Planlama olmadan sanayileşmede başarılı olmak hayal…

Bayram Ali Eşiyok Y
Planlama olmadan sanayileşmede başarılı olmak hayal…

Piyasa sinyallerine dayalı kaynak tahsis süreci esas olarak kısa erimli ve yüksek kar getiren sektörler yönünde tercihini ortaya koyduğu ölçüde sanayileşmede başarısız olur. 20. yüzyılda sanayileşmede başarılı olmuş ülkelerin hemen hemen hepsinin planlamaya başvurmuş olmaları rastlantı olarak görülemez. Türkiye’nin, planlama olmadan salt piyasa sinyallerine dayalı kaynak tahsis süreci ile sanayileşmede (siz bunu Sanayi 4.0 diye okuyunuz) başarılı olması ham hayal.

Türkiye ekonomisinin plansız, programsız yıllara dayalı şu son 30- 35 yıllık deneyimi şunları ortaya koydu: Salt piyasa sinyallerine dayalı bir kaynak tahsis süreci, kaynakların düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerde yoğunlaşmasına neden oluyor. Sanayide yapısal değişme sağlanamıyor, kaynaklar ülkenin en gelişmiş bölgelerinde yoğunlaşıyor. Sanayiciler neyi ucuza üretiyorsa onun üretiminde uzmanlaşıyor. Böylelikle ortaya düşük ve orta teknoloji yoğunluklu sektörlere kitlenmiş bir sanayi, artan dış ticaret açıkları ve cari açık sorunu çıkıyor… Peki çözüm? Amerika’yı yeniden keşfetmeden çözümü de belirtelim: Planlı kalkınma, planlı sanayileşme.

Planlama ile piyasanın kısa hedeflere kitlenmiş, miyopik özellikler taşıyan tercihleri ortadan kaldırılabilir. Başka bir ifadeyle, kaynak tahsisleri uzun dönemli tasarımlar olarak ele alınmazsa etkin sonuçlar üretmez. Örneğin, 10 yıl içerisinde hangi sektörler öncelikli sektör olarak belirlenip desteklenecektir? Eğitimde hangi dönüşümler sağlanacaktır? Bilim ve teknolojide başarılı olmak için hangi politikalar uygulanacaktır?, Yüksek teknoloji yoğunluklu üretim ve ihracatın toplam imalat sanayi üretimi ve ihracatı içerisindeki payı 10 yıl sonunda ne olacaktır? Temel bilimlere yönelik hangi önlemeler alınacaktır? Sanayi 4.0 geçmek ya da bilim bazlı bir ekonominin yaratılması için hangi çözümler üretilecektir? Listeyi uzatmak mümkün. Amacımız bu değil. Amacımız, planlama olmadan, sadece günü birlik, kısa erimli politikalar ile sanayide yapısal değişimin gerçekleştirilemeyeceğini vurgulamak.


Neden Planlama? Yanıt: Planlı Kalkınma Dönemlerinde Sanayinin Başarımı Daha Yüksek

Peki, planlı yıllarda mı yoksa plansız, programsız, günü birlik yıllarda mı sanayinin başarımı daha yüksek? Sorunun yanıtı için tabloda gösterilen bulgulara başvuralım. Planlı, programlı yıllarda sanayinin yıllık ortalama büyüme oranı %9,5. Plansız, programsız yıllarda ise sadece %5,2. Neredeyse planlı yılların yarısı kadar…Planlı yıllarda sanayinin yıllık ortalama büyüme oranı neden daha yüksek? Kısaca yanıtlayalım. Planlı yıllarda kalkınmacı devletin uyguladığı sanayi politikaları ve sanayi sektörünün önceliklerini gözeten politikalar, sanayinin yıllık ortalama büyüme oranının plansız, programsız yıllarla kıyaslanmayacak kadar yüksek gerçekleşmesine neden olmaktadır.

Biraz daha ayrıntıya girelim ve plansız, programsız yılların neo-liberal yeniden yapılanma dönemine (1980-2015) bakalım. Bu dönemde sanayinin yıllık ortalama büyüme oranı daha da aşınarak %5,1’e düşmüş. Neo-liberal plansız, programsız yıllardaki sanayinin yıllık ortalama büyüme oranı Cumhuriyet ortalaması olan %6,5’in de oldukça altında bir başarım anlamına geliyor.

Sermaye hareketlerinin liberalizasyonu sonucunda gittikçe sıklaşan krizler ve finansal birikime dayalı politkalar, sanayi sektörünü son derece olumsuz etkilemiş, sabit yatırımlar imalat gibi ticarete konu olan sektörlerde değil, ticarete konu olmayan sektörlerde yoğunlaşmış durumda…

Cumhuriyet’in kuruluşundan 1980’li yıllara kadar olan dönemde sanayileşme ve sanayileşerek kalkınma toplumsal bir hedef olarak canlılığını hep korudu. Bu dönemde sanayileşmeye yönelik aktif politikalar uygulandı. 1930- 1939 ve 1963-1979 dönemlerinde kalkınmacı devletin uyguladığı planlı sanayileşme politikaları sonucunda sanayide önemli gelişmeler yaşandı. Ancak, 1980’li yıllar ile birlikte sanayileşme toplumsal bir hedef olmaktan hızla çıktı, imalat sanayinin ulusal katma değer içerisindeki payı aşınmaya başladı. Böylelikle Türkiye erken sanayisizleşme sorunu ile yüzleşmek zorunda kaldı.

Sonuç olarak, ekonomiyi planlamadan, salt özel kesimin kısa erimli yatırım tercihlerine dayalı bir kaynak tahsis modeli ile Türkiye’nin bilim ve teknolojide sıçrama yaparak sanayi 4.0 trenini yakalaması, olsa olsa bir fanteziden ibaret olur o kadar.

Bayram Ali Eşiyok / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 106. sayısında yayınlanmıştır.

Bayram Ali Eşiyok