Yaratıcı taklit

Müfit Akyos
Yaratıcı taklit

Ülkemizin sıkça karartılan, kirletilen gündeminin tuzağına düşmeden geleceğin inşası ekseninde düşünce üretmeye devam etmek zorundayız. Önceki yazılarımızda (HBT 323-325) politikalar bağlamında değindiğimiz “yetişme” sorununa bu kez firmalar düzeyinde ve strateji boyutu ile bakmaya çalışalım.

Teknoloji yoğunluğuna göre imalat sanayi ürünleri dış ticareti verileri, imalat sanayimizin yapısını gösteren önemli bir göstergedir. TÜİK, Ocak-Ekim 2022 verilerine göre:


Tablodaki verilerin yorumlanması, imalat sanayisinin düşük teknolojili KOBİ ağırlıklı olması ve Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payının %1,09 olduğu gerçeği bile önerilecek stratejiler için önemli ipuçlarıdır. Bu ipuçları firmalarımızın çoğunlukla arkadan gelmekte olduklarına (kaynak ve yetkinlikleri zayıf, pazara geç girenler) ve dolayısıyla hem yetenek geliştirmeye hem de uzmanlaşmaya gerek duyduklarına işaret etmektedir.

“Geç kalan” firmaların teknolojik gelişim yolu farklı biçimlerde tanımlanabilir, aynen taklit, yaratıcı taklit ve yenilik aşamaları gibi. Bir diğer tanımlama ise Orijinal Ekipman Üreticisi-OEM, Kendi Tasarım Üretimi-ODM, Kendi Markasıyla Üretim-OBM olarak yapılabilir. Sıçrama yapmak isteyen firmalar gerekli yetkinlikleri kazanarak bu aşamaların sıralı izlemeden ileri aşamalara geçebilir.

Taklit (bir başkasının ürününü kopyalamak veya izlemek) çoğunlukla olumlu bir çağrışım yapmaz. Oysa ki pek çok iş modelinden ürüne kadar başarılı firmaların yenilik olarak sunduklarının taklit olduğu bilinmektedir. Kredi kartı, hamburgercilik, tekstil makineleri, cep telefonları örneklerinde olduğu gibi izleyiciler veya taklitçiler yaratıcı taklitle yeniliği ilk yapanlardan daha başarılı olmuşlardır.

Birçok insan için taklit, gurur duyulacak bir durum değildir. Oysa ki bir şirketin kopyalama yapabilmesi için buna hem kültürel hem yetenek olarak hazır olması gerekir. Neden-sonuç ilişkisini iyi ölçümlemesi, “neden başarılı oldu ya da olamadı” sorularını yanıtlayacak analiz gücüne sahip olması gerekir. Kopyalama sadece taklit olmamalı, yapılan uygulama değer yaratacak bir yenilik barındırmalıdır. Sadece taklit değil, yenilik ve taklit bir arada kullanıldığında başarılı sonuçlar ortaya çıkabilir.

Doğrudan teknolojik yeniliğin güçlüğü (ilk olmak, Ar-Ge maliyeti, risk vb.) nedeniyle arkadan gelenler taklit etmeyi seçseler de yetişme basit bir taklit sorunu değildir. Taklit edilecek model veya ürünün içerdiği teknolojileri anlayabilmek (nasıl bilgisi), içselleştirebilmek ve yaratıcı taklitçilikle (creative imitation) yeniden üretebilmek ve pazara sunabilmek gerekmektedir. Bu firma için bir öğrenme sürecidir.

Bir taklit stratejisi söz konusu olduğunda, firmanın teknoloji kapasitesine ve pazar durumuna göre stratejik olarak aynısını yapma (replica), taklit, benzerini yapma ve benzetmeye çalışma (emulation) olmak üzere farklı stratejiler seçilebilir. Bu stratejilerle geliştirilecek ürünler Oslo Manual’in “firma için yeni olan yenidir” tanımına da uymaktadır.

Ancak, “rakiplerden esinlenilen yeni veya geliştirilmiş ürünler veya süreçler, yaratıcı uyarlamalar, tasarım kopyaları, bir teknolojinin başka bir sektöre uyarlanması, orijinal ürünün basitleştirilmesi ve orijinal ürünün pazarın farklı bir segmentine yeniden konumlandırılması meşru ve yaratıcı taklit biçimlerini temsil ederken, sahte ürünler, benzer kopyalar ve diğer benzer reprodüksiyonlar, yasa dışı taklit biçimleri olup, ilk yeniliği bozar.

Sonuç olarak, yenilik ve taklit birlikte kavramsallaştırılmalı veya incelenmeli ve taklit yeniliğin bir bileşeni olarak yorumlanarak ve özümsenerek yapılmalıdır. Literatürde bu konuda pek çok çalışma olmasına karşın ülkemizde kuramsal ve alan çalışması olarak pek az çalışma olması önemli bir eksiklik olarak görülmelidir.

Müfit Akyos / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 351. sayısında yayınlanmıştır.

Müfit Akyos