Nobel’e götüren yolda iki kadının sıradışı öyküsü

Özlem Yüzak Y
Nobel’e götüren yolda iki kadının sıradışı öyküsü

İki farklı kıtadan, iki bilim kadını Fransız Emmanuel Charpentier ve Amerikalı Jennifer Doudna uzun yıllarını verdikleri bir araştırma alanında güçlerini birleştirdiler ve gen düzenleme tekniğinde devrim niteliğinde bir buluş yaptılar.

Buluşları onlara 2020 Nobel Kimya Ödülü'nü kazandırdı. İlk kez bir ödülün iki kadın arasında paylaşılması, erkek egemen bilim dünyasında önemli bir eşik. Dolayısı ile bu iki kadının yaşamlarına bilimin nasıl girdiği, nasıl yol aldıkları, karşılaştıkları zorluklar ve nasıl aştıkları ayrı öneme sahip. Öğrenecek çok şey, çıkarılacak çok ders var. Ayrıca bir diğer önemli nokta da şu: buluşları iki ucu keskin bıçak gibi...

Emmanuel Charpentier ve Jennifer Doudna

21. yüzyılın en önemli keşiflerinden biri ilan edilen CRISPR, önceki gen düzenleme sistemlerinden daha hızlı, daha ucuz ve daha doğru. Bilim insanları onu ciddi genetik hastalıkları tedavi etmek, bir tür kalıtsal körlüğü olan kişilerde görme yeteneğini geri kazanmak, hastalıklara ve iklim değişikliğine karşı daha dirençli mahsuller tasarlamak ve sivrisinek ve fare gibi hastalık taşıyan zararlıları ortadan kaldırmak için kullanıyor.


Ancak öte yandan, kimin elinde nasıl kullanılacağı gibi önemli etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Genleri düzenleme gücü, CRISPR'nin kötüye kullanılmasına yol açabiliyor. 2018'de Çinli bilim insanı He Jiankui, dünyanın bilinen ilk gen düzenlenmiş bebeklerini yapmak için CRISPR kullandığını açıkladıktan sonra geniş çapta kınanmıştı. Halen hapis cezasını çekiyor, ancak bu durum CRISPR'nin genetik olarak geliştirilmiş tasarım bebeklere yol açabileceğine dair korkuları artırmıyor değil.

2 kadının gen düzenlemesini bu denli kolaylaştıran keşfi, gün gelip insanlığın seyrini tamamen de değiştirebilir? Kaderin garip cilvesi diye düşünmeden yapamıyor insan.

Jennifer Doudna: Genlere ilgisi çocuk yaşta başlamış

Jennifer Doudna’nın genlere olan ilgisi daha çocuk yaşlarda başlamış. “Babam Hawaii'de Amerikan edebiyatı profesörüydü ve kitapları severdi. Bir gün okuldan eve geldim ve yatağın üzerinde Jim Watson'ın yazdığı İkili Sarmal kitabını buldum. Yağmurlu bir öğleden sonra onu okudum ve şaşkına döndüm. Genlerle ilgili deneyler yapabilineceğine şaşırmıştım. Muhtemelen 12 veya 13 yaşındaydım. Sanırım bu, "Vay canına, üzerinde çalışmak için harika bir şey olabilir" diye düşünmeye başlamanın başlangıcıydı” diye anlatıyor 2016 yılında Nature dergisine verdiği röportajda.

Pomona Koleji'nde biyokimya okudu. Ardından Harvard Tıp Fakültesi'ne başvurdu. Yaşamın kökeni araştırmalarında önemli bir isim olan Jack Szostak'ın laboratuvarına girdi ve doktora yaptı. Yolu onu Berkeley'deki California Üniversitesi'ndeki kendi laboratuvarına götürdü. Ve sonra CRISPR ortaya çıktı.

UC Berkeley'de araştırmalarına devam eden Doudna aynı zamanda Caribou Biosciences, Intellia Therapeutics ve Editas Medicine adlı üç şirketin kurucu ortağı. Evli ve bir çocuk annesi.

Tarihi kahramanı kim?

Washington Post’ta bir söyleşide “Kendinizi en çok hangi tarihsel figürle özleştiriyorsunuz?” sorusuna “Muhtemelen Dorothy Hodgkin (Penisilin ve diğer önemli biyokimyasalların yapısını belirlemek üzere röntgen kullandığı için 1964 Nobel Kimya Ödülü'nü kazanan İngiliz kimyager). Mesleğinde bir kadın olarak her türlü zorlukla nasıl karşı karşıya kaldığı beni gerçekten etkiledi. Bir ailesi vardı, ancak işini yapabilmek için çocuklarından ayrı uzun süre yaşamak zorunda kaldı. Bunun ne kadar zor olacağını, ancak ne kadar azimli olduğunu bir düşünün - en iyi olmak ve işini gerçekten üst düzeyde yapmak, aynı zamanda sorumlu bir anne ve eş olmak. Beni gerçekten etkiledi” yanıtını vermişti.

