Zaman kavramsal bir gerçek(lik)tir

Bozkurt Güvenç Y
Zaman kavramsal bir gerçek(lik)tir

İnsan zamanın efendisidir !
Georges Korzybski (1921)

Ne metafizikçi ne de fizikçiyim. Özlem Yüzak’ın New Scientist dergisinden derlediği ‘Zaman bir illüzyon mu?’ yazısını (HBT Sayı 39) kültür tarihi ve insanbilimi açısından yorumlamaya çalışıyorum.

Kültürel Değişim’i (1976) yazarken, zaman kavramıyla karşılaştım.. Yanıtlamayı tasarladığım temel soru ‘değişim nerede, ne zaman, nasıl gerçekleşiyordu?’ Hemen aydım ki zaman, değişim gibi çetin sorun. Değişimi bırakıp zamana yöneldim. İlk sonuç: Zaman, değişim olgusu gibi kavramsal bir gerçek(lik)’tir, oldu.


İlk matematikçiler dünyayı eni, boyu ve yüksekliği olan üç boyutlu bir varlık olarak görmüş. Zamanı dikkate almamış. Aristo’nun, mantık (lojik) adını verdiği biçimsel mantığın üç ilkesi var: Bir şey ne ise odur (A, A dır); bir şey hem kendisi, hem başka bir şey olamaz (A, A-olmayan değildir); A ile A-olmayan arasında üçüncü bir hal olamaz.

Newton, 17 yy.’da yer çekimini açıklarken, ‘zaman’ı sorgulamadan kullanmış. Elektrik bilmeden Quartz saatleri kullandığımız gibi.

Kant, 18. yy aydınlanmasına değin, kullanılan fakat sorgulanmayan zamanı, insandaki ‘saf kavram(a) yetisi (yeteneği)’nin bir biçimi olarak yorumlamış.

Oysa, Endüstri Devrimiyle, bazı şeyler öyle hızlı değişti ki A ile A-olmayanlar birbirine karıştı. Akıl yürütmeyi inceleyen diyalektik (sorgulayan) mantık 19. yy’da, bu olguya dır veya değildir yerine, olmak fiilinden ‘oluş’ adını verdi. Yani, zamanla değişen mekanda, olmakla olmamak arasında üçüncü bir oluş hali (şıkkı) vardı.

Darwin Evrim kuramında Marx Tarih felsefesinde, zaman boyutunda değişmeleri incelemişler. Görelilik (İzafiyet) kuramı ile fizikte devrim yapan Einstein, sorunun adını koymuşu: Zaman-mekan ayrımı yok, zamanmekan birliği var. Ünlü E=mc2 enerji formülünde E enerji, m kitle, c ışığın zaman birimdeki hızı yan yana geldi, birbirine bağlandı. Mekan ve zaman, mekanzaman oldu.

Bilgi kuramcısı Korzybski, Dünya 1. Matematik Kongresine sunduğu bildiride, Canlılar aleminde, bitkileri “besin üreticisi,’ hayvanları ‘mekan cambazları’, ‘İnsanı, zamanın efendisi’ olarak nitelendirdi.

Geçmişi bilen, ‘şimdi’yi yaşayan, geleceği tasarlayan insan, değişerek yaşam küreye egemen olmuştu. Ancak insanın bu yeteneğini kavrayabilmek için, Aristo’nun biçimsel mantık kurallarını aşması, yani ‘zaman mekan’dan, Einstein’ın ‘zamanmekan’ birliğine geçmesi  gerekiyordu.

Sosyal Zamanlar denemesinde  zamanın toplumdan topluma değiştiğini yazan G. Gurvich ile birlikte 1953’te 20. yy. Sosyolojisi’ni yazan M. E. Moore, Sosyal Değişme (1963) eserinde, Sosyal bilimcilere yardımcı oldu:  “Zaman yoksa değişim olmaz, ama değişim yoksa, zaman kavranılamaz!” İnsan, değişimle kavrıyordu zamanı. Takvimler ve saatler, zamanı değil, gün, ay ve Güneş Yılı gibi doğal (sabit) sürelerin neresinde bulunduğumuzu gösteriyordu.

Şöyle ki, duyularımızla mekanda izlediğimiz değişmeleri topluyor, soyut bir zarfa koyuyor, üzerine ‘zaman’ yazıyorduk. Sosyolog G. Gurvich, ‘Sosyal zamanlar’ denemesinde (1933), saatlerin her toplumda farklı tıkladığını, yani ‘zaman’ kavramının değişkenliğini de incelemişti.

Biz Türkler güne duyarlıyız. ”Pazara gelirim” deriz, saat vermeden. Karaçi’de, gösteri ne zaman başlayacak soruma, yetkili kişi ‘Başkan gelince, İnşallah!’ dedi. Sosyal zamanlar teorik fizikçilerin tartıştığı, Yüzak’ın HBT’de derlediği Evrensel Zaman değildir, kuşkusuz.

Sözün özü, zaman, bir illüzyon (hayal) değil, uygarlık, özgürlük, adalet, istiklal, laiklik vd. gibi kavramsal bir gerçek(lik)tir.

Bozkurt Güvenç

*Aramızdan ayrılan Bozkurt Güvenç'in anısına saygıyla. Bu yazı Ocak 2017'de HBT Dergi'de yayınlanmıştır.


Bozkurt Güvenç