Size bir Plasebo verelim mi?!

Editör ne diyor?

Günlük yaşantımızın merkezine oturan COVID-19 aşılarının nasıl geliştirildiğini çoğumuz adım adım takip ettik. Bilim insanlarının, ışık hızında geliştirdikleri aşıların etkinlik düzeyi ile ilgili açıklamalarını da büyük bir heyecanla bekledik. Bu süreçte faz 3 klinik denemelerine katılanların yarısına aşı, yarısına da plasebo uygulandığını neredeyse hepimiz öğrendik. Hastalığa yakalananların hangi grupta olduğuna bağlı olarak aşıların etkinlikleri saptandı. Peki, adını sık sık duyduğumuz plasebo nedir?

Latince’de “Seni hoşnut edeceğim, memnun edeceğim” anlamına gelen plasebo, gerçek ilaca benzeyen, fakat gerçek bir ilaç olmayan maddelere deniyor. Hastalığı tedavi etmek gibi bir amacı yok. Gerçek ilacın veya aşının etkinliğini ölçmek için deneylerde kullanılıyor, ama bazen alan kişide ilaç almış gibi etki gösterebiliyor. Plasebo etkisi denen bu durum, tıp etiği açısından bugün hala tartışılan bir konu. Biz de, yüzyıllardır kullanılan plasebonun tıbbi geçmişine, nasıl etkili olduğuna ve Dünya Tıp Birliği’nin etik değerlendirmelerine bir göz atmak istedik. Reyhan Oksay hazırladı. 

Yöneticilerin ‘tanrısal statüsü’ yok


Doğan Kuban, yazısında yozlaşmış bir demokraside sürekli uydurma imgeler icat edildiğini ve eski imgelerin de yeni amaçlarla kullanıldığını dile getiriyor: ‘Rüşvet, sosyal yardımla; yalan, devlet sırrıyla; eğitimde gericilik de demokrasiyle örtüştürülüyor.'

Koronavirüs çalışmalarında yeni gelişmeler: ABD’de virüsün yeni bir varyantı daha görüldü: Columbus varyantı. 2 anti-enflamatuar ilacın COVID ölümlerini engellediği saptandı. Pandemi, İngiltere’de hastane hizmetlerinde felaket etkisi yarattı. Johnson&Johnson’ın aşı adayının bağışıklık tepkisi %96. 

Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Serdar Durağı, yeni ilaç geliştirmek hem çok pahalı hem de uzun soluklu olduğu için, özellikle COVID-19’a karşı ilaçları yeniden konumlandırma çalışmalarının önemi üzerinde duruyor. 

Mustafa Çetiner bu haftaki yazısında duygularını paylaştı: ‘Pandemi bütün hızıyla sürüyor. Günler birbiri arkasına diziliyor şimdilerde, öylesine birbirlerine benziyorlar ki, ayırt edilemiyor. Ruhumun derinlerinde bir yerde bir çocuk ağlıyor, örseleniyor, acı çekiyor. O çocuğun özgür kalması gerekiyor.’

Boğaziçi Üniversitesi

2 mektup yayınlıyoruz bu hafta. Biri Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Okan Akhan’dan. Akhan, yapılan araştırmalarda, akademik nitelikleri yetersiz olan rektörlerin yönettiği üniversitelerin, URAP sıralamasında düşüş gösterdiğini belirtiyor. ‘Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan atama sonrası ortaya çıkan tartışma ortamı, üniversitenin anlamını ve üniversite değerlerini tüm topluma yeniden hatırlattı. Bu tartışmayı yeniden başlatan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve öğretim üyelerine bu toplum kocaman bir teşekkür borçludur’.

Diğeri ise BÜ hocalarından Prof. Dr. Uğur Ersoy’dan: ‘Son günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylar beni 50 yıl öncesine götürdü. İlginç bulduğum iki anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. İkisinden de alınacak dersler var.’

İntihal var demek suç! Prof. Dr. Lale Akarun ‘Akademik sahteciliklere şaşırıyor muyuz?’ başlıklı yazısında kendi yöneticilik döneminden örnekler veriyor. Doçentlik jürisindeyken hazırladığı intihal vardır raporu nedeniyle az kalsın ceza alıyor olduğunu ve ÜAK’da intihal var demenin yasaklandığını anlatıyor. Daha sonra ise intihalcinin başka işlere bulaştığı ve o dönem ÜAK’a başkanlık eden kişinin de suç örgütü elemanı olduğu ortaya çıkıyor!

