Aristo’dan Empedokles ve Lukretius’a ilk evrim fikirleri ve Darwin

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Aristo’dan Empedokles ve Lukretius’a ilk evrim fikirleri ve Darwin

8.-13. yüzyıllar arası, İslam dünyası bir bilimsel ve entelektüel devrim yaşadı. Bu sürede gerçekleşen ilerlemeler, yapılan buluşlar ve icatlar, sadece o dönemi etkilemekle kalmadı, aynı zamanda Avrupa’nın Rönesans hareketine de önayak oldu. İslam’ın Altın Çağı olarak anılan bu dönemin, insanlık düşünce tarihini derinden etkilediği, İslam dünyasında olduğu kadar Batı’da da kabul görür.

El Cahiz (775 Basra – 868 Basra), bu parlak çağın en önemli aktörlerinden birisiydi. Edebiyat, hayvanbilimi, tarih, teoloji ve psikoloji dahil pek çok alanda çalıştı, iki yüzü aşkın kitap bıraktı. Eserleri arasında en tanınmışı şüphesiz Kitab el-Hayavan’dır. Yedi ciltten oluşan ve 847-867 yılları arası yazılmış olduğu düşünülen bu eserde El Cahiz, Aristo’nun çalışmalarına (örneğin Hayvanların Tarihi’ne) dayanarak, canlı varlıklar hakkında bilinecek ne varsa tüm bilgileri derleyip okurlarına aktarmayı hedefledi. Kitab el-Hayavan, 350’den fazla hayvan türünü betimlemiş, ansiklopedi niteliğinde bir eserdir.

HBT’de kısa bir süre önce yayımlanan İslam’ın Altın Çağı ve Evrim Kuramı [1] başlıklı makalede, bu çağa ilişkin kısa bir tarihçe ve El Cahiz’in yaşam öyküsü sunuluyor. El Cahiz’in biyolojik evrim kuramına katkıları ve bu katkılar sayesinde Darwin’in kuramına öncülük edişi, makalede işlenen diğer konular arasında. Bu yazımızda, El Cahiz’in evrim kuramına katkılarını ele alıp, makalede varılan sonuçları değerlendireceğiz. Oldukça farklı sonuçlara varacağız. Peşinen beyan edelim, yazımız, El Cahiz’in katkılarını etraflıca incelemeyi hedeflemiyor. Sadece birkaç konuya vurgu yapmakla yetineceğiz.


“İslam’ın Altın Çağı ve Evrim Kuramı” [1]

Bu makaleden yapacağımız birkaç alıntı, aşağıdaki değerlendirmemize zemin sağlayacak.

Makalede, El Cahiz’in şu satırları hatırlatılıyor: “Hayvanlar, varlıklarını sürdürebilmek için, yiyecek bulmak, başkası tarafından yenmemek, hırpalanmamak ve çoğalmak için sürekli bir savaşım içindedirler. Çevresel etkiler, organizmaları, yaşamını sürdürebilmek için yeni özellikler geliştirmeye zorlar, böylece de yeni türler ortaya çıkar. Çoğalma, yavrulama fırsatı bulanlar bu başarılı özelliklerini daha sonraki nesle aktarırlar”.

Bu gerçekten ilginç satırların, Darwin’in Türlerin Kökeni’nden yüzyıllar önce yazıldığına dair dikkat çekildikten sonra şu yorumda bulunuluyor:

“Adeta, evrimin ve ‘en iyi uyum yapanın yaşama şansı vardır’ düşüncesinin çok kısa bir özeti olan bu satırlara Darwin’in yaptığı katkı, özetle, bu düşünceyi daha fazla örneklendirmesi ve biraz daha geliştirip içinde insanın da bulunduğu daha geniş bir canlılar topluluğuna uygulama cesareti göstermesidir.”

El Cahiz’in katkısı, “Darwin’e bugünkü bilim dünyasındaki sarsılmaz yerini sağlamıştır” deniliyor.

Biraz ileride de, El Cahiz’in evrimsel dönüşüme dair görüşlerinin benzerleri daha sonra başka bilginler tarafından da ortaya atıldığını, “Ancak, El Cahiz, bir ilk olarak öncü yerini korumaktadır” diye ekleniyor.

