Çin akademik etik konusunda ne yapıyor?

Lale Akarun
Çin akademik etik konusunda ne yapıyor?

İki yazımda, başkasına parayla yazdırılan tezler, bu yolla doktora alan yetersiz akademisyenler, sahte araştırma sonuçları, yağmacı dergi ve konferanslardan bahsettim. Çok ilgi uyandırsa da, iç kapatıcı bir konu. Onun için bu sefer odağımızı başka bir ülkeye, Çin’e çevireceğim ve Çin’in benzer sorunlarla nasıl baş ettiğinden bahsedeceğim.

1966-76 yılları arasında Çin, kültür devrimi adı verilen büyük yıkımı yaşamış. “Dış etkilerden ülkeyi arındırmak için” tüm üniversiteleri kapatmışlar. Öyle ki, 1973 yılında, endeksler tarafından taranan dergilerde sadece bir Çin kaynaklı yayın varmış. Ardından gelen reform ve açılma süreci ile Çin, tarımsal bir ekonomiden, sanayi ve bilgi tabanlı bir ekonomiye dönüştü. Üniversiteleri dünyanın en iyileri arasına girerken, Çin dünyada en çok yayın yapan ülke haline geldi.

Tabii ki bu hızlı büyüme, beraberinde etik ihlal skandallarını da getirmiş. Bu konu, 2000’lerde gündeme girerken, 2017’de Tumor Biology dergisinde yayınlanmış olan Çin kaynaklı 107 yayının sahte oldukları ve gerçek bir hakemlik sürecinden geçmedikleri için geri çekilmeleri büyük bir skandala neden olmuş. Çin Bilim Bakanlığı, akademik etiğe aykırı davranan akademisyenlere ceza verme tehdidinde bulunurken, “makale fabrikası” adı verilen, sahte makaleler yazmayı ve yayınlamayı kolaylaştıran şirketlere karşı yaptırımlar getirmiş. Ancak bu şirketlerin hala servislerinin ilanını açıktan yapmaya devam ettiklerine dikkat çekiliyor*.


Tavsiyeler

Anlaşıldığı üzere, Çin’in daha gidecek yolu var. Ancak onlara verilen ve bazıları uygulamaya konulan tavsiyeler, faydalı olabilir**.

Akademik etik eğitimi verin: ABD’de NSF ve NIH’ten araştırma fonları alanların “sorumlu araştırma” eğitiminden geçmeleri zorunluymuş. Türkiye’de de YÖK, üniversitelerden bu konuya yer vermelerini istiyor. Etik kurullarımız var. Ancak bu eğitim kuru bir zorunluluk olmamalı; bir seferberlik haline getirilmesi lazım.

Yayın baskısı dengeli olsun: Doktora için, akademisyenliğe kabul için, yükselme için yayın şartları, makale başına yayın ödülleri, hızlı ve çok sayıda yayın baskısı yaratıyor. Evet, yayın yapmak lazım; ama niceliği değil etik ve yüksek kaliteli yayını teşvik edin.

Çıkar çatışmaları: Çin’de hakemlikte, işe alımlarda, fon kaynaklarına başvurularda tanıdıklık, aile bağları gibi kişisel ilişkilerin çok önde olduğuna dikkat çekiliyor ve bunun sakıncalarına dikkat çekiliyor.

Misillemeyi önleyin: Etik ihlaller, etik komisyonlarca değerlendirilir. Ceza alan kişilerin komisyon üyelerine misilleme yapmasını engelleyin. Bizde çok görülen bir durum maalesef. İlk defa jüri üyesi olarak doçentlik dosyasında kopya yayın görüp etik ihlal vardır kutucuğunu işaretlediğimde, bir üst komisyonun “bizdendir” diye adayı aklayıp bana ceza verdiğini duyunca dehşete kapılmıştım. Etik kurulların iyi işlememesinin ana sebeplerinden birisi budur.

Dış denetim: Uzmanlaşmış denetim şirketlerince yapılan dış denetimin ufak hataları bulup düzeltmek için olduğu gibi, büyük sahtecilikleri ortaya çıkarmak için de faydalı olduğu, ama pahalı olduğuna dikkat çekiliyor.

Açık iletişim: Bu konuları araştırın, raporlar hazırlayın, akademik camiada tartışılsın.

Şeffaf devlet: Tüm tezler açık olmalı. Araştırmalar ve bilimsel üretim açık ve şeffaf olduğu gibi, etik ihlaller de ibret için açıklanmalı. Yazdıkları sahte makalelerle ülkemizi dünyaya rezil edenler mahkeme kararları ile korunmayı hak etmiyorlar.

Bu konularda yapılacak çok şey var; umarım bir kısmını biz de yapabiliriz.

Lale Akarun

* Smriti Mallapathy, “China’s research-misconduct rules target ‘paper mills’ that churn out fake studies”, Nature News, 21.08.2020.
** David Resnik and Weiqin Zeng, “Research Integrity in China: Problems and Prospects”, Dev World Bioeth. 2010 Dec; 10(3): 164–171.

Bu yazı HBT'nin 243. sayısında yayınlanmıştır.

 

Lale Akarun