Beyin cerrahisinde ülkemizin dünya bilimine katkısı neden azalıyor? Bir analiz…

Öne Çıkanlar Sağlık
Beyin cerrahisinde ülkemizin dünya bilimine katkısı neden azalıyor? Bir analiz…

Ülkemiz, beyin omurga cerrahisi (nöroşirurji=NRŞ) genel cerrahiden ayrılıp ayrı bir klinik disiplin haline geleli beri dünyanın lider ülkelerindendir. Yayın sayısı açısından uluslararası sıralamadaki yerimiz, 1980 sonrası dönemde 17-19.luk arasında değişmekte olan ekonomik sıralama yerimize göre belirgin daha iyidir. NRŞ yayınları sıralamamızı araştıran ikisi (2006, 2017) tarafımızdan yapılmış, biri (2011) ABD Seattle’de yapılan üç araştırma sonuçlarını inceleyeceğiz.

Sinir cerrahisinde başarı

2006 yılında yaptığımız çalışmaya göre, 1986- 2005 döneminde, alanımızın en üst “impact faktörü”- ne (Etki Değeri) sahip üç dergisindeki yayınlar açısından sıralamamız 8’likti. 2011 yılında 1996-2006 arasındaki tüm NRŞ yayınları arasındaki yerimiz 6.lık olarak belirlenmiştir. 2006-2016 arasında en üst dört impact faktöre sahip üç dergideki yayınlar göz önüne alındığında sıralama yerimiz 12’lik olarak belirlenmiştir. 2011 çalışmasında tüm NRŞ yayınlarının %5’i Türkiye’den çıkarken, 2017 yılında bu sayı %2 olarak belirlenmiştir. (1981-2007 döneminde tüm bilim alanlarındaki yayın sayıları göz önüne alındığında, dünya literatürüne katkının %0.65’i ülkemizdendir.)


Sadece yayın sayıları göz önüne alındığında ülkemizden çıkan yayın sayısında düşme görünmemekte, hatta küçük bir artış bile saptanabilmektedir. Yalnızca sayı üzerine yapılan değerlendirmeler karşılaştırmalı değerlendirme için elbette yeterli değildir.

Tartışma konusu

2011 yılındaki değerlendirmede ABD, Japonya, Almanya, İngiltere ve Çin’in arkasında olan ülkemizin yayın sayısı açısından dünya NRŞ literatürüne katkısı, 2017 yılı çalışmamızda (sadece en yüksek değerli 4 dergi referans alınmıştır) İtalya, Kanada, Fransa, Brezilya, Hindistan ve İsviçre’nin arkasında kalmıştır. Finlandiya küçük bir farkla arkamızdadır ve farkı kapatabilecek ivmeye sahip görünmektedir.

Elbette sunulan 3 çalışmanın birbiriyle özdeş ol(a) maması bu değerlendirmenin istatistiksel güvenirliliğini azaltır. Ancak yine de bu akademik kan kaybetmeye ait var olduğunu bildiğim genel kanaati destekleyen sayısal veri sağlanması açısından sunulan çalışmalar önemlidir. Zaten aslında bu yazının amacı, beyin sinir cerrahisinde uluslararası yerimiz konusunda popular bilim platformunda, veriler ışığında yazılı forum oluşturmaktır. Özellikle 2018’de yapılacak Türk Nöroşirurji Derneği (TND) yönetim kurulu seçimi öncesinde başkan adaylarımızın bu ve benzeri konularda düşüncelerini, planlarını ve programlarını bu platformda yazılı olarak sunmalarını beklemekteyiz.

Gerilemenin nedenleri

Beyin-Omurga cerrahisindeki bu akademik sıralama gerilemesi, özellikle ilk 8 hatta ilk 10’daki yerimizin kaybedilmesinin sebepleri düşünceme göre şunlar olabilir:

1- Akademik tıp alanında, yayın sayısındaki gerileme sadece NRŞ’ye ait değildir. Ülkemizin bu istatistikte, tüm tıp alanlarına yayılan gerilemesi söz konusudur. Bu nedenle, akademik tıp alanındaki erozyonun genel sebepleri düşünülmelidir.

2- Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda (TUS) cerrahi alanlara isteğin azalması, mesleki anlamda zor, eğitimi meşakkatli ve uzun olarak görülen meslek alanımıza ilgiyi sadece kişisel isteğe dayalı sebeplere sınırlamaktadır. 2016 TUS’unda ilk 100 hekimden sadece bir öğrenci cerrahi uzmanlık alanı seçmiştir (bu meslektaşımız da beyin cerrahisini seçmiş).

3- İkinci maddede sözü edilen durum, geçmiş dönemlere göre başarı dilimi daha düşük tıpta uzmanlık öğrencilerinin NRŞ’ye gelmelerine sebep olmaktadır. Bu hekimlerin yabancı dil bilme düzeyleri gözlemlerime göre gerilemiştir. Bu durum yeni neslin uluslararası etkileşimin azaltmakta kendi dünyalarına kapanıklıklarını arttırmaktadır.

4- Mecburi hizmet, zaten uzun (6-7 sene tıp eğitimi, 5-6 yıl nöroşirurji eğitimi, erkekler için askerlik de eklenebilir) ve zor olan sürecin üzerine yaklaşık iki yıl eklemekte ve bu sürede uzmanlar akademik niteliklerinde ve en önemlisi isteklerinde, bilimsel arzularında erozyona uğramaktadırlar.

5- PhD eğitimi bilimin ve akademik gelişmenin temelidir. PhD eğitimi yapan ya da yapmaya niyetli beyin cerrahlarının oranı hızla düşmektedir. MD+PhD programlarına aday uzmanların sayısı belirgin azalmıştır.

Nitelik sorunu

6- Beyin cerrahlarının sayısının hızlı artması (ülkemizde AB ortalamalarının üzerinde uzmanın olduğu ilk alan kalp damar cerrahisi, ikincisi ise beyin cerrahisidir), beraberinde nitelik sorununu da getirmiştir. Gözlemim odur ki doçentlik sınavlarındaki eşik gün geçtikçe düşmektedir.

7- Elbette beyin cerrahisi topluluğu, Türkiye’mizin kültürel bir alt kümesidir. Ülkemizde sosyolojik bir nitelik olarak beliren kutuplaşma, yaklaşık 1600 uzmandan oluşan bu çok eğitimli camiada bile sorunları tartışılamaz hale getirmiş olabilir. Akademik olgunluk, tartışma bilgeliği, ortak karar verebilme becerisi, liyakatin üstünlüğü, kamplaştırmadan ve etiketlemeden görevlendirme-görev talep etme gibi niteliklerde oluşan alt kültür erozyonunun sözü edilen akademik sığlığın sebebi olabilir.

Geleneksel olarak bilim alanında tıp, tıp dallarından da beyin cerrahisi, Türkiye’mizin akademik bilim dünyasındaki gururlana geldiğimiz alanları olmuştur. Benzer nitelik kaybının diğer tıp alanlarında da olabileceğini düşünüyorum, ancak nedene yönelik bu zihin çalışmasını beyin-sinir cerrahisine sınırlamayı daha doğru buluyorum. Bu konuda söyleyecek sözü, paylaşacak düşüncesi ve verisi olan, başta yeni dönem TND başkan adayları olmak üzere, tüm beyin cerrahlarını bu ve benzer platformlarda da yazmaya davet ediyorum.

Prof. Dr. Türker Kılıç
Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Nöroşirurji Anabilim Dalı Başkanı
Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi Üyesi

Not: Çalışmanın verisel bilgilerini tarafıma sağlayan BAU Tıp Fakültesi Genel Koordinatörü Mümin Yıldırım’a teşekkür ederim.

Bu yazı HBT'nin 87. sayısında yayınlanmıştır.