İnsan ömrü ne kadardır sorusu görecelidir. Düşünün ki en ilkel ilaç ve sihir tedavileri var çok önceleri, aşı yok, bakteriler-virüsler bilinmiyor.
“İnsan ömrü ne kadardır” sorusunu bu dönem için mi soruyorsunuz, yoksa 100 yıllık aralarla, ilkel gözlemlerin giderek bilgiye, sonra sistematik bilgiye (bilim), araştırmaya, virüslerin-bakterilerin tanınmaya başlandığı, birtakım araç gereçlerin (büyüteç, mikroskop) giderek çok daha büyük sofistike araç gerecin geliştiği ve bugüne varan zaman kesitini kastederek mi soruyorsunuz? Beslenmeyle, sağlıklı çevreyle de ilintili mi sorunuz? Sofistike ilaçların geliştiği, ameliyatların hayat kurtardığı...
ÖMÜRDE ETKEN BİLİM
Bir veba geliyor ve nüfusun üçte birini alıp götürüyorsa... Çiçek, nüfusun yüzde ikisini öldürüyor ve insanlar çaresizse, insanın ortalama ömrü azalır... İnsan ömrünün artmasında en büyük etken bilimdir, bilimsel bilgi ve buna göre hayatların düzenlenmesidir.
Bakterilerin insanlığı kasıp kavurduğu zamanki ömürle, antibiyotikler keşfedildikten sonraki zamanda insan ömrü farklıdır.
Şimdi Covid salgını nüfusun yüzde 1’ini ölümle sonuçlandırıyor. Aşıların kullanıma girmesiyle, ölümler yüzde 95 - 99 aşısızlar arasına kaydı. Aşı olmasaydı insanlığın önünde tecrit seçeneği kalacaktı. Ama bu seçeneğin de toplum olarak sürdürülmesi mümkün olmadığı için ölümler giderek artacaktı.
Çok önemli konularda bilimsel bilginin hayata girmesi bilim kahramanları sayesinde gerçekleşti. Bugün ise dünyada bilimsel bilginin hâkim karakteri, kolektif olmaya kaydı. 10 milyon araştırmacının taş üzerine taş koyarak elde ettikleri bulgular, yine parlak birkaç bilim insanının üstün yaratıcı özelliğiyle insan ömrüne büyük hizmetlerde bulunuyor.
Fakat bazı kahramanlar da bilimin dışında olan insanlar arasından çıkıyor.
LADY MONTAGU BİR KAHRAMAN
Evet, onun girişimiyle, Edirneli kadınların aşısı İngiltere ve Avrupa’da hayatlar kurtardı. O bilimci değil, fakat keskin bir gözlemci, risk alıcı ve kararlı bir girişimci!
Bunlardan bir diğeri de ABD 3. Başkanı Thomas Jefferson. İngiltere’deki uygulamalar şüphesiz ki ABD’ye de gidecekti. Bir bilim insanı kimliği de bulunan Jefferson’ın daha 1766’da çiçek aşısı olduğunu okuyoruz. O zamanlar ABD’de müthiş aşı karşıtı hareketler vardı, tıpkı İngiltere’de olduğu gibi. Jefferson, aşı çalışmalarını destekliyordu. Bu isyanlar örgütlü ve bazen de yakıp yıkıcıydı. Çok ilginçtir ki evrim yasasının keşfinde Darwin ile eşzamanlı katkıda bulunan bilim insanı Alfred R. Wallace bile aşı karşıtı eserler yazdı!
Tarihte ve toplumlardaki cilveye bakın ki bugünkü güçlü aşı karşıtı hareketin kökenleri ta o zamanlara gidiyor. Demek ki köklü inançlar, kör bakışlar, inceleme-araştırma ve öğrenme yoksunlukları, insanlığı esir almayı sürdürüyor.
Avrupa’da Voltaire de çiçek aşısını hayranlıkla destekliyordu. Jefferson’ın (Avrupa’da da bulunmuştu) Voltaire hayranı olduğu yazılır. Jefferson, aşı destekçileriyle birlikte 1777’de Virginia’da aşının yasallığını kabul ettirdi. Bu bir ilkti.
RESMİ BİLİMDEKİ İSİM: JENNER
Bu arada ABD’de ve İngiltere’de çiçek aşısının bu kez resmi bilim otoritelerince geliştirildiğini görecektik. Edward Jenner, inekten çiçek aşısı geliştirdi: 1789. O yüzyıl boyunca Osmanlı, Avrupa ile ABD’deki ve daha önce Çin’deki çiçek aşısı uygulamaları (keşifleri) bir kenara bırakılarak resmi tıp tarihine çiçek aşısı Jenner’in ismiyle anılmaya başlanacaktı!
Ne yazık ki Osmanlı’da bu aşıyı bilimsel olarak geliştirecek modern bir araştırma-bilim sisteminin yokluğu, aşının ülkemizde Edirneli kadınların uygulamaları düzeyinde kalmasında etkin oldu.
Bu arada aşı anlamında kullanılan vac, vacca’dan kısaltıldı ve bu kavramın da Latince’de inek demek olduğunu öğreniyorum.
Orhan Bursalı
Bu yazı 16.11.2021 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.