El Cahiz gerçekten “bir ilk” midir? “Darwin’e bugünkü bilim dünyasındaki sarsılmaz yerini sağlamış” bir öncü müdür? Darwin’in yaptığı katkılar, önceleri bilinen bir “düşünceyi daha fazla örneklendirmek ve biraz daha geliştirmek”ten mi ibarettir? Ayrıca, El Cahiz’in evrimsel görüşü doğru mudur? Daha yakından bakalım.

El Cahiz “ilk” midir?

Canlılar dünyasının bir “savaşım içinde” olduğu, El Cahiz’den önce çok eskilere dayanan bir düşüncedir. Mesela Hayvanların Tarihi’nde Aristo, yaşam için mücadele fikrini şu şekilde dillendirir: “Aynı yerde yaşayan veya aynı gıdalardan beslenen hayvanlar arasında düşmanlık doğar. Besim kaynakları azalmaya görsün, aynı cinsten yaratıklar birbiriyle savaşır.” Yaşam için mücadele, kıt kaynaklar, 2000 küsur yıl önce Malthus... Hayvanların Tarihi ile aşina ve bir okuma meraklısı olduğunu bildiğimiz El Cahiz, yaşam mücadelesi konusunda Aristo’dan etkilenmiş olabilir mi?

Benzer biçimde, ‘en uygun olanın sağkalımı’ (yani bir diğer deyişle ‘doğal seçilim’ ya da ‘doğal seleksiyon’) fikri El Cahiz’den öncelere uzanır. Aristo, bu fikri ilk tartışanlardan biri.

Darwin, Türlerin Kökeni’nin başında, evrimsel düşüncenin bir Kısa Tarihçe’sini (An Historical Sketch) yazmaya soyunur. Tarihçesine Aristo ile başlar. Aristo, organizmada diş gibi farklı yapıların ya da farklı organların ortaya çıkışını tartışırken, bu yapılardan sadece faydalı olanların saklanıyor oluşu hakkında fikir yürütür. “Sanki bir amaca yönelik ve kendiliğinden oluşmuş yapılar muhafaza edilmiş, ve bu şekilde oluşmayan (yani bir amaca yönelik olmayan -- S.Ö.) yapılar ise yok edilmiş ve edilmekteler.”

Aristo’nun bu sözlerine gönderme yaptıktan sonra Darwin, şu notu düşer: “Burada doğal seçilim fikrinin aksettiğini görmekteyiz, fakat Aristo’nun bu prensibi ne kadar az anladığını, dişlerin oluşumu hakkında öne sürdüklerinden görebiliyoruz.” (Burada Darwin, Aristo’ya, doğada bir amaç aradığı için sataşıyor. Aristo’yu incelemiş olan El Cahiz’in aynı hataya düştüğünü birazdan göreceğiz.).

Bu noktada kısa bir anekdot için parantez açalım. Üst paragraftaki Aristo alıntısının çevirisi, Darwin’e, evrim kuramının öncülerine dikkat çekmek isteyen Clair James Grece tarafından gönderilmişti. Darwin de gönderilen metni alıp, yukarıda açıkladığımız gibi, Kısa Tarihçe’sine eklemişti. Ancak işin şu yönü pek bilinmez: Aslında bu metinde Aristo (M.Ö. 384-322), Empedokles’in (M.Ö. 495-430) fikirlerini özetler.

Çeviriyi yapan Grece, hatalı olarak, bu satırların Aristo’nun düşüncelerini ifade ettiğini sanmış ve Darwin’i bu yönde yanlış bilgilendirmişti. Bundan böyle Türlerin Kökeni’nde bu haliyle basılmaya devam eden atıf, her ne kadar Aristo’nun gibi dursa da, aslında Empedokles’in düşüncelerine aittir. Darwin, ne Empedokles ne de Aristo’nun eserleriyle aşinaydı. [2]

Lukretius’un öncü evrim düşünceleri

Lukretius (M.Ö. 99-55), Empedokles’in geleneğini sürdürürken, Nesnelerin Doğası Üzerine (De Rerum Natura) isimli ve şiir tarzında yazılmış meşhur eserinde, net bir şekilde, doğanın rasgele, çok sayıda canlı varlık yarattığını, ve bunlar arasında sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen ve üreyebilenlerin başarılı biçimde soylarını sürdürebildiklerini ifade eder [3].

Lukretius, “doğanın durmaksızın deneylediğini ve gelişebilen varlıkların, sadece adaptasyon sağlayıp üreyebilen varlıklar olduğunu” öne sürer [4].

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi, ‘yaşam için savaşım’ ve ‘en uygun olanın sağkalımı’ (doğal seçilim) fikirleri El Cahiz’den asırlar önce ifade edilmiş fikirlerdir.

Devam etmeden, bu sefer Lukretius hakkında kısa bir parantez açalım. Evrimsel düşüncenin öncülerindendi, Lukretius: Darwin gibi, o da, doğada herhangi bir tasarımın (amacın) olmadığını anlamıştı anlamasına ama tabii ki Darwin gibi kanıtlama olanağından yoksundu. Modernite kokan şu dizeleri dikkat çekici [4]:

"Eğer bu ilkeleri sıkıca kavrayabilmiş isen
göreceksin ki
Doğa haşin buyrukçulardan kurtulmuş
ve birdenbire hürdür
Ve yaptığı her şeyi kendiliğinden yapar,
böylece tanrılar da
Herhangi bir rol oynamaz..."

El Cahiz ve evrimsel dönüşüm

Bilimsel açıdan bakarsak, El Cahiz’in evrimsel görüşü, Darwin’in evrim kuramından çok farklıdır. Yukarıda alıntıladığımız gibi, El Cahiz, “Çevresel etkiler, organizmaları, yaşamını sürdürebilmek için yeni özellikler geliştirmeye zorlar, böylece de yeni türler ortaya çıkar” der. Bu gözlem, Darwin ya da modern evrim kuramı açısından hatalıdır (ancak belki Lamarckizm ile bağdaştırılabilir).

Detay gibi görünse de, bu nokta, evrim kuramının tam da püf noktasıdır ve anlaşılması son derece önemlidir. Çünkü Darwin’in kuramına göre, doğa veya çevresel faktörler organizmaları herhangi bir değişime ZORLAMAZ. Yeni özellikler (mutasyonlar vs) tamamen rasgele ortaya çıkar. Rassal mutasyonlardan kaynaklanan değişimler avantajlı ise, organizmalar (popülasyonlar) tarafından kalıtım yoluyla saklanır. Aksi taktirde, doğanın bir AMAÇ güttüğü fikri ortaya çıkar ki, doğru değildir (“zorlamak,” günlük dilde bir amaç ima eder, zaten sözlük tanımı da bu şekildedir). Evrim kuramının bu prensibinin çok net bir şekilde ifade edilmesi ve açıklanması son derece önemli. Dolayısıyla, bu alıntıya dayanarak, El Cahiz’in, Darwin’in kuramını asırlar önce formüle ettiğini kabul etmek, bilimsel açıdan mümkün gözükmüyor…

Kaldı ki El Cahiz’in düşünce sistemini ve evrime katkılarını doğru anlayabilmek için, onu, kendi gününün sosyo-kültürel ortamında değerlendirmek gerekir (bu, Darwin için de geçerlidir). Mesela El Cahiz, çalışmalarının nihai amacının, Tanrı’nın doğaya yerleştirdiği güzellikleri gözler önüne sermek ve bu muhteşem düzenin sırlarını anlamaya çalışmakla Yaradan’a hizmet edip onun varlığını göstermek olduğunu düşünüyordu [2]. Kitab el-Hayavan, günümüz anlamında bilimsel bir kitap değil. Gözlemler ve görüşler içerir ve bunları aynı zamanda felsefi, sosyolojik ya da metafizik düşünceler, İslam öncesi şiirler ve Kuran’dan alınan bazı metinler ile harmanlar.

Sanırız evrim kuramı günümüzde El Cahiz’in ifade ettiği şekliyle kalmış olsaydı, o vakit hiçbir eğitim müfredatından kaldırılmaya çalışılmazdı...

Darwin’in evrim kuramına katkısı

Darwin, El Cahiz’in ismini duymamıştı (zaten Kısa Tarihçe’sinde, El Cahiz’in ismi yoktu), yaşadığı yıllarda Kitap El-Hayavan’ın bir İngilizce çevirisi mevcut değildi, hatta günümüzde bile bu eser henüz tümüyle İngilizceye çevrilmiş değildir [2]. Ayrıca, yukarıda da gösterdiğimiz gibi, El Cahiz’in dile getirdiği evrimsel düşünceler daha önceleri birçok düşünür tarafından zaten ortaya atılmıştı. Dolayısıyla, El Cahiz’in, “Darwin’e bugünkü bilim dünyasındaki sarsılmaz yerini sağlamış” [1] olması düşüncesini paylaşmak pek mümkün gözükmüyor.

