Unutmak iyi mi?

Mustafa Çetiner Y
Unutmak iyi mi?

Robin Williams’ın intiharı medyada çok konuşuldu. Özellikle eşinin açıklamalarından sonra kimileri bu intiharı depresyona değil bunama belirtilerinin başlamasına ve Williams’ın bu gerçekle yaşamak istememesine bağladı. Unutmak, hatırlamamak herkesin kabusu, bir çok insan için Alzheimer benzeri hastalıklar her türlü hastalıktan daha beter, katlanılamaz durumlar. Bir bitki gibi yaşamak düşüncesi bir çok insanın uykularını kaçırıyor. Bu nedenle azıcık unutkanlık bile “acaba” diye sordurabiliyor insana.

“Son günlerde çok unutmaya başladım”, “isimleri hatırlayamıyorum”, “acaba bunuyor muyum ?”

Bu sözleri yaş ilerledikçe daha çok söylüyor ve/veya duyuyor insan.


“Neuron Journal” isimli bilimsel dergide geçtiğimiz yıl “The Persistence and Transience of Memory” isimli bir makale yayınlandı.

Makaleye göre “unutkanlık” sandığımız gibi kötü bir şey değil, bunamanın erken belirtisi de değil. Hatta kimi zaman tam aksine yüksek entelektüel bir beyin göstergesi olabiliyor. Makalenin girişinde Cesare Cavese’nin şu sözüne yer verilmiş. “Günleri anımsamayız, anları anımsarız. Yaşamımızın zenginliği unuttuğumuz anılarımızdır.” İnsan unutur tabii ama bizi rahatsız eden şey “bu kadar da olmaz” dediğimiz unutkanlıklarımız. Mesela markete alışverişe gidip, tam da markete vardığımız da “yahu ben ne almak için gelmiştim buraya” dediğimiz an.

Şimdi rahatlayın...

Çünkü Neuron dergisinde çıkan yazıya bakarsanız bunlar hiç de öyle korkunç şeyler değil. Dahası unutkanlıklarımız aslında günün sonunda kendimizi iyi hissettirecek bir avantaj belki.

Bu nedenle aklınızda tutamadığınız – ama başkalarının tutabildiği – isimler, yerler, telefon numaraları filan varsa bunlara aldırmayın. Bu aslında biraz da istemediğiniz veya önemsemediğiniz için, beyniniz öyle uygun gördüğünden olabiliyor. Bu zamana kadar “hatırlamanın” beynin en güçlü fonksiyonlarından biri olduğuna inanılıyordu ancak Torontolu araştırmacılar bunun tam olarak böyle olmadığını, unutmanın da hatırlamak kadar önemli bir beyin fonksiyonu olduğunu ileri sürüyorlar.

Neuron dergisindeki makale özetle son derece karmaşık, gürültülü, rastgele ve sonu olmayan enformasyon dünyasında beynin hatırlamak kadar unutmak fonksiyonunu da kullanarak bir iç denge yakaladığını, unutup hatırlamak zorunda olduğumuz şeylerin tipi, önemi ve çeşitliğine bakarak unutmanın sanılanın tam tersine artmış entelektüel faaliyetin bir parçası olabileceğini söylüyor.

Anladığım şu; başınız öylesine kalabalık, yoğun ve işleriniz öylesine derin düşünme ve bilgi gerektiriyor ki, beyniniz bu sürece katkısı olmayan herşeyi unutmanızı sağlıyor bir anlamda.

Yazının ilk yazarı Prof. Blake Richards, hafızanın gerçek amacının düşünce üretiminin –decision making- optimize edilmesi olduğunu söylüyor. Bu işlev hatırlamak kadar unutmak ile yerine geliyor. F

ilmlere konu olan dalgın bilim adamı tiplemesi herhalde böyle bir beyinsel dengenin sonucunda ortaya çıkıyor. Beynimiz aslında bir süzgeç görevi görüyor, bu süzgeçten sadece düşünce üretimimize katkı sağlayacak şeyler geçiyor ve diğerleri unutuluyor. Yani markete giderken aklınız yazacağınız raporda, yatırdığınız hastanızda, ertesi gün yapacağınız sunumunuzda ise markete neden gittiğinizi bir anda hatırlamıyorsunuz.

Tıpkı bir hard disk gibi yani. Beynimiz işe yaramayan bilgileri “delete” ederek yeni bilgiler için yer açıyor bir anlamda.

Tatile gittiğimizde aklımızın başımıza gelmesi, unuttuğumuz bir sürü gereksiz bilgiyi şaşırtıcı çabuklukta hatırlayabilmemiz filan belki de beynimizin işte bu farkında olmadan bize yardım eden dengeleme fonksiyonu yüzünden. Belki de biz tatilde, spor yaparken, bir arkadaşla yemeğe çıktığımızda beynimizdeki bazı bilgileri beynimizin “çöp sepetine” atıp hard diske yeni yerler açıyoruz farkında olmadan.

Bir de beynimizin yıllar geçse de silemedikleri anlar, yüzler, isimler, mekanlar, şehirler, yaşanmışlıklar var yaşamımızda. O gibi şeyler biraz “kalbimiz” ile ilişkili ve bu sütunun değil ama sanat ve edebiyat sütunlarının konusu..!

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 132. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.