Whatsapp’tan kaçış! 8 Ocak Cuma gecesi ve onu takip eden hafta sonu boyunca Türkiye büyük bir dijital göçe tanıklık etti. Whatsapp’ın “malumun ilanı” şeklindeki yeni kullanım şartlarını kabul etmediği taktirde erişimin engelleneceğini öğrenen kullanıcılar akın akın Telegram’a geçmeye başladı. Tanol Türkoğlu yazısında uyarıyor:Telegram’a dijital göç, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak anlamına gelmesin!’

Erbakan’a neden kafa tuttu?

Teknolojinin ve inovasyonun ürüne katma değere dönüşmesinde sorun yaşadığımız aşikar. Ülkelerin rekabet gücü sıralamasında bir türlü üst basamaklara yükselemeyişimizin önemli nedenlerinden biri bu. ArGe desteklerinin artırılmasında ise yol alınmaya çalışılıyor ama olmuyor. Çünkü gerçek nedenleri üzerinde kafa yorulmuyor. Ali Akurgal devlet eliyle ArGe’nin önüne çıkarılan engellere 40 yıl öncesinden örnekler veriyor. Konu önemli çünkü o gün o tohumların yeşermesine izin verilmiş olsaydı, Türkiye bugün çok farklı bir noktada olurdu.

En büyük lityum kaynağı bizde mi?

Prof. Dr. Hüseyin Öztürk jeoloji mühendisi. Lityumun önemini anlattığı yazısında Kızılcaören yatağındaki lityuma değinerek ‘Üretimde lityum karbonat değil lityum pilleri yapan ülke olmalıyız. Zaman teknolojik ürün elde etme zamanıdır’ diyor. 

Ege Yağız ‘Müzik ve Gerçeklik’ başlıklı yazısında müziği neden severiz sorusunun yanıtını arıyor: ‘Aslında tüm müzik deneyimimiz bir "yalnız olmadığımızı anlama çabasıdır" ve yalnız olmamak da hayatta kalabilmek adına müthiş bir avantaj sağladığı için dopamin salgısını tetikler’.

Ahmet Yavuz, Mustafa Kemal Atatürk ile yürüyüşe devam ediyor, 1920 yılında Meclis’in kurulmasından sonraki gelişmelere değiniyor. İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Ali Erdoğan ‘Zamanı yakalayabilir bir hukuk neden olmasın?’ diye soruyor. Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Doğuş Kaya aktif ve başarılı bir yaşlanma için yapılması gerekenleri sıralıyor.

Bilimsel yöntem denildiğinde aklımıza gelen ilk isim Francis Bacon. Bilimsel yöntemin felsefi yapısını formülleştiren Bacon, bilimsel buluşların önemli ölçüde öznel gözleme dayandırılmasının gerekliliğini ortaya koymuştu. Bilimde genellemelere giden yol, bilim insanının gözlemlerinden; yani tümevarımdan geçiyordu. Deneysel sorgulama yöntemlerinin benimsenmesi gerektiğini düşünen Bacon, bugün 460 yaşında. Biz de Bilim Tarihi sayfamızda yaşamını ve yaptıklarını anıyoruz. Batuhan Sarıcan hazırladı.

Yüksek lifli gıdaların bağırsak sağlığı açısından önemini nedir? Maskeliyken birbirimizi ne kadar iyi tanıyoruz? Samanyolu’nun yeni bulunan 591 hiper hızlı yıldızı... Hemoglobinde son ortak atanın sırrı... Bilim insanlarının sıvı cam keşfi... 200 milyon yıldır değişmeyen timsahların sırrı ne? Büyük maymunlarda görülen ilk COVID-19 vakası...

Sizler için yoğun bir HBT sayısı daha hazırladık. Yaymanız, önermeniz, desteklemeniz ve abone olmanız dileğiyle. Elbirliğiyle HBT’yi yaşatacağız... Bilimde ve sevgiyle kalın.