En güçlü yönünün inatçılığı olduğunu söylüyor. “Aklımda bir fikir var ve bundan vazgeçmek istemiyorum. Ancak inatçılığın bilimde yaptığım birçok şeyi yapmama izin veren bir nitelik olduğunu düşünüyorum.”

Nobelli Szostak, kendisine soru sorunca...

Nature söyleşisinden 2 soru daha:

  • “Gençliğinizde, bilimi kariyer olarak ilk seçtiğinizde sizde kişisel olarak sıçrama yaptıran bir olay oldu mu?

“Harvard'da yüksek lisans okuluna başladığım dönem çok önemli benim için. Hawaii'nin küçük bir kasabasındaydım ve kendimi Harvard Tıp Fakültesi'ndeki bu yüksek lisans programında bulduğum için şaşırmıştım. Bir gün harika bir öğleden sonrası danışmanım Nobel Ödüllü Jack Szostak yanıma gelip bir konu hakkında fikrimi almak istedi. Etrafımda pek çok zeki insanla bu ortamda yeteneklerim konusunda kendime pek güvenmediğimi hissediyordum. Ama Szostak’ın yanıma gelip soru sorması fikirlerime değer verildiğini anlamamı sağladı. Bu benim için önemli bir dönüm noktası oldu.”

  • Bugün genç kadınlara ne tavsiye edersiniz?

İlk olarak: Bir mekana adım attığınızda sanki orası size aitmiş gibi yürüyün. Bir erkek bunu pişmanlık duymadan yapardı. İkinci olarak: Hayat arkadaşınızı akıllıca seçmeniz. Hayatta sizi destekleyen bir partnere sahip olmak - çocuklarla ilgili kararlarda, kariyerlerle, yaşam tarzıyla ilgili - kadınların potansiyellerine tam olarak ulaşmalarını sağlamada uzun bir yol kat eder.

Domuz maskeli Hitler kabusu

Doudna gen düzenlemesinin etik yönü ile de yakından ilgilenen bir bilim kadını. 2014'ün başlarında Doudna, araştırmacıların ilk kez maymun embriyolarındaki genomları nasıl manipüle ettiklerini ayrıntılarıyla anlatan bir makale okudu.

Berkeley'de biyokimya profesörü olan kocasına döndü ve "Birisinin bunu bir insan embriyosunda denemesi ne kadar sürer?" diye sordu.

Bu konu onu tedirgin etmişti. Hatta 2015 yılında, gen düzenlemenin klinik kullanımına ilişkin bir moratoryum çağrısında bulundu. Yazdığı kitapta gen makası hakkında hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen Hitler'i domuz maskesi ile gördüğü bir kabusu anlatıyor.

Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 insanı arasında gösterilen Doudna halen çalışmalarını Berkeley’de sürdürüyor.

Yazarın notu:

2018 yılında, Yüzyılın Nobellik Keşfi başlığıyla, Jennifer Doudna ile Emmanuel Charpentier’nin keşiflerini kapağa taşımıştık.

“CRISPR, tıpta, özellikle biyolojide ve tarımda devrim yaratacak yeniliklere yol açacak. Ancak 2012 yılına gelinceye kadar sistemin nasıl çalıştığı konusunda bir belirsizlik hâkimdi. Ta ki Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden moleküler ve hücre biyoloğu Jennifer Doudna, bugün Berlin’deki Max Planck Enstitüsü’nde çalışan Emmanuel Charpentier ile birlikte bu sistemin bakteriden çıkartılıp ökaryotik hücrelere yerleştirildiğinde sistemde neler olup bittiğini ortaya çıkartıncaya kadar. Bu ikili, kadınların bilim dünyasında en az erkekler kadar başarılı olabileceğinin kesin kanıtı” diye yazmıştık.

Bir hafta sonraki sayıda ise Bilim ve Nobel’de kadınların dönemi yeni başlıyor başlığını atarak bilim kadınlarının başarılarını örneklendirmiştik.

Özlem Yüzak

*Bu yazı HBT Dergi 239. sayıda yayınlanmıştır.

Kaynak:

https://www.nature.com/news/genome-editing-revolution-my-whirlwind-year-with-crispr-1.19063

https://www.sciencemag.org/news/2017/02/how-battle-lines-over-crispr-were-drawn

https://futurehuman.medium.com/fresh-off-her-nobel-prize-win-jennifer-doudna-predicts-whats-next-for-crispr-1fea0225c41d

https://www.nature.com/news/the-quiet-revolutionary-how-the-co-discovery-of-crispr-explosively-changed-emmanuelle-charpentier-s-life-1.19814

Özlem Yüzak

Bilgi işçisi olarak tanımlıyor kendini... 15 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Bilgi Toplumuna Doğru’ adlı köşesinde çağdaş dünyanın anahtarı olan bilgi, bilim ve eğitimin önemi üzerine yazıp duruyor. İnsanın doğa ve insan üzerinde kurduğu iktidardan dehşetli rahatsız; bu yüzden sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği yine ilgi duyduğu alanlar arasında. “Kıskaçtaki İnsan ve İsyan” adlı bir kitabı bulunuyor.