Köprüden önceki çıkış

Bozkurt Güvenç
Köprüden önceki çıkış

"Elbette hayır, belki yanılıyor olabilirim.”  Bertrand Russell, inançları uğruna ölmeye hazır olup olmadığı sorulduğunda.

Asma köprülerimize yaklaşırken sağda oklu bir Son Çıkış uyarısı vardır: Nereye belli değildir. Geri dönmek için mi, yoksa karşı yakaya geçmemek için mi? Taksiler, dolmuşlar, geçiş üstünlüğü olanlar, son çıkış yolundan köprüye daha çabuk ulaşırlar.

Erdal Atabek’in "Türkiye laikliği hatırladı” yazısı (Cumhuriyet 2 Mayıs), belleğimde bir Son Çıkış yankısı yaptı.


Nereye: Başa mı, sona mı? Çıkış mı, çöküş mü? Önümüzdeki erken, ara veya genel seçimlerde AKP’nin seçim stratejileri gene başarılı olacak; Başkan Erdoğan’ın gönlünden geçtiği söylenen "Halifelik" kurulacak mı?

Anılar birbirini çağrıştırdı. Başbakan Menderes’in dramatik sonu (Ş.S. Aydemir). Hemen aynı yıllarda, ABD’li gazeteci Edwin O’Connor’a çok satan ödülleri kazandıran kurgu romanı (The Last Hurrah, 1960). Ünlü yönetmen John Ford ile Spencer Tracy ikilisinin perdeye yansıttıkları öykü filmi ülkemizde gösterilmiş olabilir ama çevirisi yok. "Son Zafer Çığlığı” olarak çevirdiğim öykünün konusu, İrlanda asıllı ve seçim kazanma ustası olan bir eyalet valisinin zafer beklerken hayatına mal olacak bir yenilgiye uğraması.

Filmi görmedim ama romandan aklımda kalan son sahne şöyle: Radyo başında ilk sonuçları izleyen valinin geçirdiği şok. Sonuçlar beklediği gibi gelmiyor. Seçim sandığından daima başarıyla çıkan, şampiyonun acılı sonu. Seçim sonuçlarını doğru okuyup kazanmıştı; ama bu kez Vali Steffington değil, değişen seçmenler kazanıyordu. Ford’un ve Tracy’nin güzelleme çabaları, uyanan ve değişim arayan seçmenlerin oylarına yenik düşmüştü. Hasta yatağının, okuyucu ve izleyicide yarattığı sempati duyguları, dramatik gerçeği değiştirmeyecekti. Kader son kartını oynamıştı, olacak olacaktı.

Siyaset yapanların ünlü 1950 öyküsünden alacağı dersler vardır. Onun için sanatçılar, sahne oyunlarında ve yazılarında siyasilere, hep siyaset yapmak yerine, biraz roman veya şiir okumalarını önerirler.

2023 hedefine varmak için başarı vaat eden stratejiler hazır olabilir. Bilge Protagoras, evrensel ilkeyi şöyle dile getirmiş: “İnsan, her şeyin ölçüsüdür.” Hangi insan? Yüzüklerin değil, kendi yarattığı, "Zamanın efendisi, yani değişim kavramının mimarı olan insan.”

Sistemleri yapanlar da insandır, yıkanlar da. (Gill, Systemantics 1975).  İsmet İnönü (1960 ertesi), kamu yönetimindeki başarısını soran muhabire, “Siyaset, iktidarda değil, itibarda kalma sanatıdır.” Buyurmuş. Cumhurbaşkanlığı ve CHP Genel Başkanlığı görevini bırakırken; “Halk bize muhalefet görevi verdi” diyerek, saygınlığını korumuştu.

Erdal Atabek’in "Siyaset ahlaktır ” yazısına katılmamak elde değil, küçük bir değişiklikle: “Siyaset ahlaklı olmalı; yalnız rüşvet almak değil vermek de bir ahlak sorunudur.

Adalet, Devletin yalnız temeli değil, başı, sonu ve çatısıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesiyle korunur. İnsan türü, Evrim kuramındaki güçlünün üstünlüğü yasasına, hukukun üstünlüğü inancıyla karşı çıkar.

Değişmeye direnenler, sorunların çözümünü değişmezlikte arayan Don Kişot’lar, Sicilyalı Leopar’lar ve yakın komşularımız, er geç zamana yenik düştüler. Çünkü değişmemek için her şeyin değişmesi zorunlu. "Devletin başı sonu adalettir ama arada yöneticiler, üreticiler, vergi verenler, köylüler ve hepsini ayakta tutan bir düzen gereklidir ki işte o düzeni sağlamak devletin görevidir" diyor Kınalızade Ali Efendi. (Bkz. “Adalet Çemberi”, Naima Tarihi)

Sonu iyi hepsi iyi olsun! Ne dersiniz?

Bozkurt Güvenç


Bozkurt Güvenç