Bu dersin asistanı insan mı?

Cem Say
Bu dersin asistanı insan mı?

İlk örneğimiz ABD’deki Georgia Tech Üniversitesi’nden. Georgia Tech, beş yıldır dünyanın her yerinden (ücretini ödeyen) öğrencilerin İnternet üzerinden katıldıkları bir bilgisayar bilimi yüksek lisans programı yürütüyor. 2014’te bu program için Ashok Goel ismindeki öğretim üyesi tarafından bir yapay zekâ dersi geliştirilmiş. Bu çevrimiçi dersler alışılageldik derslerden çok daha kalabalık oluyorlar. Hocanın ders anlattığı haftalık videoları izleyen öğrenciler, çok canlı bir çevrimiçi forumda birbirleriyle ve dersin asistanlarıyla tartışıyor ve programlama ödevlerini gönderip not alıyorlar.

Dersin başında herkes kendini forumda tanıtıyor, bir tanışma sohbeti yapılıyor. Dönem boyunca da öğrencilerin dersin ayrıntılarıyla ilgili sorularına yanıtlar verilmesi gerekiyor. Öğretmenlik veya asistanlık yaptıysanız, özellikle de aynı dersi üst üste birkaç kez verdiyseniz bileceğiniz gibi, genellikle her öğrenci nesli üç aşağı beş yukarı zaten cevabını otomatik olarak verebileceğiniz aynı soruları soruyor (“istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz?”) ve burada işin asıl yorucu kısmı bunu yüzlerce kişinin teker teker yapıyor ve asistanların bunların tümünü teker teker yanıtlıyor olması.

Goel işte bu yoğun iş yüküyle başa çıkmak için çok sayıda insan asistanının yanısıra bir de yapay zekâdan destek almayı düşünmüş. Birkaç yıllık bir süre boyunca çeşitli sürümleri geliştirilen YZ asistanları, elektronik forumda öğrencilerle yazışan ekibe katılmış.


Yarım asırlık uğraş

İnsanlarla yazışarak sohbet eden programların geliştirilmesi YZ’cıların yarım asırdan uzun süredir üzerinde çalıştıkları bir alan. Konuşmanın konusu üzerine bir kısıtlama konulmadığında hâlâ tatminkar performansta “sohbot”lar geliştirmekten uzağız, ama örneğimizde, yukarıda da anlattığım gibi, öğrencilerin neler sorabilecekleri hakkında yıllar boyu toplanan kayıtlardan epeyce iyi bir fikir edinilebiliyor.

Yine de farklı insanlar aynı soruyu farklı kelimelerle sorabilirler. Goel’ün ekibini esas uğraştıran problem bu olmuş. Geliştirdikleri sohbotu devreye sokmadan önce uzun süre “bakalım forumda şu anda sorulan soruların kaçta kaçını doğru anlayıp ilgili standart cevabı verebiliyor?” diye sınamışlar. Bazı sürümleri IBM’in önceki haftalarda andığımız Watson altyapısının sunduğu arayüzlerden yararlananan “sanal asistan” bu sürecin sonucunda belli bir “tutturma” oranının üzerine çıkıp öğrencilerle gerçek forumda muhatap olma hakkını kazanmış.

Dersin asistan listesine “Jill Watson” adıyla eklenen sohbotun insan olmadığı öğrencilere duyurulmamış. Dahası, foyası meydana çıkmasın diye Jill’in ABD’deki insanların uyuduğu saatlerde cevap vermemesi, ve yanıt mesajlarını da soru sorulur sorulmaz aynı saniyede değil, bir insanın düşünüp yazmasına yetecek bir süre geçtikten sonra yollaması sağlanmış.

Burada bir risk söz konusu tabii. Bu yaklaşımla üretilen bir sohbotun daha önce örneği görülmemiş, yepyeni bir yaklaşım getiren soruları doğru cevaplama şansı yok. Dahası, repertuvarında cevabı bulunan soruları karıştırmayacağının bile yüzde yüz garantisi yok. Binlerce dolar kayıt ücreti ödeyen öğrencilerinize yanlış cevaplar vererek eğitimlerini tehlikeye atmak istemezsiniz.

Bu nedenle sanal asistan göreve başladıktan sonra verdiği her cevap, dersin gerçek asistanlarından biri tarafından takip edilmiş. Sohbotun yanlış veya alakasız bir cevap verdiği her durumda gözetmeni olan insan asistan foruma “Jill şöyle demek istedi” diye başlayan mesajlar yollamış. Yine de öğrencilerin çoğu, gerçek kimliği ders yılının sonuna dek açıklanmayan Jill Watson’dan şüphelenmemişler. Jill’in insan olmadığı Goel tarafından sınıfa duyurulduğunda ise çıkma teklifleri gelmeye başlamış!

Jill Watson’un üretilmesi ve öğrencilerle iletişiminin gözetilmesinin emek yoğun işler olmaları nedeniyle sohbotların insan asistanların iş yükünü gerçekten azaltıp azaltmadığını bu örneğe dayanarak söylemek zor. Önemli bir soru da bir konuda “uzmanlaşmış” bir sürümü diğer konulardaki derslere uyarlamanın ne kadar ek iş gerektireceği. Önümüzdeki bölümde yapay öğrenme tekniklerinin dil öğretimindeki harika bir uygulamasından söz edeceğiz.

Cem Say / [email protected]

*Bu yazı HBT'nin 165. sayısında yayınlanmıştır.

Cem Say

1987'den beri Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde çalışıyor. Çalışmaları Yapay Zeka ve Kuramsal Bilgisayar Bilimi üzerine. Sahte dijital deliller üzerine incelemeleri var. Bilimkurgu, uzay yolculuğu, seçim hileleri ve başka bir çok konuya da meraklı.