COVID-19: Yeniden enfeksiyon mümkün mü?

Mustafa Çetiner
COVID-19: Yeniden enfeksiyon mümkün mü?

COVID-19 enfeksiyonu başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’de korkutucu bir hızla yayılıyor. Dünyada vaka sayısı günlük yarım milyonu buldu. Avrupa’da salgının başından beri en yüksek rakamlara ulaşıldı. Halen etkili bir aşı ve tedavinin olmaması kaygıları daha da artırıyor.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken gündemin en tepesindeki sorulardan birisi halen önemini koruyor. “Covid-19 geçiren bir kişinin yeniden hasta olur mu?”

Konuyla ilgili olarak salgının ilk günlerinden itibaren, başta Uzak Doğudan olmak üzere, “yeniden enfeksiyon” olabileceği ile ilgili yazılar yayımlanmıştı. Ancak ağustos ayının sonunda Hong Kong’dan yapılan bir olgu bildirimi, tartışmaya noktayı koydu, “SARS-COV-2 ile yeniden enfekte olunabiliyordu.”


Raporda dört buçuk ay ara ile hastalığa yakalanan bir kişide, iki enfeksiyonda saptanan SARS-COV2 virüslerinin genomik yapıları incelenmiş ve birbirlerinden farklı olduğu gösterilmişti. Yani bu kişi gerçekten de ikinci defa COVID-19’a yakalanmıştı.

Bu haberden sonra Belçika, Hollanda ve İsveç’ten de “yeniden enfeksiyon” vakaları peş peşe bildirildi. Salgının başından beri ileri sürülen “yeniden enfeksiyon” olabileceği iddiası da böylece kanıtlanmış oldu. Şu ana kadar 20 civarında “yeniden enfeksiyon” vakası rapor edildi ancak gerçek sayı net olarak bilinmiyor.

Tüm dünyada 45 milyonu geçen vaka sayısı varken bu kadar az “yeniden enfeksiyon” bildirimi yapılması, bu durumun en azından şimdilik, çok sık olmadığını düşündürüyor.

Bağışıklık sistemimizin hastalıklara karşı oluşturduğu yanıtın süresi birbirinden çok farklılık gösterebiliyor. Örneğin Kızamık virüsü ile bir kez karşılaşınca (kızamık aşısı ile bu sağlanıyor) ömür boyu bağışıklık kazanılıyor. Yani kızamık aşısı ömür boyu koruyucu oluyor. Grip ve soğuk algınlığına neden olan diğer mevsimsel koronavirüs türlerinde ise kısa süreli bağışıklık oluşuyor. Koronavirüs ailesinden SARS ve MERS’e karşı oluşan bağışıklık yanıtının ise en uzun 2-3 yıl olduğu gösterildi.

Genel olarak son yayınlar, COVID19’a karşı uzun süreli antikor yanıtının oluşmadığını, oluşan yanıtın en uzun 5-6 ay sürdüğünü gösteriyor.

Nature başta olmak farklı dergilerde yayımlanan çalışmalar, COVID-19’a karşı oluşan antikor yanıtının ve bağışıklığın ortalama 3 aydan sonra azaldığını gösterdi. Özellikle hastalığı bulgusuz ya da hafif atlatanlarda oluşan bağışıklık yanıtı hem daha kısa süreli hem de daha zayıf oluyor.

Londra’da King’s College’da yapılan bir çalışma, COVID19 pozitif hastalardaki nötrolizan antikor varlığının birkaç ay içinde %60’lardan %17’ye düştüğünü gösterdi. Çin’de de benzer sonuçlar yayımlanmıştı.

“Yeniden enfeksiyon” saptanan hastaların büyük bölümü ikinci COVID-19 hastalığını daha hafif hatta bulgusuz atlatıyor. Çünkü bağışıklık sistemimizin önemli hücrelerinden olan “hafıza T hücreleri”, COVID-19 ile ikinci defa karşılaştığında enfeksiyonu daha hızlı hatırlıyor ve immün sistemi daha erken ve güçlü biçimde devreye sokuyor. Bu sayede ikinci enfeksiyon daha hafif atlatılıyor. Ancak her zaman ikinci enfeksiyonun ilkinden daha hafif geçeceğini de peşinen söyleyemeyiz. Örneğin ABD’den bildirilen bazı vakalarda ikinci enfeksiyon daha ağır seyretti.

Yeniden enfeksiyonların görülmesi “sürü bağışıklığı” tartışmasını da sona erdirdi. COVID-19’a karşı hastalık geçirilerek oluşan bağışıklık yanıtı geçici olduğundan herkesin enfeksiyonla karşılaşmasını beklemek akıllıca değil. ABD’de Hastalık Kontrol Merkezi (CDC), COVID-19’u atlatanlarda 3 ay süreyle bağışıklık sağlandığını ve bu sürede test ya da karantinaya gereksinim olmadığını açıkladı.

Hastalık sonrası antikorların 5-6 ayda kaybolması, aşı sonrası oluşacak antikorların da bu kadar sürede kaybolacağı anlamına gelmiyor. Birçok bilim insanı, aşı ile oluşan bağışıklığın çok daha kalıcı, etkili ve uzun süreli olabileceği düşünüyor. Rutin uygulamada büyük olasılıkla COVID-19 aşısının da grip aşısı gibi aralıklarla yapılması gerekecek.

Pandemide bilgilerimiz her gün hızla artıyor ve her gün değişiyor.

“Yeniden enfeksiyon” olduğunun anlaşılması, sürü bağışıklığının sağlanamayacağını ve aşıların düşünüldüğünden de önemli olduğunu açıkça gösterdi.

Mustafa Çetiner / [email protected]


Bu yazı HBT'nin 241. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.