B-T-Y sisteminin yeniden yapılandırılması gereği

Müfit Akyos
B-T-Y sisteminin yeniden yapılandırılması gereği

Yenilikçiliğin kavramsal anlamı ve önemi geçerliliğini korumakla birlikte, günümüz dünyasının geldiği uluslararası ilişkiler, kapitalizmin tıkanmışlığı, rekabetin ve ticaretin kuralsızlığa kayışı vb. gelişmeler, özellikle yetişmekte olan ülkeler ve patinaj yaparak geriye düşen ülkemiz özelinde, Bilim- Teknoloji-Yenilik (B-T-Y) modellerinin gözden geçirilmesi gerektiğini düşündürmektedir.

Bugüne kadar “alçak dallardaki meyveleri toplayarak” köpürtülen girişimcilik soslu yenilikçilik modelleri ve faaliyetlerinin yukarıda işaret edilen gerekçelerle gözden geçirilmesi gelecek adına şimdiden değerlendirilmelidir. Kabaca filiz firmaların teknoparklar gibi korunaklı ortamlarda ağırlıkla kamu destekleriyle varlıklarını sürdürmeleri ve yenilikçi ürünler geliştirerek ticarileştirmelerine bel bağlayan modelin yeterli olmayacağı ortaya çıkmaya başlamıştır. Çin, ABD, AB gibi ülke ve ülke birliklerinin sağlam endüstriyel alt yapılarının (üretim güç ve örgütlenmeleri) desteklediği, güçlü pazar talebinden özendiricilik ve kaynak bulan bilgi tabanlı filiz firmaların yer aldığı yenilik sistemi modeli yetişmekte olan ülkelerce de kopyalanmıştır.

Bu kopyalamada ağır ihmal edilen noktalar, bilimsel temelden güç alan yaratıcı yenilik iklim ve ortamının gereklerinin oluşturulamamasıdır. Buna bir de ülkemizin kötü yönetilen ekonomisinin “aşırı derecede ithalata bağımlı” yapısının yanı sıra devletin yönlendiriciliğindeki eksiklik, geliştirilen ürünlere devletin ve sanayicinin ilgisizliği, yatırımcının spekülatif finans araçlarını tercih etmesi eklendiğinde yukarıda sözü edilen modelin işlemesi nerede ise olanaksız duruma gelmiştir. Bu modelde ısrar edilmesinin önemli bir kaybı, girişimcilik sürecinin çokça es geçilen “ölüm vadisinde” kaybettiğimiz yüksek nitelikli ve yetenekli eğitimli işgücümüzün oluşturduğu toplumsal maliyettir.


Bir dönem, kapitalist merkez ülkelerde yoğunlaşan Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerinin ucuz mühendislik vb. nedenlerle çevre ülkelere kaydırılacağı söylense ve kısmen görülse de bunun gerçekleşmediği görülmektedir. Bunun en önemli nedeni, katma değerin çok büyük bölümünün Ar-Ge ve tasarım faaliyetleri sürecinde ortaya çıkması ve Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerinin kendine özel koşullarıdır (yüksek yatırım, fikri mülkiyet, gizlilik vb). Gelinen noktada B-T-Y faaliyetlerinin firmalar dünyasında neredeyse sektörel düzeyde tekelleşmelere, ülkeler düzeyinde ise çok büyük hedefler içeren yeni yapılanmalara dönüştüğü gözlenmektedir.

Bir başka deyişle alçak dallardaki meyveleri toplamaya yönlendirilen filiz firmalara (app’ler, basit ürün geliştirmeler vb) dayalı modeli benimseyen ülkelerin, değişen dünya koşullarında Çin’in başını çektiği artan yeni kuşak doktoralı araştırmacılarla desteklenen Ar-Ge laboratuvarları, süper bilgisayarlarla destekli bilimsel çalışmalar ve çok büyük bütçelerle tanımlı hedefleri olan B-T-Y sistemlerinin devreye girmesi karşısında “yetişmekte olanlar” adına uzaklaşan trene imrenerek bakmaları sonucunu doğurabilecektir.

Ülkemiz için B-T-Y sisteminde yer alan bütün tarafların bugüne kadar elde edilen deneyimleri ve sonuçları değerlendirerek ve dünyadaki değişimleri veri olarak alarak ülkemiz koşullarına özgü, içinde elbette seçkin filiz firmaların da yer alacağı, düşünce özgürlüğünü ve eşitlikçiliği önceleyen, dünya teknoloji yönelimi (trend) eğrilerine kısa sürede yaklaşmayı hedefleyen yeni bir B-T-Y modelini oluşturmak üzere tartışmaya başlamaları ve öneriler geliştirmeleri gerekmektedir.

Ancak her alanda yaklaşık çeyrek yüzyıldır cehalet temelli yönetilen ülkemizin, uluslararası siyasetin de etkisiyle dünya B-T-Y eko-sisteminin dışına düşürülmesinden ve ağırlıkla savaş sanayisine ve anlamsız prestij projeleri üretilmesine hevesli yönetim anlayışından bir an önce yasal zeminde kurtulması zorunlu görülmektedir.

Müfit Akyos / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 183. sayısında yayınlanmıştır.

Müfit Akyos