çaplı araştırmalarda görüldüğü üzere erkek ve kadın beyni arasında bazı fiziksel farklılıklar var. Bu farklılıklar yapı, mevcut kimyasallar ve hatta işlevleri de kapsıyor. Örneğin erkeklerle kadınların beyinleri strese farklı tepkiler veriyor ve duygusal hatıraları farklı şekilde işliyor.

Ancak bu farklılıklar kolayca abartılabildiğinden beyin biliminin bize sunduğu daha önemli mesajlarını kaçırabiliyoruz. Erkek ve kadın beyinleri arasında bulunduğu iddia edilen 3 cinsiyetçi klişeye yakından bakalım:

1) Kadınlar birkaç işi birden yapmada daha başarılıdır.

Bu kuram, serebral korteksin sağ ve sol bölümlerini birleştiren bölümde, kadınlarda erkeklerinkine göre bağlantıların daha yoğun olmasına dayandırılır. Bu da, bir bilginin beynin iki yarıküresi arasında daha etkin bir şekilde aktarılabilmesi anlamına gelir. Buna karşıt olarak erkeklerin beyninde de bir yarıküre içerisindeki ön ve arka bağlantılar genellikle daha sağlamdır.

Ancak aslında hiçbir beyin birden fazla işi aynı anda yaparken çok iyi bir performans sergileyemez; elde edilen performans, her bir işi tek tek yaptığımız takdirde başardıklarımızdan çok daha düşüktür. 120 erkeğin ve 120 kadının katıldığı bir araştırmada birden fazla işi aynı anda yapma durumunda erkeklerin % 77 oranında daha düşük performans sergilediği görülürken, bu oran kadınlarda % 66’ydı. Bir işin sürekli olarak bölünmesi strese yol açarken, özellikle araba kullanma, uçak kullanma veya ameliyat esnasında güvenlik açısından tehlikeler yaratabilir. Aynı anda birkaç iş yapmaya çalışmak yerine her işe ayrı ayrı ve sırayla odaklanmak daha iyi sonuç verir.

2) Kadınlar erkekler kadar rekabetçi olmadıklarından grup çalışmalarında daha başarılıdırlar.

Bu kuramın dayandığı nedenlerden biri kadınlarda östrojen ve oksitosin etkisinin yüksek olması ve vücutlarındaki testosteron hormonunun erkeklerin beynindekine oranla daha az olmasıdır. Ancak beyindeki hormonlar kişiden kişiye göre değişebildiği gibi rekabet seviyesi de değişmektedir. Stockholm Ekonomi Okulu’nda erkeklerin rekabetçi bir ortamda kadınlardan daha başarılı oldukları iddiasına ilişkin bir deney yapıldı. Deneyin amacı, cinsiyet farklılıklarının yapısal mı yoksa yalnızca kültürel nedenlerden mi kaynaklandığını araştırmaktı.

Testler, cinsiyet eşitliğinde 4. sırada yer olan İsveç’te yürütüldü. 7 ile 10 yaş arasındaki çocuklar geleneksel olarak kadınlar veya erkekler için uygun görülen aktivitelerde yarıştılar. Deney sonuçları, aktiviteler ne olursa olsun kızların da erkeklerin de eşit oranda rekabetçi olduklarını ortaya koyuyordu.

Ashton Üniversitesi’nden bilişsel nörobilimci Profesör Gina Rippon, yeni doğmuş bir erkek veya kız bebeğin beyinlerinin oldukça benzer olduğunu, beyin devrelerindeki en ufak farklılıkların bile biyolojiden değil, onlara yüklenen cinsiyet rollerinin damla damla birikiminden kaynaklandığını belirtiyor. İnsanların beyinlerinin doğuştan bir konuda iyi,  bir başka konuda kötü olabileceğini düşünmek, epigenetiğin (genleri etkili veya etkisiz hale getirebilen çevresel etkenler) veya beynimizin zaman içinde şekillenmesini sağlayan esnekliğinin hesaba katılmaması anlamına gelir. Bize ‘doğal’ gelen, kendine güven gibi özelliklerin bile beynimize yerleşebilmesi için uygun yolaklara (pathways)  ihtiyacı vardır. Beyin bu özelliği zaman içinde kazanır.

3) Kadınların duygusal zekâsı daha fazladır ve onlar, içgüdülerini kullanmada daha başarılıdırlar.

Kadın ve erkek beyni arasındaki en büyük farklılıklardan biri orbitofrontal korteks ve derin limbik sistemdir. Duyguları işleme ve ifade etmeyle ilgili bu sistemin yetişkin kadın beyninde daha büyük olduğu birçok araştırmada belirtilmiştir. Bu durum, kadınların duygularını dile getirmede ve etraflarındaki insanları anlamada daha başarılı olduğu inancını doğurmuştur.

Ancak empati ve merhamet gibi duygular, duruma veya şartlara göre değişebilir ve cinsiyet farklılıkları tamamen ortadan kalkabilir. Belçika’daki Liege Üniversitesi’nde yakın zamanda yapılan duygusal esneklik araştırmalarına göre kişilerarası ilişki yeteneği ve empati gibi duygusal zekâ bileşenleri, zaman içinde öğrenilebilen özelliklerdir. Öyle ki duygusal zekalarını geliştirmek isteyen üst düzey yöneticiler arasında iş yerlerinde rekabetçi bir avantaj kazabilmek için beyin bilimcileri ile çalışmak oldukça yaygın bir yaklaşımdır.

Elbette lider konumunda olan herkes farklı bir yaklaşım sergiler; ancak cinsiyet, bu farklılıkları açıklamakta yetersiz kalır. Cinsiyet farklılıkları konusundaki klişeleri araştıran beyin biliminin ortaya çıkarttığı bulgular, küçük farklılıklar içerir ama bunlar kesinlikle bu klişeleri destekleyici nitelikte değildir.

Önemli olan hem kadının hem de erkeğin yeteneklerini özgürce sergileyebilecekleri bir ortamı oluşturmaktır.

Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu