Yerküre, gökyüzü ve uzay üzerine macera 400 yıl önce bir teleskopla başladı

Fizik ve Uzay Öne Çıkanlar
Yerküre, gökyüzü ve uzay üzerine macera 400 yıl önce bir teleskopla başladı

Teleskobun icadı, teknik olarak 1608’e, Hans Lippershey’e (1570-1619) atfedilse de bugün anladığımız şekli ve amacıyla kullanan ilk isim Galilei Galileo (1564- 1642) oldu.

Bundan 400 yılı aşkın bir süre önce, benim de doğum tarihim olan 25 Ağustos’ta (1609) Galieo, Lippershey’in icadını geliştirerek uzun bir tüpün içine yerleştirdiği ve aynı odağa sahip iki mercekli teleskobu Venedikli tüccarlara gösterdi.

O günden bugüne, en genel ifadeyle uzaya gidebiliyorsak ve diğer galaksilerde başka yaşam türlerinin varolma olasılığından bahsedebiliyorsak bunda Galileo’nun teleskobunun payı büyük. Zira 1609 yılında ilk Ay gözlemini yapan ve gördüklerini çizen Galileo’nun ta kendisiydi. Teleskobu, çağdaşları gibi bir “masa süsü” olarak kullanmayan Galileo, Ay’ın yüzeyinin pürüzsüz olmadığı, Jüpiter’in de uydusu olduğu gibi birtakım öncü fikirleri ortaya attı.(1)


Yerküre evrenin merkezi değil

Asıl ses getiren gözlemi ise başkaydı; Rönesans sonrası bilimsel araç ve gereçlerin atılım yapmasıyla birlikte Galileo, teleskobuyla yaptığı gözlem ve deneylerin sonucunda Dünya’nın, evrenin merkezinde olmadığını öne sürdü. Bu savunu, astronomide tam anlamıyla bir milattı.

Galileo, Dünya’nın merkezde olduğunu reddeden ilk isim değildi elbette. Galileo öncesinde astronomi üzerine önemli çalışmaları bulunan Kopernik, “Gerçekten de Güneş, sanki bir kral tahtında oturur gibi, çevresinde dolaşan yıldız ailesini yönetiyor.” diyerek Yunan gökbilimci Aristakhos’a (MÖ yaklaşık 310-230) dayandırdığı “Güneş merkezci” görüşüyle, o dönemde hâkim olan Aristoteles fiziğine karşı çıkmıştı.(2) Hakeza T. Brahe’nin (1546-1601) Dünya ve Güneş merkezli teorileri birleştirme fikri de yetersiz kalmıştı.

Galileo’yu farklı kılansa bunları kanıtlama yolunda teleskobunu etkili bir şekilde kullanması ve dirayeti olacaktı.

Galileo’nun teleskobu niçin önemli?

Galileo; Pisagor, Eflatun, Batlamyus, Kopernik, Tycho ve Kepler gibi astronomiye büyük katkıları bulunan önemli isimlerden aldığı mirası, kendi gözlemleriyle daha ileri bir noktaya taşımıştı. Yaşadığı dönemin toplumuna sirayet eden kilise merkezci “bağnaz” düşünce yapısı, Galileo’nun teleskopta gözlemlediği bilimsel gerçeklere hazır değildi. Özellikle de Dünya’nın evrenin merkezinde olmadığını savunusuna…

Bu görüş, kilise tarafından -doğal olarak- hoş karşılanmadı. Çünkü bu görüş, bilimsel gerçekliğin tam karşısında yer alan kilisenin otoritesini sarsmıştı. Galileo, engizisyon mahkemesinde canı pahasına yargılandı. Papa VIII. Urbanus (1568-1644), Galileo’dan görüşlerini inkâr etmesini istedi. Kelle koltuktaydı. Engizisyon mahkemesinde düşüncelerini inkâr etmesi istenen Galileo, haklı olmasına rağmen “tamam” dedi. “Siz haklısınız”. Böylelikle kilise amacına ulaşmış ve kendi görüşlerine aykırı bir ismi susturduğunu sanmıştı.

Bahsettiğimiz bu adam, gerçek bilginin peşinden koşan Galileo Galilei’ydi ve susmaya da pek niyeti olduğu söylenemezdi. Mahkeme katılımcılarından birinin Galileo’nun ağzından şu lafı duyduğu rivayet edilir: Eppur si muove. Yani, “Ama yine de dönüyor.” Görüşleri pahasına canından olan Giordano Bruno (1548- 1600) kadar cesur olmasa da Galileo, bu söylemiyle bilim tarihine damgasını vurmuştu.

Daha sonraki dönemde anlaşılacağı üzere Galileo, her şeyin mantıkla çözülmesi gerektiği görüşünde olan Aristotelesçi ekolü, Platon’un “düşünce deneylerini bellekte aramamız gerekir” görüşüyle alt etmiş oldu.(3) Galileo, bilimsel gereci olan teleskobunun da yardımıyla gerçek bilginin gücünü gösterdi.

O teleskop sayesinde Galileo’yu bugün, bilimsel gerçekliği savunmanın öncü isimlerinden birisi olarak anıyoruz. Galileo Teleskobu’nu ise 400 yılı aşkın bir süredir, bilimsel gerçekliğin sembolü…

Gerçeğin bilgisini -bilimi reddedenler her çağda olduğu gibi bugün de var. Sözgelişi, hâlâ “Dünya düzdür” ve “Evrim diye bir şey yoktur” diyenler… Eleştirel düşünce, dogmaları tehdit ettikçe karanlığın tarafındakiler olmaya devam da edecektir. Dogmacı ve gerçeğin bilgisini inkarla geçen beyhude ömürler… İşte onlara, bilimsel düşünceyi küçümseyenlere karşı Galileo gibi eppur si muove, yani “ama yine de dönüyor” diyebilmek; Bruno gibi de dik durmak, boyun eğmemek gerek.

Batuhan Sarıcan / [email protected]

(1) https://www.theguardian.com/science/blog/2009/aug/25/galileos- telescope-400-years-anniversary
(2) http://www.flsfdergisi.com/sayi20/97-113.pdf
(3) http://dergipark.gov.tr/download/article-file/271708