Önümüzdeki yıllarda yapay zekâ teknolojisinin kullanımının dönüştürücü etkilerinin görüleceği alanlardan birinin eğitim olması bekleniyor. Bu teknolojiler eğitimi şimdiye dek hiç olmadığı kadar yaygınlaştıracak ve bireyselleştirecek.
Eğitim yayılacak, ilk bölümde söz ettiğimiz gibi halen kaliteli eğitime erişemeyen milyonlarca insan telekomünikasyon ve YZ sistemleri desteğiyle iyi öğretmenlerce hazırlanmış iyi derslerle buluşabilecek. Geçen haftalarda insan öğretmenlerin başa çıkamayacağı boyuttaki kitlesel dersleri bilgisayarların nasıl yürütebildiğine örnekler vermiştik. Ödev ve sınavların notlanmasında öğretmenlerin yükü azalacak, çünkü bu işlerin büyük bölümü de bilgisayara devredilmiş olacak.
Eğitim bireyselleşecek, çünkü halihazırda Google, Netflix, Facebook ve diğer İnternet şirketlerinin verilerini işledikleri kullanıcıları hakkında ürpertici doğrulukta kişilik çözümlemeleri yapmalarına el veren yapay öğrenme teknikleri sayesinde kalabalık bir sınıftaki öğrencilerin her biri için (sınıf öğretmeninin yetişemeyeceği detayda bilgiden süzülmüş) kişisel dosyalar tutan bilgisayar her öğrencinin hangi konuyu öğrenemediğini, hangi dersin hangi dakikasında dalıp gittiğini vs. bilecek, alıştırmalar ve ödevler bu bilgilere dayanarak öğrenciye özel hazırlanacak.
Bir süre sonra bu bireyselleşme, “müfredat” ve “ders” denen şeylerin günümüzdeki anlamlarını yitirmelerine yol açacak. Herkesin aynı dersleri almasının, aynı dersi alanların da tıpatıp aynı içeriği görmesinin gerekip gerekmediği tartışılmaya başlanacak. Tanol Türkoğlu’nun deyimiyle bir “dijital göçmen” olarak ben bu konularda eski kafalıyım: Her insanın ortak bir bilgi zeminine basmasının bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. (Dünyanın en iyi bilgisayar bilimcilerinden biri olan Kanadalı bir dostum hayatında hiç fen dersi almadığını, o yüzden yerçekimi, Arşimet prensibi, astronomi vs. bana temel gelen birçok konudan hiç anlamadığını söylediğinde neye uğradığımı şaşırmıştım.) İnternet ve sosyal medyanın yalanın gerçekten çok daha hızlı yayılmasına olanak veren yapısının kitlelerin kafasını çorba edip demokrasinin temelini dinamitlemesinden kaygılıyım. Tam da bu nedenle herkesin evrenin nasıl işlediği, dünyanın düz mü yuvarlak mı olduğu, İnternet’te gördüğünüz bir iddianın doğru mu yalan mı olduğunun nasıl sınanabileceği gibi temel konularda “aynı sayfada” olması sağlanmalı.
Bilgisayar ve teknoloji okuryazarlığı kimsenin kaçınamayacağı temel bir ders olarak erken yaşlardan itibaren okutulmalı. İnsanlık ve yaşamla ilgili temel bir kavrayış edinmek için şart ve belki de türümüzün anlamayı başardığı en müthiş şey olan “evrim” kavramı, müfredattan utanç verici şekilde çıkarılmak şöyle dursun, her şeyin en başında, herkese öğretilmeli. (Geçtiğimiz ay katıldığım bir tıp kongresinde sohbet ettiğim doktorlardan biyolojik evrimin tıp fakültesinde hiçbir aşamada öğretilmediğini, özel ilgileri dolayısıyla kişisel çabalarıyla öğrenen doktorların konuyu birbirlerine anlattıklarını dehşetle dinledim.) Geleceği şekillendirme ve (öğretmenlik değilse de) kimi meslekleri tümüyle yok etme potansiyeline sahip yapay zekâ uygulamaları konusunda sağlıklı bir demokratik tartışmanın mümkün olabilmesi için de temel bir YZ dersinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Finlandiya vatandaşlarının bu konuda kitlesel olarak eğitilmesi için hazırlanan ve elementsofai.com sitesinde ücretsiz olarak izleyebileceğiniz çevrimiçi ders bence iyi bir örnek. Türkçe içinse en iyi kaynağın, ayıptır söylemesi, benim “50 Soruda Yapay Zekâ” kitabım olduğu kanısındayım.
Nasıl beyin diğerleri gibi bir organ değilse bilgisayar da diğerleri gibi bir makine değil. Onu akıllıca kullanarak öğretmenlere öğrencilerine insan olmayı öğretebilmek için gereksindikleri zamanı geri kazandırabilir, daha demokratik ve mutlu bir toplum için önkoşul olan bilginin ve zekânın ışığını dünyanın her yerine yayabiliriz.
Cem Say / sayster@gmail.com
*Bu yazı HBT'nin 167. sayısında yayınlanmıştır.