M. Kemal’le biraz geriye Çanakkale’ye gidelim

Ahmet Yavuz

Bir önceki yazıda Mustafa Kemal’in resmi elbiseyle gittiği Erzurum’dan sivil elbiseyle çıkacağı Sivas yolculuğuna eşlik edeceğimizi açıklamıştık ama bunu daha sonra yapacağız.

Çünkü filmi önce biraz geriye saracağız. Sizler okumak için HBT’yi elinize aldığınız günlerden 104 yıl öncesine gideceğiz. Çanakkale’ye...

Eğer M. Kemal, Çanakkale’de 9 ve 10 Ağustos 1915 günlerinde komuta ettiği muharebelerden muzaffer olarak çıkmasaydı; ne Erzurum Kongresinden Heyet-i Temsiliye Reisi olarak çıkabilir ne Sivas’ta kongre toplayabilir ne de Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti’ni kurabilirdi.


O iki günde ne olmuştu? Unutanlar için hatırlatalım: Çanakkale’nin kaderi belli, ortaya çıkmıştı...

Önce biraz özet olarak Çanakkale’de yaşananlar... İtilaf Donanması Mart 1915’te Boğaz’ı geçmek için zorladı. Ağır zayiat verdi. Nisan 1915’te güneyden Seddülbahir, batıdan Arıburnu bölgelerine olmak üzere Gelibolu yarımadasına çıkarma yaptı.

Çıkarma yapan kuvvetlerin maksadı yarımadada mevzilenmiş topçuyu imha etmekti. Böylece Boğaz’daki topçunun varlığıyla temizlenmeyi imkânsız kıldığı mayınlar kolaylıkla temizlenecek; Boğaz donanmaya açılacak, İstanbul da işgal edilecekti.

Osmanlı ülkesi erkenden paylaşılacaktı. Rusya yardım alacak, buğdayını satacak ve belki de devrim olmayacak ve tarih başka türlü yazılacaktı.

“Siperin Ardı Vatan”

Ağustos muharebelerine geleceğiz ama Çanakkale’nin önemini doğru kavramak için Çanakkale Savaşı’nın deniz ve kara muharebelerinin Türk cephesinden çok özlü olarak anlatıldığı Siperin Ardı Vatan kitabını okumanızı öneririm. Kitap en son Kırmızı Kedi Yayınevi'nce güncellenerek yeniden basıldı.

Aslında savaş taraflar açısından tek bir cephedir. Yarımadadaki muharebeler Nisan-Temmuz döneminde Seddülbahir ve Arıburnu olarak iki alanda yoğunlaşarak cereyan etmiştir. Ağustos ayına gelindiğinde her iki bölgede de İtilaf birlikleri başarılı olamamış, belirledikleri hedeflere ulaşamamıştır.

Taarruzların başarısız kılınmasında M. Kemal Arıburnu bölgesinde başat bir rol oynamıştır. Bu savaşın Seddülbahir bölgesinde de başka kahramanları vardır ve bu bölgeye ilişkin M. Kemal’in herhangi bir rolü yoktur.

Her iki bölgede de ilerleme durunca İngilizler, daha kuzeyde Anafartalar bölgesinden 6/7 Ağustos gecesi kolordu seviyesinde bir kuvvet çıkarmış ve diğer bölgelerde de taarruza geçmiştir.

Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşa, Bolayır bölgesinden ihtiyat kuvvetlerini sevk etmiş ve Anafartalar bölgesinde çıkan kuvvetlere taarruz emri vermiştir. Bu birlikler bölgeye gelirken Kolordu Komutanı Fevzi Paşa’yı da görevden almış, M. Kemal’i de bu taarruzu sevk ve idare etmek üzere görevlendirmiştir. Günlerden 8 Ağustos’tur. M. Kemal bölgeye gelir. Komutayı devralır. 9 Ağustos günü icra edilen taarruzlarla İngilizler geri atılır.

Ancak bırakıp geldiği Conkbayırı bölgesinde durum kritiğe binmiştir. Çünkü Anzaklar ilk ve son defa 25 Nisan 1915’de ulaşmayı başardıkları Conkbayırı’na yeniden ulaşmış ve tepe düşme ve cephe çökme noktasına gelmiştir.

Üç gündür uyumayan M. Kemal süratle Conkbayırı’na döner ve 10 Ağustos’ta yaptırdığı süngü hücumuyla İtilaf kuvvetlerini söker atar.

Bu hücum esnasında kalbinin üstüne gelen şarapnel parçasından kendisini cebindeki saati korumuştur. Bu saat daha sonra M. Kemal tarafından Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşa’ya hediye edilmişse de, Paşa’nın Almanya’daki evine giren hırsızlarca çalınmıştır.

Çanakkale başarısı olmasaydı!

İtilaf devletleri için bu muharebeler Gelibolu macerasının sonu demektir. Zira başarısızlığını kabul etmiş ve Ocak 1916’da belki de savaş tarihinin en başarılı tahliye harekâtını icra ederek yarımadaya veda etmiştir.

Gelibolu, M. Kemal’in tarih sahnesinde yerini aldığı, irili ufaklı bütün rütbelerden subayların saygısını kazandığı, önce albaylığı sonra generalliği hak ettiği; millet nezdinde de haklı bir ün kazandığı kanlı muharebelerin adıdır.

Daha sonraki komutanlık görevleri de kendisindeki cevheri açığa çıkarsa da Çanakkale’nin kariyerinde ayrı bir yeri ve önemi vardır.

Sözü, bu konuda okumanızı önerdiğim Siperin Ardı Vatan kitabının değerli yazarları Gürsel Göncü ve Şahin Aldoğan’a bırakalım:

“Mustafa Kemal’in muharebeler sırasında, özellikle 25 Nisan ve 10 Ağustos 1915 tarihlerindeki inisiyatifi sadece milletin kaderi üzerinde tayin edici olmamış; aynı zamanda edindiği haklı şöhret, 19 Mayıs 1919, Sivas Kongresi ve TBMM’nin açılışına dek uzanan süreçteki liderliğini de sağlamıştır. Çanakkale’siz bir Mustafa Kemal’in, bir ulusal kurtuluş savaşı liderliği için destek bulması ve onu başarıyla sonuçlandıracak bir idare göstermesi çok uzak ihtimaldi.”

Aynı tespite katıldığımı belirtmeliyim.

Ahmet Yavuz


Ahmet Yavuz