Alzheimer hastalığı araştırmalarında hata neredeydi?

Özlem Kayım Yıldız Y
Alzheimer hastalığı araştırmalarında hata neredeydi?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), 2003 yılından sonra ilk kez geçen yıl Alzheimer hastalığı tedavisinde yeni bir ilacı, aducanumabı hızlandırılmış değerlendirme sürecinden geçirerek koşullu biçimde onaylamıştı.

Tartışmalı onay sürecini daha önce yazmıştım. Alzheimer hastalığının altında yatan esas patolojik sürecin hücre dışı alanda biriken amiloid beta plaklarının nöronlar arası iletişimi engellemesi ve immün sistemi tetiklemesi olduğu şeklindeki amiloid hipotezine dayanılarak geliştirilmiş olan aducanumab, belirgin klinik iyileşme sağlamaması nedeniyle FDA onayına karşın ABD’de birçok sigorta tarafından karşılanmamakta ve çoğunlukla sadece klinik çalışma kapsamında kullanılmaktadır.

Gerçekte, sadece aducanumab değil amiloid hipotezine dayalı olarak geliştirilen diğer Alzheimer ilaçlarının da beklenen etkinliği sağlamamasından sonra bir skandal patlak verdi: Geçtiğimiz ay Science dergisinde yayınlanan makaleye (https://doi.org/10.1126/science.ade0209) göre 2006’da Nature’da yayınlanan ve belirli bir amiloid beta proteinin beyinde birikiminin bellek bozukluğuna yol açtığını bildiren bir makale (https://doi.org/10.1038/nature04533) ile ilgili ciddi soru işaretleri var.


2273 kez kaynak gösterilmişti

Bugüne dek 2273 kez kaynak gösterilmiş makaleye internetten ulaşılmaya çalışıldığında 14 Temmuz 2022’de editör tarafından konmuş şu notla karşılaşılıyor:

‘’Nature’ın editörleri, bu makaledeki bazı imajlarla ilişkili endişelerden haberdar olmuştur. Nature bu endişeleri araştırmaktadır ve mümkün olduğunca çabuk bir editöryal yanıt verilecektir. Şimdilik okuyucuların burada bildirilen sonuçları kullanırken dikkatli olmaları önerilir.’’

Lesné ve arkadaşlarının kaleme aldıkları söz konusu makaleye göre Alzheimer hastalığı ile ilişkili bellek bozukluğu plaklar ve nöron kaybından bağımsız olarak Aβ*56 denen spesifik bir amiloid alt tipinin beyinde hücre dışı alanda birikimine ikincildir, Aβ*56’nın genç farelere enjeksiyonu onlarda bellek bozukluğu gelişimine yol açmaktadır. Araştırmacılar, kendi ifadelerine göre Alzheimer’daki bellek bozukluğunun esas nedenini bulmuştur. Bulgular, 2006’da Nature’daki bir editöryal yazıda ‘’samanlıkta iğne bulmaya’’ benzetilmiş (https://doi.org/10.1038/440284a), başka birçok araştırmacı için bir başlangıç noktası oluşturmuştur. Tedavi çalışmaları bu alanda yoğunlaşmıştır.

Peki, Lesné ve arkadaşlarının Aβ*56 makalesi ile ilgili soru işaretleri nasıl başladı?

Vanderbilt Üniversitesi’nden bir nörobilimci olan Matthew Schrag ve bağımsız imaj analistleri Bik and Jana Christopher, makaledeki ve yazarların Aβ*56 ile ilgili diğer makalelerindeki imajları incelediler ve açıklanması gereken birtakım anormallikler (yer değiştirme, kesme, kopyalama vs) saptadılar. Yazarlardan ham veriler ve orijinal imajlar talep edildiyse de bu talebe olumlu yanıt verilmedi. Ayrıca, başka birçok araştırmacı Aβ*56’yı insan sıvılarında ve dokularında bulamadıklarını bildirdiler. Kimilerine göre Aβ*56’nın var olduğu, varsa bile Alzheimer hastalığı ile tutarlı bir biçimde ilişkili olduğu su götürmez bir gerçek olmaktan uzak.

Alzheimer hastalığında hücre dışı alanda amiloid betadan oluşan plakların biriktiği uzun süredir bilinmektedir. Bununla birlikte, Lesné ve arkadaşlarının bulguları, Alzheimer hastalığının, immün sistemi de içeren birçok başka patolojik sürecin de içerisinde bulunduğu kompleks mekanizmalar sonucunda geliştiği görüşünün kısmen arka plana atılmasına, yeterince desteklenmemesine ve finanse edilmemesine yol açmış, hastalığın salt amiloid birikiminin önlenmesi ile tedavi edilebileceği yanılgısını doğurmuştur. Kimileri, makalenin bulgularının, Alzheimer araştırmalarını 2006’dan bu yana, 16 yıl süreyle yanlış yönlendirdiğini öne sürmektedir.

Bu can sıkıcı durumdan çıkarılacak dersler var: Makaleleri yayınlayan dergilerin daha kuşkucu olmaları ve imaj manipülasyonu ile uygun biçimde mücadele etmeleri gerekiyor. Ayrıca, hem araştırmacıların hem de dergilerin negatif sonuçlanan çalışmaların (örneğin Aβ*56’nı varlığını saptamayan araştırmalar) yayınlanması konusundaki gönülsüzlükleri nedeniyle başta kabul görmüş pozitif yanlış bulgunun etkisi kolaylıkla ve hızla ortadan kaldırılamamaktadır.

Özlem Kayım Yıldız / [email protected]

*Bu yazı HBT'nin 338. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız