Çocuktum. Ankara’daydık. TRT televizyon yayınlarına yeni başlamıştı. Tabii ki siyah beyaz. Dünyada renkli televizyon teknolojisi çoktan icat edilmişti ama neyse. Demek ki milletçe önce siyah beyaz cihazları, sonra renklileri satın almamız öngörülmüş.
Mr. Spak’ı o zaman tanıdım. “Uzay Yolu” dizisindeki bilim subayı. Vulkan gezegeninden. Hani şu sivri kulakları olan! Hayatımı değiştirdi.
Orijinal adının “Star Trek” olduğunu yıllar sonra öğrendiğim Uzay Yolu’nu o ilk yıllarda Türkçe'ye Aziz Üstel çevirmiş. Harika bir çeviriydi. Oytun Şanal, Ferdi Merter ve rahmetli Erol Amaç da mükemmel seslendiriyorlardı. Spak’ı canlandıran Leonard Nimoy’un sesini ilk duyduğumda Erol Amaç’a benzerliği beni çok mutlu etmişti.
Spak’ın yolunda
Duygularını bastırıp hayatlarını tümüyle mantığa göre şekillendirmek isteyen Vulkanlılar, özellikle de anne tarafından insan olduğu için bunu yapması safkan yurttaşlarına oranla daha da zahmetli olan Spak, belli bir grup erkek çocuğuna çok etkili bir örnek sağlıyormuş. Bunu 30 yıl sonra üniversitede bir hoca arkadaşla sohbet ederken anladım. Hikayelerimiz arasındaki benzerlik biraz ürkütücüydü! Bilim adamı olmamızın sebebini Spak’a bağladık, artık ilk gençlik yıllarımızdaki kadar robotsu davranmıyor olmamızı da damarlarımızda akan insan kanına.
(Uzay Yolu’nun sadece yeni sinema bölümlerini izleyenler bu dediklerimi tam anlamayabilir. 1966’da çekilen bölümleri tavsiye ederim.)
Uzay Yolu’nu mükemmel bir dizi yapan ikinci şey ise kuşkusuz gelecekle ilgili verdiği mesajdı: Hikâyeye göre önümüzdeki yüzyıllarda insanlar biraz daha birbirlerini yedikten sonra akıllanıyor, dünyada açlığı ve sömürüyü tarihe gömüyor, yıldızlara açılıp başka yaratıklarla tanışıyor ve onlarla anlaşmazlıklarını da, aklı kullanarak, barışla çözüyordu. Serüvenlerini izlediğimiz “yıldız gemisi”nin mürettebatı arasında her ırk, cins ve milletten insanların yanısıra baştaki yanlış anlaşmalardan sonra dostlar arasına katılmış uzaylılar da vardı. Hep birlikte daha ileriye gitmek, daha çok şey öğrenmek için çalışıyorlardı.
Bunlar benim değerlerim oldu. Hâlâ da öyleler. Daha iyi bir gelecek düşünemiyorum.
Cep telefonları başta olmak üzere birçok teknolojik yeniliği önce Uzay Yolu’nda gördük, yıllar sonra gerçekten elimize aldığımızda ise “tıpkı Uzay Yolu’ndaki gibi!” diye sevindik. Sırada birbirinin dilini bilmeyen insanların sorunsuz konuşmasını sağlayacak otomatik çeviri sistemleri var.
Yıldızlara yolculuk
Mevcut kavrayışımıza göre en imkansız görünen Uzay Yolu teknolojisi ışıktan hızlı yolculuk. Kahramanlarımızın her hafta başka bir yıldıza uğrayabilmesi senaristlere kolay gelmişti elbet. Moralinizi bozmak istemem ama bu asla mümkün olmayabilir.
Ama bilimde çare tükenmez! Bu ay içinde bilim meraklısı Rus milyarder Yuri Milner, güneşimizin en yakın komşusu olan Alfa Erboğa yıldızına (eğer varsa) gezegenlerindeki kıtaların resimlerini bize gönderecek kadar yakından geçecek minik sondalar gönderme projesinin ön çalışması için 100 milyon dolar ayırdığını açıkladı. Sondalar birkaç gram ağırlığında olacakları için onları ışık hızının dörtte birine kadar hızlandırmak mevcut uzay araçlarına oranla daha az enerji isteyecek. Bu hızlandırma işi Güney Yarıküre’deki bir çöle yerleştirilmiş lazer cihazlarının eşgüdümlü çalışmasıyla üretilecek ışının sondaların yelkenlerine isabet edip onları itmesiyle yapılacak. Aynı altyapının sondaların Alfa Erboğa civarından geçerken yollayacakları zayıf sinyalin alınmasında da kullanılması öngörülüyor. Yolda başına bir iş gelmeyen bir sondanın o hızda Alfa Erboğa’ya varması 20, sinyalinin bize dönmesi 4 küsur yıl sürecek. Bir insanın ömrü içinde gerçekleşebilecek, bilim kurgu kitaplarından çıkmış gibi görünen heyecanlı bir proje!
Yıldız Savaşları mı, Uzay Yolu mu?
Kimileri son yıllarda yaşananları Yıldız Savaşları serisinin hikâyesine benzetiyor: Bir grup şövalyenin koruduğu büyük bir cumhuriyet ve o şövalyelerden ölesiye nefret eden ve cumhuriyeti yıkmak isteyen karanlık güçler var. Şövalyeler bir gün arkadan vurularak yok ediliyor, nesillerdir kin biriktirmiş karanlık, demokratik yoldan cumhuriyeti yıkıp imparator oluyor.
Zevk meselesi. Sevenlere saygım sonsuz, ama Uzay Yolu’ndan sonra Yıldız Savaşları serisini izlemek, attan inip eşeğe binmek, veya nasıl desem, esas Türkiye yerine Yeni Türkiye gibi bir şey. Ben geleceğin aydınlık olduğu seçeneğe inanıyorum. Yoksulluğu, cehaleti, hastalığı, aptallığı yeneceğiz. Yıldızlara ulaşacağız.
Cem Say