Bir önceki yazıda 23 Ağustos’ta başlayan muharebelerin yaklaşık ilk 10 gününde yaşananlara yer vermiştik. Kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ancak önce 31 Ağustos günü yaşananlara yeniden değinmeliyiz.
Cepheyi Çal Dağı bölgesinden yarmayı tasarlayan Yunan Ordusu iki kolordusunun gücünü bu alanda yoğunlaştırma gayreti içine girdi.
Cephe Komutanlığı Çal Dağı’nın savunma sorumluluğu bütünüyle 3. Grup Komutanı’na verdi. Grup emrindeki 24. ve 15. Tümen, Çal Dağı’nın batısından ve güneyinden karşı taarruz icra etti, Çal Dağı’nın batı sırtları hariç Yunan birliklerinden temizlendi.
Çarpışmalar çok kanlı geçmişti. 57. Tümen’in 37. Alay’ının sevk ve idaresi iki subaya kalmıştı. 8. Tümen’in 135. Alay’ında ise ancak iki-üç bölük kadar kuvvet kalmıştı. Subay kaybı ileri düzeydeydi. Sakarya Savaşı’na boşuna subay savaşı denmemiştir…
Çal Dağı blokunu savunan birlikler müstakil bir komutanlığa dönüştürüldü. 4. Grup’la 3. Grup arasına 15. ve 24. Tümenlere komuta etmek üzere Çal Dağı Grubu oluşturuldu. Komutanlığına 15. Tümen Komutanı Albay Şükrü Naîli Bey getirildi.
Bu birliklerin artık sadece isimleri tümendi. İyice küçülmüşlerdi. Ancak bu yüzden araziyle çok uyumluydular. Seri bir biçimde yeni göreve intibak edebiliyorlardı.
Başkomutan o gün bu bölgede muharebeleri yakından izledi. Hatta taarruza sevk edilen 24. Tümen’in askerlerine hitap ederek onları motive etti. Belki de en kanlı muharebeler 1 Eylül günü yaşandı.
Çal Dağı düşüyor
Ancak 2 Eylül günü artık süngü hücumlarıyla Çal Dağı’nı elde tutmak mümkün olmadı. Alınan bütün önlemlere rağmen saat 23.00 sularında Çal Dağı düştü.
Çeşitli kaynaklardan bugüne kadar Yunan Ordusu’nun 20.000 ile 30.000 arası kayıp verdiği; 1 Yunan tümeninin Tekirdağ’dan Gemlik’e çıkarıldığı ve İzmit bölgesini Türklerden temizlemek için ilerlemeye başladığı öğrenildi.
1. Grup Komutanlığı’nca kendi cephesinden Yunan Ordusu’nun birlik çektiği saptandı.
Bunun üzerine Batı Cephesi Komutanlığı’nca, 12. Grubun cephe sorumluluğunu 1. Gruba bırakması ve yeni görev bölgesine intikal etmeye hazır olması emri verildi. 12. Grup üçüncü defa yer değiştirmekteydi. Grup Komutanı Albay Halit Bey’in lakabı “deli” idi. Belli ki önümüzdeki günlerde delilere ve deliliklere çok ihtiyaç olacaktı!
Aslında Başkomutan, Halit Bey’in cephenin kritik kesiminde görev almasını ilk olarak 30 Ağustos’ta Fevzi Paşa’ya iletmişti. Ancak gelişmeler tam bir gereklilik göstermediği için değişiklik yapılmamıştı.
Bütün mesele Haymana’nın düşmesini engellemekti.
Yunan Ordu Komutanı için artık tek umut, Çal Dağı-Haymana bölgesinden cephenin yarılmasıydı.
Meclis’in Kayseri’ye taşınma düşüncesi
Çal Dağı’ndaki başarısızlığın Ankara’ya yansıyabileceği kaygısı taşıyan Başkomutan, hükümet merkezinin Kayseri’ye taşınmasına başlanmasını bildirdi. Kendi Emir Subayı Binbaşı Salih Bozok’u, belgelerini toplamak üzere Ankara’ya yolladı. Bu durum Ankara’da bozgun havası estirdi.
Başkomutan aynı gün Fevzi Paşa ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Genelkurmay Başkanı’nın önerisi, “savunmaya devam etmek” oldu. Yunan kuvvetlerinin durumunun da iyi olmadığını değerlendiren Fevzi Paşa’nın, “Bize yağmur yağarken düşmana güneş doğmuyor” deyimini kullandığı anılarda yer etmiştir.
Yaradılışı gereği Başkomutan’ın daha tez canlı davrandığı, Fevzi Paşa’nın daha sakin kaldığı ileri sürülebilir. Mustafa Kemal’in askerî başarılarının tamamında muhtemel gelişmeleri kestirme ve önceden önlem ve bu maksatla hızlı karar alma özelliği baskındır. Bu meseledeki kararını da bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekir. Savaşı yöneten merkez, düşmana asla terk edilemezdi.
Dönüm noktası: Taarruz azmini kaybetmek
Nitekim Yunan Ordu Komutanı, 3 Eylül günü için birliklerini dinlendirmek yerine taarruza devam iradesi göstermiş olsaydı her şey farklı gelişebilirdi. Savaşın kırılma noktalarından birisi Yunan komutanın verdiği dinlenme kararı oldu. O gün taarruza devam edilseydi cephe yarılabilir ve her şey farklı olabilirdi.
Ancak Yunan kuvvetlerinin büyük cephane ve yiyecek sıkıntısı çektiği ve erlerinin isyan duyguları içinde bulunduğu dikkate alındığında, onlar için de Ankara’nın kolay ulaşılabilir bir hedef olmadığı anlaşılmaktadır.
Yunan Ordusu 3 Eylül’ü ele geçirdiği hatlarda savunma düzeni almak ve dinlenmek maksadıyla geçirdi.
Yeni takviyeler alan Çal Cephesi 12. Grubun emrine verildi. Birlikler yeni mevzilerine yerleşti, tahkimat ve keşif faaliyetlerini sürdürdü.
4 Eylül günü Yunan Ordusu taarruzlarına planlandığı gibi başladı ancak Haymana Kuzey batısı bölgelerindeki hedeflerine ulaşamadı.
Bugün Batı Cephesi’nde Yunan kuvvetlerinin verdiği resim, zihinsel olarak bir bitişi yansıtmıştı. Sakarya Savaşı’nın sonu görülmüştü.
Yunan Ordu Komutanı Papulas’ın da aynı kanıda olduğu Savaş Bakanlığı’na gönderdiği rapordan anlaşılmaktadır. 5 Eylül ve takip eden günlerde Yunan Ordusu yeni bir siyasi kararın beklentisi içindeydi.
6 Eylül günü Sakarya Muharebelerinde önemli bir eşikti. Gece, o eşiğin atlandığı gece oldu.
Türk Ordusunun keşif faaliyetlerini sürdürdü sırada taarruz hazırlıkları vardı.
Haftaya Türk Ordusunun karşı taarruzunu işleyeceğiz.
Ahmet Yavuz
*Bu yazı HBT'nin 284. sayısında yayınlanmıştır.