Sakarya Savaşı-7: Savaşın sonu

Ahmet Yavuz Y
Sakarya Savaşı-7: Savaşın sonu

Bir önceki yazıda Yunan Ordusunun Sakarya Nehri’nin batısına atılmasına yer vermiştik. Bu yazıda müteakip gelişmelere yer vereceğiz.

21 gün geceli gündüzlü (22 gün de denir) süren ve tarihimize subay savaşı olarak geçen Sakarya Meydan Savaşı zaferle noktalandı.

Sakarya bir nevi Çanakkale idi. Geri çekilen düşmanın bir daha askerî olarak yeniden gelmeye cesaret edemeyeceği türden bir sonuç doğurdu. Sakarya aynı zamanda Türkler için 300 yıldır devam eden geri çekilmenin son, ileri atılmanın ilk durağı oldu.


TAKİP HAREKÂTI

Başkomutan, 13 Eylül günü, Batı Cephesi Komutanlığı’nın kendisine verdiği sonuç raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sundu: Düşman Sakarya batısına atılmış ve takip edilecekti.

5. Grup artık 5. Süvari Kolordusu idi; 8. Tümen ve Mürettep Tümen emrine verildi. Takipten sorumlu kılındı.

13 Eylül günü saat 08.15’te verilen emre göre, bütün birlikler takibe devam edecekti. Ancak etkili bir takip yapılamadı. Bunun nedeni hem yeterli birlik olmaması hem Sakarya Nehri üzerindeki köprülerin tahrip edilmiş olması (7 köprüden 6’sı tahrip edilmişti) hem de Yunan topçusunun geçiş yerlerini etkili şekilde ateş altına almasıydı.

Takip emrinin verilmesinde geç kalındığını ve aşırı ihtiyatlı bir tutum içine girildiğini ileri süren görüşler de dikkate alınmalıdır. Geç emir verilmesi eleştirisi haklı olabilir ancak ihtiyatlı olunmak mecburiyeti vardı. Hızlı olarak Sakarya Nehrinden geçirilmek istenen birliklerin bir kısmının ağır zayiata maruz kaldığı olgusu dikkatten uzak tutulmamalıdır.

Takip harekâtının başarısızlığında, eldeki ulaştırma vasıtalarının yetersizliği; verilen zayiatın tamamlanamamış olması; tamamlansa bile yeni katılan bütünleme personelinin eğitimsizliği; elde mevcut mühimmatın tamamına yakınının bitmiş olması ve ikmal kollarını uzatmayı sağlayacak demiryolunun düşman tarafından tahrip edilmesi başat faktörler olarak sayılmalıdır.

Mürettep Tümen’in Sivrihisar bölgesine düzenlediği baskın ise övgüye değerdir. Yunan komuta kademesinin dengesini bozma konusunda özel bir yere sahiptir.

Sonuç olarak Fahrettin Altay komutasında yürütülen takip harekâtının ağır olmayan baskısı altında Yunan kuvvetleri Eskişehir-Afyon hattına çekilmeyi başardı.

YENİDEN TEŞKİLATLANMA ve TERTİPLENME

Başkomutan, bu rapora paralel olarak, Batı Cephesi Komutanlığı’na ve Millî Savunma Bakanlığı’na iki direktif verdi: Biri takip harekâtı, diğeri ordunun yeniden teşkilatlanmasına ilişkindi.

Ordunun yeniden teşkilatlanmasına ilişkin emir, özet olarak kolorduların kurulmasına ilişkindi. Her biri 3’er tümeni olan 4 kolordu kuruldu. Sırasıyla Albay İzzettin, Albay Selahattin Adil, Albay Kâzım Özalp, Albay Kemalettin Sami kolordu komutanlıklarına atandılar. 4’er alaylı 3 süvari tümeninden oluşan süvari kolordusu teşkil edildi. Komutanı Albay Fahrettin Altay oldu. Albay Halit Bey komutasında Kocaeli Grubu oluşturuldu.

Genel seferberlik ilan edildi. TBMM’ye sunulan takdir listeleri aynı gün onaylandı.

Başkomutan, 14 Eylül günü yayımladığı bildiride şu hususlara vurgu yaptı:

Milletin hayat ve istiklâline kast eden düşman Sakarya gerisine atılmıştır. Ordu, sönmez bir azim ve yiğitlikle, vazifesini yapmaya devam etmektedir. Bu başarının ardında Anadolu halkının fedakârlığı yatmaktadır. Hür yaşamak ve saygı duyulmaktan başka kaygısı olmayan millet, meşru haklarını mutlaka elde edecektir. Ancak silahlar esas amaç gerçekleştirildikten sonra bırakılacağı için millet fedakârlığa devam etmelidir.

Bu arada ilginç nokta, Yunan Ordu Komutanı Papulas’ın yaşadığı başarısızlığı başarı gibi göstermiş olmasıdır.

GAZİ VE MAREŞAL

Başkomutan 18 Eylül günü Ankara’ya döndü.

Meclis’te 19 Eylül günü yaptığı konuşma derslerle doluydu. Öncesiyle ve sonrasıyla “Sakarya Melhamei Kübrası” yani “Büyük ve Kanlı Sakarya Muharebesi”ni özetledi. Başkomutanın konuşmasında öne çıkan diğer hususlar şöyledir:

• Fevzi Paşa’ya büyük övgüde bulundu: Gayretine, isabetli ve kıymetli tedbirlerine, manevi hasletinin ferahlatıcılığına yer verdi.

• İsmet Paşa’nın komutanlığın hakkını verdiğini belirtti. Zekâsına, azmine, sevk ve idare becerisine vurgu yaptı.

• Grup, tümen, alay vb. komutanların fedakârlık, kahramanlık ve dirayetlerini vurguladı.

• Subayların kahramanlıklarını anlatabilmek için “bu muharebe subay muharebesi” tanımlaması yaptı; kalp ve vicdanı ile takdir etti.

• Erlerin kahramanlıkları için ölçü bulamadığını belirtti: “Türk neferi Anadolu muharebelerinin manasını anlamış, yeni bir ülkü ile muharebe etmiştir.”

• Milli Savunma Bakanı Refet Paşa’ya da özel bir övgüde bulundu.

• Harp taraftarlığı yoktu barış taraftarlığı vardı: “Şüphesiz hukukumuzu temin edinceye kadar silahımızı elden bırakmayız.” Savaş barış için yapılmaktaydı.

• Müteakip adımın işaretini verdi: “Ordumuz, vatanımız dâhilinde bir tek düşman neferi bırakmayıncaya kadar takip, baskı ve taarruza devam edecektir.”

Aynı gün TBMM, Başkomutanı “Gazi” ve “Mareşal” olarak ilan etti…

Ahmet Yavuz

*Bu yazı HBT'nin 286. sayısında yayınlanmıştır.

Ahmet Yavuz