Bahse konu makalede [1], Darwin’in katkılarının, El Cahiz’in düşüncesini “daha fazla örneklendirmesi ve biraz daha geliştirip içinde insanın da bulunduğu daha geniş bir canlılar topluluğuna uygulama cesareti göstermesi”nden ibaret olduğu ifade ediliyor. Darwin’in onyıllar süren bilimsel çalışmalarını bu birkaç basit katkıya indirgemek hangi mantığa sığabilir?

Darwin, sadece evrimsel düşüncelerini test etmek için, 7 yıl boyunca, gözlerini kör edercesine, mikroskop altında, milimetrik boyda kabuklu deniz hayvanlarını kesip biçti [5]. Diseksiyon tekniklerini öğrendi, anatomi hakkında sağlam bir bilgiye ulaştı. Bilimsel metodu uygulayarak çok sayıda deneyler yürüttü. Dünyanın her bir köşesinden canlı ve fosil örnekleri topladı. Türlerin coğrafi dağılımını gözler önünde serdi ve bu yolla kuramını destekledi. Listeyi çok uzatabiliriz.

Oysa, El Cahiz zamanında mikroskop yoktu ve dolayısıyla tek hücreli canlıları incelemek mümkün değildi. Herhangi bir taksonomi teorisi olmadığından, hayvanların farklı familyalarını anlamak ya da bitkiler ile hayvanlar arasındaki bağları açıklamak mümkün değildi. Sistematik diseksiyon metotları bilinmiyordu, ne de inceleme esnasında organ ve vücut parçalarının nasıl muhafaza edileceği. Popülasyonlar hakkında istatistikler mevcut değildi. Paleontoloji’nin (taşılbilim) veri ve yöntemleri diye bir şey yoktu. Karşılaştırmalı anatomi henüz doğmamıştı…

***

Darwin’in zamanına kadar, İslam’ın Altın Çağı öncesi ya da sonrası, evrimsel dönüşüm fikri pek çok düşünür tarafından ortaya atıldı. Doğal seçilim, ifade edilen bu fikirlerin arasıra bir parçası oldu. Darwin, bunun hiçbir zaman aksini iddia etmedi.

Darwin’den önce gelenleri incelemeye kalktığımız zaman, Aristo’dan El Cahiz’e, da Vinci’den Diderot ve diğer Aydınlanma filizoflarına hatta Lamarck’a kadar, tüm bu düşünür ve bilim insanlarının doğal dünyanın akıl çelen karmaşıklığına akıl erdiremediklerini, yeryüzündeki yaşam dokusunun nasıl örüldüğüne dair mantıklı bir açıklama getiremediklerini, böylece, bulanık bir zihnin parmaklıkları arkasında nasıl çaresiz kaldıklarını görebiliyoruz.

Sanırız Darwin’in en büyük başarısı, bu muammayı çözmüş; canlılardaki akıl almaz karmaşıklığın, son derece basit ve küçük değişimlerin zamanla birikmesiyle ortaya çıktığını ve – Darwin’in deyimiyle – “ilk başta tek ya da birkaç biçim halinde nefes verilmiş olan bir hayat şeklinin” Dünya tarihindeki tüm canlılara atalık ettiğini göstermiş olmasıdır.

Prof. Dr. Sedat Ölçer

 

[1] Mehmet Emin Özel, “İslam’ın Altın Çağı ve Evrim Kuramı”, Herkese Bilim Teknoloji, No. 72, 11 Ağustos 2017.
[2] Rebecca Stott, Darwin’s Ghosts. In Search of the First Evolutionists, Bloomsbury, 2012.
[3] https://en.wikipedia.org/wiki/Natural_selection
[4] Matt Ridley, The Evolution of Everything, Fourth Estate, London, 2015.
[5] Rebecca Stott, Darwin and the Barnacle, Faber and Faber, 2003.

Bu yazı HBT'nin 74. sayısında yayınlanmıştır.