İnsan Olmak – 3

Bozkurt Güvenç
İnsan Olmak – 3

Yirminci Yüzyıl’ dan 21.'ye geçerken, aslında, Milat’tan sonraki ikinci binden üçüncüye de geçiyorduk. Büyük bir heyecan vardı.

Beklenmedik şeyler olmadı. Sosyolog Wallerstein’in (1999) ‘Bildik Dünya’nın Sonu’ adıyla dilimize çevrilen yorumunu hatırlıyorum. Pek çok şeylerin bittiği görüşüne karşı çıkan olmadığı gibi, ‘Geleceğin belirsizliği kaygısı’ da dünya gündemdeki yerini koruyor.

Küreselleşen Dünya” söylemi tam anlaşılmadan dünyaca kabul gördü. Oysa, Neocon (yeni kapitalist) ekonomi politikasının 2002 ve 2008’de yol açtığı sorunlar çözülmüyor, geleceğe erteleniyor. AB üyesi Yunanistan, Portekiz ve İtalya’dan sonra sıra ülkemize geldi. Yapısal sorunlarımızı, demokrasiden mutlak monarşiye dönerek ertelemeye çalışıyoruz. Oysa yaşadığımız post-gerçekler, kültürel ve ekonomiktir.


Artan nüfusu beslemek için ekonomilerin büyümesi zorunludur. Oysa büyüyen ekonomi, ısınma ve çevre kirlenmesi gibi yaşam ve sağlık sorunlarına yol açıyor. Büyümeyi savunan dünya güçleri (Çin dahil), küresel büyümenin bedelini yoksullara yüklüyor. 50 bin $’lık milli gelir söylemleri yanıltıcıdır. Kendimizi aldatmayalım. On bin Dolar’da durduk ve geriliyoruz.

Küreselleşme söylemiyle, sanal bir ‘refah toplumu’ yaratıldı. Akıllı telefonla, bilgisayarlı iletişim ve banka borçlu araba ve konutlarla yaşayanlar, geleceğe şöyle bakıyorlar: “Bu Dünya’da her şey olabilir! İletişim devrimini yapan teknoloji, her sorunu çözecek; yakında robotlar üretecek bizler tüketeceğiz.”

Bilgisiz refah toplumunun dünya görüşü böyledir. İletişim devrimi bir bilgi toplumu yaratamadı. Isınma ve kirlenmenin nedeni, enerji tüketen yüksek teknolojilerdir. Uygarlık tarihi boyunca 140 C  olan ortalama ısı, geçen yüzyılda ve  günümüzde 150 C dereceye doğru yükseldi. ‘Sürsün varsın, benim buzdolabım ve klimam var’ denemez! Ortalama 16-16,50 C‘ de, insan türünün tüm canlılarla birlikte yok olacağı sır değil.

Gelecek Kaygısı

Tarihçi Harari’nin Sapiens eserinde değinip geçtiği ‘Gelecek sorunu’ insanın Doğa’ya efendilik taslaması ya da tanrı olmak hayali değil, İnsan türünün Canlılar Alemi’nde  hayatta kalma savaşıdır. Yaşam küreyi tehdit eden sorunların bilincinde olan gelişmiş ülkeler; Galbraith’ın önerdiği, kapitalizm ile sosyalizmi uzlaştıran yeni bir Dünya düzeni arıyorlar. Referandum, bizim dünya görüşümüzle yakından ilgilidir. Geleneksel, toplumların gelecekle ilgilenmediği biliniyor. Biz de günlük yaşıyor ‘Allah Kerim’ diyoruz. Yakın gelecekten seçtiğim bir örnek veriyorum.

Hali vakti yerinde bir dostumun hatırını sormuştum. Cep telefonunu çıkardı ve ekrandaki bilgileri okumaya başladı:

Tansiyon ve nabız normal. İçmem gereken suyun yarısını içmiş;  gündelik 1000 adımın yarısını atmışım; yatıncaya kadar suya devam ve 500 adım daha atmam gerekiyor. Dün akşam uykuda fazla dönmüşüm. Bu yüzden tenisi azaltıp, yüzmeyi artırmam gerekiyor....

Hepsi iyi de yatakta dönüşünü cep telefonun nasıl biliyor? Arkadaşım kolundaki bileziği gösterdi. Konuyu geçiştirmek için referandum oyunu sordum. Psikolog dostu, sabah dokuzdan önce, akşam dokuzdan sonra TV’de hafif şeyler izlemesini söylüyormuş. ‘Her şey olabilir!’ dedi. Kişisel kaygıları yoktu; beden ve ruh sağlığı yerinde görünüyor; NASA’nın Mars ve Uzay deneylerinden olumlu sonuçlar bekliyordu.

Ayrılırken kararsızdım. Cep telefonumu mu değiştireyim, yoksa aile danışmanımızı mı? Gelirim ikisine de yeterli değildi. Eve dönünce ‘İnsan olmak’ dizisine devam edemedim. Ekranları karartıp erken yattım, dönüşlerimi sayarken uyuya kalmışım.

Seçtiğim örneği iyimser, yorumunu karamsar bulan okurlar haklıdır!

Bozkurt Güvenç


*Bozkurt Güvenç'in anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 48. sayısında yayınlanmıştır.

Bozkurt Güvenç