Çevik dijital medya

Tanol Türkoğlu
Çevik dijital medya

Temmuz ayı içinde sosyal medyaya yönelik bir yasa çıkarıldı. Sorun aslında yasanın kendisinden ziyade uygulayıcıların bunu eğip bükme olasılığı. Geçen yıllar içindeki pratik uygulamalara bakılarak yapılan olası bir çıkarım bu. Örneğin EngelliWeb 2019 raporuna göre Türkiye’de 2006 - 2019 arasında dört yüz binin üstünde alan adına erişim yasal yollarla engellenmiş!

Yasanın özünde belli büyüklükte abonesi (kayıtlı kullanıcısı) olan sosyal medya sitelerinin ülke içinde bir temsilci bulundurma gereği de var. Bu beklenti Türkiye’ye özgü bir durum değil; pek çok ülke benzer uygulamaya gitmiş durumda. Bu basit beklentinin olası sonuçları içinde bu sitelerin vergi ödemek ya da yasal beklentileri karşılayamama durumunda maddi (örn. para cezası) veya başka yaptırımlarla (örn. kullanıcı kimlik bilgilerini paylaşma, erişim hızı yavaşlatma) karşı karşıya kalacak olmaları da var!

Sosyal medya siteleri ifade özgürlüğü kalkanını kullanarak ulus-devletlerin vergi-ceza taleplerini asgariye indirmek üzere global kamuoyunu o ülkelerin kamu yönetimlerinin aleyhine kışkırtmayı seviyor. Örneğin hiçbirimiz herhangi bir sosyal medya sitesinin topyekun engellenmesini kabul etmiyoruz. Ama aynı sitelerin yüz milyonlarca dolarlık gelirlerini “dijital globalizm”in gölgesine gizleyip devletlerle paylaşmaktan kaçındığını göremiyoruz ya da görmek istemiyoruz! Bunun bir sebebi belki de dijital kanaat liderlerinin pek çoğunun kendi devletleriyle kavgalı olması. Bir yandan “ulus-devlet modeli bitti; artık globalizm zamanı” kırık plağı çalıyor diğer yanda ise o ulus-devletin icadı uygulamalar olmadan (pasaport, vergi, vatandaşlık vb) dünyada kimse burnunu evinden dışarı çıkaramıyor! Kolaysa fiziksel sınırları kaldırın; dijital değil!


Yargı organlarının bu tür yasaları tam sağlıklı değerlendirmemeleri de bu global dijital devlerin ekmeğine yağ sürüyor. Örneğin aynı rapora göre ülkemizde mahkemeler kamu kurumlarından gelen engelleme, yayın durdurma, site kapatma gibi talepleri kabul etme konusunda oldukça iştahlı. Buna karşılık Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaktan ve üç-beş yıl boğuşmaktan başka sağlıklı bir itiraz süreci yok. Bu tür keyfi ya da adil olmayan pratikler yasaların çıkarılmasının gerisinde iyi niyetin ya da kamu yararının yattığını düşünmeyi engelliyor.

Çıkarılan yasada ilginç bir husus daha var. Kaşıkla verip kepçeyle alır cinsten. Kaşıkla verilen kısım bir içerik engelleme talebi söz konusu olduğunda bu vesile ile sitenin tamamına karartma getirme olasılığını ortadan kaldırıyor (örn. Wikipedia’da, Youtube’da geçtiğimiz yıllarda yaşanan durum buydu). Onun yerine sadece ilgili içeriğin karartılması yeterli olacak. Kepçeyle alınan ise bu vesileyle dijital tarihin geriye dönük olarak karartılabileceği. Buna kendi indeks yapısını tutan arama motorları da dahil! Şimdi gel de bazı parti liderlerinin ittifaktan önce atıp tuttuğu video kliplerin akıbetinin ne olacağını düşünme!

George Orwell 1948’de yazdığı 1984 adlı romanında tarih geriye dönük olarak sadece nokta atışıyla silinmiyordu; güncel politik ittifaklarla uyumlu olacak şekilde “yeniden yazılıyordu” da! Yapılamaz mı? Örneğin son onsekiz yıldır ülkeyi yöneten partinin şu an ana muhalefette olan parti olduğu, dijital belgelerle ispat edilse, aksini kim kanıtlayabilir? Dijital (arşiv) altyapısına bu çevikliği getirecek medya kuruluşları “yandaş”lık olgusunu bir üst seviyeye çıkarabilir!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

*Bu yazı, HBT Dergi 229. sayıda yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu