Yasalar, yasaklar ve töreler

Bozkurt Güvenç
Yasalar, yasaklar ve töreler

Dilimizin mantığı bazı ilişkileri ne kolay kuruyor. Yazımın başlığını yazarken çerçevesi ve içeriğiyle oluşuverdi.

Londra köprüsü yakınında bir otopark bulduk diye sevinirken birisi çıkageldi duvardaki uyarıyı gösterdi: “Kent Meclisinin 1787 tarihli kararıyla park yapılamaz.” Gerçi dilimiz, yasakların yasalardan geldiğini düşündürüyor ama biz bunun bilincinde miyiz? Kentlerde yasal dayanağı sorulmayan bir sürü ‘yasak’ var.

Bir levha bir yasak: Basmak, tükürmek, koparmak, sarkmak, park etmek hatta bakmak yasaktır ama cezası belli değildir. Tütün yasağı yasayla konduğunda, yüz milyonluk cezaları ciddiye alan olmamıştı. 40-50 TL’ye inen cezalar belki daha etkili oldu.


Günümüzde 3 veya 33 kez ağırlaştırılmış ömür boyu cezalar etkili olmayınca, medyada idam cezasına dönüş tartışılıyor. Oysa idamın çözüm olmadığını gören toplumlar ağır hapis cezalarına döndüler. Hapis, yargı hatalarının sigortasıdır. Hatalı idamın telafisi yoktur. Kumpaslı davalarda ömür boyu ceza alanlar kurtuldular. Hatalı cezaları verenler bugün aynı yasalarla yargılanıyor. İşinden atılmış binlerce savcı ve yargıcın yedekleri kısa sürede bulunup atandı; ama on-binlerce tutuklu, açığa alınmış sanık, emekli ve görevli nasıl yargılanacak? Birkaç yüz pilot Hava Kuvvetlerinden ayrılınca F-16’ları kullanacak savaş pilotu kalmadı. Sıra iş kazalarında, yangın ve depremlerde kaybettiğimiz yurttaşlara geldi.

Kız öğrenci yurdundaki yangından sonra hemen herkes aradığı sorumluyu buldu: Sorumsuzluk! Yasalar, yönetmelikler, denetçiler hepsi var ama sorumlusu yok!

Denetimi, ‘metropolis’lerde polis yapar. Bizim trafik polisimiz var, bazı ülkelerde ise yapı, sağlık, besin-ilaç, deprem ve yangın polisleri var. ABD’de yapı yönetmeliklerini Yangın Sigortaları Birliği üstlenmiştir. Ancak denetimi yasalar değil görevli insanlar yapar.

Bir Alman havalimanı otoparkında kızımın arabasını inceleyen iki polis arabası görünce korktuk. Polis, bomba yok, kural ihlali var; arabanızın sol tekeri çizgiye basıyor, dedi. Neden iki Polis arabası? Hatalı parkı gören iki gönüllü ayrı ayrı bildirmiş trafiğe.

Sorumlu aramanın sorumsuzluğu...

Hukuk ve ahlak (Etik) felsefesinde kaybolmadan soruna bir çözüm bulunabilir mi? Hukuki veya yasal bir engelle karşılaşan yurttaşımız ne yapar? Önce biraz yanıp yakınır; sonra engeli aşacak, hayırsever bir aracı arar: Ağabey ya da Hocam, bu işin bir kolayı yok mu?  Olmaz olur mu, sora sora Bağdat bulunmuş. Şair İkbalSeek it you’ll find it!’ şiirinde, ‘Ara bulursun!’ diyor. Hayırsever kişi bulunur, hizmet bedeli üzerinde anlaşılır ve engel aşılır. Herkes memnundur, hatta iftiharla anlatır engeli nasıl aştığını.

Beklenmedik bir kaza, bir felaket kapımızı çalınca, gecekondusunun çatısına kamyon düşen kentli gibi, feryadı basarız: Hey Devlet, neredesin? Devlet yerindedir ama yurttaş nerede? Alman Posta Yönetimi, “Eleştir ama unutma sen devletsin!” diyor.

Temeli adalet olan Devlet,Müşteri daima haklıdır’ ya da belediye yasaklarıyla yönetilemez. Denersek, yöneticiler, kilitsiz kapılardan kaçmayan kızları, asansör boşluğuna düşen gençleri suçlu bulur.

Olay, yeni bir felakete kadar unutulur. ‘Böyle gelmiş böyle gider!’ deriz. Gitmez diyenler tutuklanır; kaçıp kurtulanlar, dönüşlerinde, kahramanlar gibi karşılanır. İşini bilen yurttaşlar güncel sorunlara kolay çözümler aramayı sürdürürler.

Demokrasi kötülerin belki en iyisidir ama ithal edilemiyor.

Bozkurt Güvenç

*Aramızdan ayrılan Bozkurt Güvenç'in anısına saygıyla. Bu yazı Aralık 2016'da HBT Dergi'de yayınlanmıştır.


Bozkurt Güvenç