Normale dönüş süreci

Özlem Kayım Yıldız
Normale dönüş süreci

Dünya genelinde 5 milyonu aşkın insan SARS-CoV-2 ile enfekte oldu, yüzbinlerce insan COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Modern tıptaki gelişmelere rağmen, etkili aşı ve tedavinin yokluğunda salgını kontrol altına almak için mevcut yöntemler, fiziksel mesafe, karantina ve seyahat kısıtlamaları.

Birçok ülke salgınla mücadele ediyor, sağlık sistemi kapasitesinin aşılmaması için toplum hareketliliğini sınırlandırıyor; kaçınılmaz olarak sürecin ekonomik sonuçları devasa boyutta, işsizlik hızla tırmanıyor, sadece COVID-19 değil, başka hastalıklar ve yetersiz beslenme için de risk altında olan insanlar için bu ekonomik sonuçlar uzun dönemde dayanılabilir olmayacaktır. Dünya üzerinde bugüne kadar görülmemiş bir virüsün meydana getirdiği bu küresel salgınla ilgili bilgilerimiz sınırlı, ancak bu sınırlılığa rağmen kritik kararlar alınmalı. Güvenli bir biçimde normale dönüş için hazırlanılmalı. Bu hazırlığın en önemli yol göstericisi ise epidemiyolojik veriler.

SARS-CoV-2 enfeksiyonuna karşı bağışıklık gelişiminin araştırıldığı serolojik tarama testleri, toplumların küçük bir yüzdesinin virüsle karşılaşmış olduğunu gösteriyor. Bağışıklığın süresinin bilinmemesinin yanı sıra, bu veri, normalleşme sürecinde insan hareketliliğinde artışla birlikte ‘’ikinci dalga’’ olasılığının var olduğuna işaret ediyor. Normalleşme süreci temkin ve yeni vakalar açısından sürekli izlem gerektiriyor.


Sürecin başlaması için ilk gereklilik, salgının tepe noktasının aşılmış olması. Üzerinde fikir birliğine varılmamış olmasına karşın, birçok uzman tepe noktasının aşılmış kabul edilmesi için en az iki hafta boyunca yeni vaka sayısının azalması gerektiği düşüncesini dile getirmekte. Bu düşüşün test sayısındaki azalmanın sonucu olmaması için, pozitif test sonucu/toplam test sayısı oranı da düşüş göstermeli. Tepe noktası aşıldıktan ve sağlık sistemi kapasitelerinin aşılmayacağı öngörüldükten sonra temkinli bir biçimde ‘’tekrar açılma’’ süreci başlatılabilir.

Yaygın test

Salgının sınırlandırılamayacağı aşikâr, virüs bir süre daha aramızda dolaşmaya devam edecek. Enfeksiyonun toplum içinde yayılımını başarılı bir biçimde kontrol altına almış olan ülkelerin deneyimleri, sadece hastaneye başvuru gerektiren vakaların değil, tüm yeni vakaların mümkün olduğunca erken saptanması, enfeksiyonun toplum içerisinde yayılımının belirlenmesi, etkili temas izlemi ve izolasyon yöntemlerinin uygulanabilmesi için yaygın test yapılmasının gerekliliğine işaret etmekte. Bunun için test gereksinimi ölçütlerinin genişletilmesi gerekiyor. Aksi durumda yeni vaka sayısındaki önemli artışlar ya da yeni tepeler normalleşme sürecini sekteye uğratacak ve tekrar ‘’kapanma’’ gereksinimi doğuracaktır.

Yeniden açılma sürecinde acil olmayan hastane başvuruları ve ameliyatlar artacaktır. COVID-19’un hastane enfeksiyonu olarak yayılım gösterebildiğine ilişkin veriler mevcut. Hastane içi bulaşmanın önlenmesi için sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu donanımlar ile enfeksiyondan korunması, hastane ile ilişkili vakaların erken ve etkili bir biçimde saptanması için hastane izlem sistemlerinin oluşturulması gerekmektedir.

Kalabalık işyerleri de salgının yayılmasında önemli bir yere sahip. Normalleşme sürecinde iş yerleri açılırken, bulaşmanın önlenmesi için personelin PCR veya serolojik testlerle taranmaları ve günlük olarak belirti varlığı açısından sorgulanmaları, belirti gösterenlerin test sonuçları alınıncaya dek izole edilmeleri bulaşma riskini azaltır.

Salgını kontrol eden ülkelerin normalleşme sürecinde karşılaşacağı sorunlardan belki de en önemlisi, toplum içinde bulaşmanın yaygın bir biçimde devam ettiği ülkelerden gelenlerin oluşturacağı risk. Sınırlarda uygulanan ateş ölçümünün saptayamayacağı belirtisiz hastaların belirlenebilmesi için izlenmesi gereken yol henüz net değildir. Bugüne dek birçok ülkede uygulanan gönüllü ya da zorunlu karantina uzun dönemde sürdürülebilir olmayabilir. Bu durumda yolcuların hastalığa bağışık olduklarını ya da enfeksiyon taşımıyor olduklarını hızlı ve etkili bir biçimde saptayacak tanısal yöntemlere gereksinim vardır.

Normale dönüş, uzun ve zor bir süreç olacak. Sınırlandırılamamış bir salgın hastalıkta normalleşmek ‘ ’sıfır risk’’ ile olmayacak, ‘’kabul edilebilir risk’’ kavramı ise toplumdan topluma değişkenlik gösterecektir. Bu süreçte en önemli yol gösterici ise yaygın test ve sürekli izlem olacaktır.

Özlem Kayım Yıldız


*Bu yazı HBT'nin 218. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız