Biz Türkiye’de kendi sorunlarımız ile uğraşırken biraz “o esnada başka yerlerde…” temalı bir yazı olacak ancak takibini baştan yapmadığımız her konu gibi bu konunun da ucunun gelip yine bize ve benzerimiz ülkelere dokunacağı kesin…
ABD’deki yeni hükümetin en büyük hedeflerinden biri otomotiv endüstrisini hareketlendirmek, istihdamı artırmak vs.
Bunu zaten Trump kendi ağzından açıkça söylüyor; hatta bu amaca yönelik attığı olumlu twitler sayesinde otomotiv şirketlerinin hisseleri anında milyarlarca dolar değer kazanabiliyor… Örneğin:
Sonucunda Fiat ve Ford'un aynı gün borsadaki durumlarına bakalım:
Tabi Trump hoşlanmadığı işler yapanları yine Twitter aracılığı ile cezalandırmayı da ihmal etmiyor. Trump’ın attığı twit sonrası Toyota’nın borsada kaybettiği milyarlar bunun bir örneği:
Bu paylaşımın hemen sonrasında aynı gün Toyota hisselerinin durumu:
Trump’ın sosyal medya aracılığı ile şirketlere, borsaya vs. yaptığı bu büyük etki aslında ayrı bir yazının konusu. Temelde tüm bu örnekler otomotiv endüstrisinin onun planında ne kadar büyük bir yer tuttuğunun açık bir göstergesi. Silikon Vadisi’nin devleri ile yaptığı toplantı sonrasındaki ikinci önemli toplantısını otomotiv endüstrisinin CEO’ları ile daha bir iki gün önce yapması da bunun başka bir kanıtı:
http://fortune.com/2017/01/24/donald-trump-auto-executives-increase-production/
İşin buraya kadar olan kısmı zaten önceden beri tahmin ediliyordu; ancak yakın zaman önce pek çoğumuzun tahmin etmediği başka bir gelişme oldu. Seçim öncesi Trump’ı desteklemediğini açıkça söyleyen ve çoğu girişimcinin role model olarak gördüğü Elon Musk, Trump kabinesinin teknoloji danışmanlarından biri oldu.
Herkes Musk’ın bundaki motivasyonunu merak ederken 2 gün önce olası sebeplerinden birinin sinyalini o da Twitter’da verdi:
Elon Musk, Trump kabinesinin yeni dış işleri bakanı ve eski Exxon CEO’u Rex Tillerson’u açıkça desteklediğini ve potansiyel olarak çok başarılı olabileceğini belirtirken bir sonraki twitinde bunun sebebi de ortaya çıkıyor:
Musk, karbon gazı emisyonunu durdurabilecek en önemli adımın karbon vergisi olduğunu sürekli beyan eden biri. Bu verginin uzun vadede karbon emisyonunu ve dolayısıyla iklim değişikliğine olumsuz etkisini durdurmaya yönelik en önemli adım olduğunu düşünüyor.
İşin ilginci, yıllarca iklim değişikliği konusunu yalanlayan araştırmalar için milyonlarca dolar harcayan Exxon’un CEO’su Rex Tillerson’un da yakın geçmişte benzer bir beyanı ile Elon Musk ile aynı fikirde olması.
Tabii nasıl oluyor da oluyor diyeceksiniz… Hayat görüşü ve iş adamlığı özellikleri açısından tamamen farklı iki adam… Biri elektrikli araba endüstrisinin lideri, diğeri Dünyanın en büyük petrol ve gaz şirketinin CEO’su… Doğayı korumak için aynı fikirdeler!..
Yok yahu ne doğası... 🙂
Birinin durumu; dünyada giderek artan iklim değişikliği farkındalığı, artık ABD ve Çin’in de katıldığı Paris Anlaşması ile ülkelere karbon emisyon sınır getirilmesi ve daha birçok etkenden artık kaçamayacağını görüp aslında karbona bir fiyat belirlemenin dünyanın en büyük petrol şirketi olarak onu bu marketin (yani karbon borsasının diyelim) en büyük hatta tek regülatör yapacağını bilmesi.. (bkz: http://fortune.com/2016/07/10/exxonmobil-carbon-tax/)
Diğerinin durumu ise; karbon vergisinin klasik otomobil endüstrisine vereceği zararı bilip bunun Tesla’yı Dünyanın en büyük elektrikli otomotiv şirketinden Dünyanın en büyük otomotiv şirketi noktasına getireceğini görmesi…
Yakın gelecekte, bilim insanlarının büyük oranda kabul ettiği ve tarihi delillerle net gösterdiği iklim değişikliğini reddeden Trump, ekonomik getirisini gördükten sonra karbon vergisine, “Doğa için Evet!” derse hiç şaşırmayalım. (detaylar için: https://www.bloomberg.com/news/articles/2015-12-10/watch-elon-musk-agree-with-exxon-time-for-a-carbon-tax)
Peki tüm bunların arasında iklim değişikliği?
O sadece bahane… Üzerinden para kazanacağını gördüğü andan itibaren Dünyanın en büyük petrol şirketi karbon vergisini de onaylar; Dünyanın en önemli girişimcisi kendi işini tekel noktaya getireceğini gördükten sonra bu petrol şirketinin eski CEO’suna da destek olur… Bunların hepsi olur, sebeplerin hiçbiri de doğaydı bilimdi iklimdi vs. olmaz.
Neyse ki bu olay özelinde, ekonomik çıkarlar, doğanın ve bilimin de yanında olacak şekilde gelişiyor (şimdilik)…
Ancak bu yazıda bahsi geçen her şey bilimin artık amaç olmasını geçtim, hatta önemli bir araç da olmasını geçtim… Resmen bir piyon haline geldiğini gösteriyor.
***
Not: İklim değişikliği konusunda herhangi bir ispat verme ihtiyacı dahi hissetmedim bu yazıda. Zannediyorum bu konuda en cahil kalmış ülkelerden biri olduğumuz için halen bu konu üzerinde komplo teorileri üretenleri görmek normal ancak ciddiye alınası değil.
“İklim değişikliği aslında şöyle uydurmadır, böyle yalandır… Büyük ülkelerin karbon emisyonunu sınırlayıp gelişmekte olan ülkelere ket vurma amacıdır” tarzında iddialarda bulunanlardan koşarak kaçınız. An itibariyle Paris Anlaşması; ABD, Çin dahil Dünyanın neredeyse tüm ülkelerince imzalanmış bir anlaşma. Bunun yanında artan karbon emisyonunun iklim değişikliğine etkisi, Dünyanın son yüzyıldaki ısınma süreci:
Daha ne kadar kanıt lazım ki..
Tüm bilimsel verileri dikkate almamanın iki gerekçesi olduğunu unutmayın; ya araştırma kültüründen yoksun, kulaktan dolma şeyleri savunan biri vardır karşınızda ki kesinlikle tartışmanın anlamı yoktur… ya da her şeyin farkında olup başka bir ajanda için savunan biri vardır karşınızda ki bu durumda da tartışmanın bir anlamı yoktur. Eğer bir sonuç arıyorsanız tabii…
Can Gürses / @canitti