Zaman yolculuğunun püf noktaları

Cem Say
Zaman yolculuğunun püf noktaları

Zaman yolculuğu bilim kurgunun popüler konularından biri. Kahramanlarımız bazen bir tür kapıdan geçerek, bazen de bu işi becerebilen bir gemiye binerek zamanda ileriye veya geriye gidebiliyor. Biz de özellikle kendi torunları veya dedeleriyle karşılaşıp tarihin akışını değiştirecekler mi diye heyecanla izliyoruz.

Öncelikle belirtmek gerekir ki zamanda ileriye gitmek derken çevremizdekilerden daha hızlı gitmeyi kastediyoruz. Sonuçta hepimiz zaten “saatte bir saat” hızla zamanda ileri gitmiyor muyuz? Marifet daha hızlı gidebilmek, öyle ki mesela yüz yıl sonrasına gidip Türkiye AB’ye girmiş mi girmemiş mi bakabilelim ve bu arada kendimiz de yüz yıl yaşlanmamış olalım.

Kuramsal olarak bu mümkün. Einstein’ın görelilik keşiflerine göre bir uzay gemisine biner ve ışığınkine yakın bir hızda yolculuk edip sonra Dünya’ya dönerseniz yerde sizin geminizdekinden daha çok zaman geçmiş olduğunu, yani ikiz kardeşinizin artık sizden daha yaşlı olduğunu görürsünüz. Bu şimdiki astronotlar için de geçerli, ama çağımızın uzay gemileri ışık hızına yaklaşamadıklarından bu etki kolayca fark edilemiyor.


Örneğin yörüngede dönerek yaklaşık bir yıl geçirdikten sonra Mart ayında Dünya’ya dönen astronot Scott Kelly, bu sürede bizlerden yaklaşık 0,01 saniye daha az yaşlandı, ve ondan altı dakika önce doğmuş olan  ikiz kardeşi Mark’la aralarındaki yaş farkı birazcık daha açılmış oldu. İleride bu tekniği (veya uçmayı sevmiyorsanız vücudunuzu dondurup asırlar sonra çözecek bir buzdolabını) kullanarak daha uzak geleceğe gidememeniz için temel bir neden yok.

Ama geri dönemeyecekseniz o kadar ileri gitmenin sevincini dostlarınızla paylaşamayacaksınız demektir. Acaba zamanda geri gitmenin de bir yolu var mı?

Büyük matematikçi (ve Einstein’ın sıkı dostu) Gödel’in keşfettiği gibi, kimi konularda (örneğin ışık hızına ulaşmamıza) kesin yasaklar koyan görelilik yasaları, cisimlerin zamanda geri gitmelerine böylesi bir engel çıkarmıyor. Fakat çoğu fizikçi bu tip yolculukların yol açacağı mantıksal çelişkilere evrenin izin vermeyeceğini düşünüyor. Bu çelişkilerin en ünlüsü kuşkusuz “dede paradoksu”.

Bir zaman yolcusu

Zafer adında bir zaman yolcusu düşünün. Maalesef ciddi şekilde kafadan çatlak olan Zafer, yüz yıl geriye gidip o sıralar henüz bir bebek olan öz dedesini öldürmeye kararlı. Bu durumda şu soruyu cevaplayınız: “Zafer doğmuş mudur?” Zafer doğmuşsa dedesi olması gereken kişi daha bebekken öleceğinden Zafer doğmuş olamaz. Ama eğer Zafer doğmamışsa o bebek manyak bir torun tarafından öldürülmeyeceğinden büyüyüp çocuk ve torun sahibi olur, yani Zafer doğar. Bir evrende böyle bir sorunun yanıtı hem evet hem de hayır olamayacağına göre, doğanın en azından böyle açık mantıksal çelişkilere yol açan zaman yolculuklarına izin vermemesi gerekir, değil mi?

Büyük fizikçi David Deutsch 1991’de bu problemi çözüp zaman yolculuğu yasağını kaldırdı. Kuantum kuramının “paralel evrenler” yorumunun ateşli bir savunucusu olan Deutsch, doğanın dede katili Zafer’in bir çelişkiye yol açmasını tam da geçmişe varış anında tarihi iki kola ayırarak engellediği bir model önerdi. Bu kurama göre tam o anda sanki hilesiz bir yazı-tura atışıyla belirlenmişçesine rastgele bir şekilde, tam %50’şer olasılıkla, şu iki olaylar zincirinden biri gerçekleşir:

  • Hasta ruhlu zaman yolcusu Zafer aniden belirir. Korkunç suç gerçekleşir, ilerleyen yıllarda Zafer diye biri doğmaz, ve tabii ki böyle bir zaman yolculuğuna da çıkılmaz.
  • Hiçbir şey olmaz. İlerleyen yıllarda bebek büyür, baba ve dede olur, ne yazık ki ciddi şekilde rahatsız olan torun bir gün bir zaman makinesine binip gözden kaybolur.

Boğaziçili bir Türk bilimci

Görüldüğü gibi “Zafer doğdu mu?” sorusunun yukarıda tarif edilen iki paralel evrende de (birbirinden farklı da olsa) tek bir yanıtı var, ve bu mantık çelişkisi sorununu çözüyor. Zafer geçmişe gidiyor ama gittiği yerde o andan sonra kendi aile albümünden bildiği olaylar gerçekleşmiyor. Deutsch sadece bu tuhaf senaryoda değil, herhangi bir zaman yolcusunun vardığı noktada yapabileceği her eyleme karşılık olarak doğanın çelişkisizlği garantileyebileceğini gösterdi.

Demek ki bir zaman makinesinin var olmasına mantıksal bir engel yok, ama acaba bir tane yapabilir miyiz? Şaşıracaksınız ama bu konudaki en ünlü bilimsel makalenin üç yazarından biri Türk! Dahası, böyle bir makinemiz olursa onunla zor hesaplama problemlerini çok kısa sürede çözebileceğimizi gösteren birkaç bilgisayarcının arasında da iki Boğaziçili var. Uzay yolculuğu konusunda geriden geliyoruz ama olur da zaman yolculuğu bir gün gerçekleşirse ders kitaplarında Türkçe adlar görülecek.

Her zaman çok mutlu olmanız dileğiyle.

Cem Say


Cem Say

1987'den beri Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde çalışıyor. Çalışmaları Yapay Zeka ve Kuramsal Bilgisayar Bilimi üzerine. Sahte dijital deliller üzerine incelemeleri var. Bilimkurgu, uzay yolculuğu, seçim hileleri ve başka bir çok konuya da meraklı.