Carlo Cipolla ünlü bir İtalyan ekonomi tarihçisidir. Avrupa sanayi öncesi çağının ekonomik tarihini yazmıştır. Aynı döneme ilişkin başka önemli yapıtları arasında, sömürülenler, cahiller ve aptallar bağlamında duyarlı olan bu entelektüel ve zeki yazarın "fatihler, korsanlar, tüccarlar" üzerine de çok güzel bir kitabı var.
1988’de yayınlanan "Allegro ma non troppo" (Hızlıca, ama fazla hızlı değil) adlı küçük kitabının ikinci bölümünde aptallığın yasalarını anlatır. Bu küçük yapıt klinik araştırmaların sonuçları ve yazarın tarihi araştırmalarına dayanan ilginç bir toplumsal analizdir.
Her toplumda genetik aptallık oranı %2 imiş. Okumuş, okumamış, zengin fakir, köyde kentte, üniversitede, ilkokulda, sarayda, zengin bir büroda, ortalama değişmiyor.
Dünyada 150 milyon, Amerika’da 6,5 milyon, Türkiye’de 1,6 milyon genetik aptal var. Profesörler, iş adamları, doktorlar, mühendisler, öğretmenler, politikacılar işçiler, arasında da oran %2.
Her mesleğin %10’u aptal
Örneğin 60.000 mimar varsa 1.200’ü aptal. Bir hastanede 500 doktor varsa 10 tanesi aptal. Her kurum ya da özgün toplulukta aynı. Bu bilimsel bir saptama, kimseye hakaret değil. Çünkü kimin aptal olduğunu kimse bilmiyor. Bu araştırmaları yapan üniversitelerde birbirlerinden farklı konumlarda olan üyeleri, aynı ortamda olmalarına karşın, doktorlar, öğrenciler, hemşireler arasında da aynı aptal oranı var.
Araştırmalar kadın ve erkekler arasında da bu oranın değişmediğini gösteriyor. Boş insanlarla üniversite profesörü, yazar, politikacı arasında yüzde iki oranı açısından fark yok. Şoförler, hamallar arasında da yok.
Aynı elbiseleri giyip aynı işleri yaptıkça ve aynı yollarda yürüdükçe aptalla akıllıyı ayırmak olanaksız. Aristo’nun ‘sosyal hayvanlar’ kategorisindeyiz.
Saflar, zekiler, haydutlar, aptallar
Birlikte yaşamak zorunda olan insanoğlunu Cipolla dört sınıfa ayırıyor: Saflar, zekiler, haydutlar, aptallar.
Pratik olarak tanımlarsak, birisi kazanmak için bir şey yapar ve kaybederse onu saflar arasına koyuyoruz. Fakat kazanır ve bu bir başkası aleyhine olursa onu haydutlar arasına koyuyoruz. Hem kendisine hem de başkalarına kaybettirirse aptal sayılıyor. Bu bilimsel bir sınıflandırma.
Cipolla aptal insanlara ilişkin temel yasaları tanımlamış:
Birinci Yasa: Bir toplumda herkes çevresindeki aptalların sayısını olduğundan daha az tahmin eder.
İkinci yasa: Bir insanın aptallığı onun hiç bir başka özelliğiyle ilişkili ve orantılı değildir.
Üçüncü Yasa: Aptal insan başkasına ya da başkalarına zarar veren ve bu arada kendisi de bir şey kazanmayan hatta ziyan edendir.
Dördüncü Yasa: Aptal olmayanlar aptalların gücünü hep daha az sanırlar. Genellikle aptal olmayanlar herhangi koşulda da olursa olsun, bir aptalla işbirliği yapmanın neye mal olacağını hesaplayamazlar.
Beşinci Yasa: En tehlikeli insan, aptal olandır.
Benzer ve eşit değiliz
İnsanlar, tarih boyunca, kendi aralarında benzer ve eşit olmadılar. Ulusal toplumlar da bu bağlamda aynı. Hayvanlar ve bitkiler gibi onlar da farklı. Renkleri bile aynı değil. Fiziksel yapıları, davranışları da. Ahlakın, dinin, eğitimin ve uygarlığın bu farklılığa karşı yapacağı bir şey yok.
Fakat birlikte yaşamak ve çalışmak zorundalar. Sanayi devrimlerini hala gerçekleştirememiş ülkelerin aptal olmayanları için Cipolla’nın çok yararlı gözlemleri var.
Toplum böyle ayrımları göz önüne almadan bütün olarak çalışan bir mekanizma olduğu için, her gün para, enerji, zaman kaybettiren olaylarda birbirimizle işbirliği yapıyoruz.
Yaşam karmaşık ve anlaşılmaz olaylarla dolu. Örneğin büyük kentlerde diyelim İstanbul’da ulaşım gerçekten Arap saçına dönmüş otomobillerin yaşamı zehir ettiği, tümel bir düzensizliktir. Çirkinlik, tehlike, gürültü ve solunmayan bir havaya insanları mahkûm etmişler. Teneke ve cinayet egemenliği. Enerji kaybına neden olduğuna; saçınızı başınızı yoldurduğuna göre nedeninin aptallık olduğu belli bir olgudur.
Aptalların tepkileri birbirine benziyor
Ne var ki bu tek kişinin değil, grupların işidir. Aralarında aptallarla birlikte saflar, haydutlar ve zekiler birlikte olacaktır. Bu tür olaylar kişi, grup, köy, kent, toplum, ülke çapında yaşamın ortak belalarıdır. Bu olaylarda, etkinliklerde insan ve grupların tepkileri farklıdır. İnsanların tepkisi bazen zekice, bazen de safça olabilir. Fakat aptalların tepkilerinin her zaman çok homojen olduğu saptanmıştır. Çünkü her olayda aptalca karar verirler. Olan bitenin farkında oldukları söylenemez.
Haydut tipi, başkasının hakkını tam yiyendir. Haydut tipinin en kötüsü hırsızdır; işin kötüsü, haydutun, aptal ve zeki parametreleri arasında yer değiştirmesidir. Başarılı haydutlar genelde zeki olurlar.
Aptallıkla iktidar arasında bir ilişki de saptanmış. İnsanlar birbirlerini etkiledikleri ve kimse de ortaklık ettiğinin aptal olup olmadığını bilmediği için aptallık, toplumsal statüyle sınırlı değil.
Peter Sellers’in filmi
Ünlü İngiliz artisti Peter Sellers’in zekice sahnelenmiş bir filmi vardı: ‘Being There’ (Orada Olmak). Bu aptal bir uşağın, kimse yeterince kişiliğinin farkına varmadan, Amerikan Cumhurbaşkanı'nın çevresine çıkıp düşüncelerini dinlettiğini gösteren olağanüstü bir aptallık hikâyesiydi.
Aptal bir insan hoşa giden, sevimli bir görünüşe sahip olabilir. Dünya tarihinde, krallar, aristokratlar, komutanlar, kilise adamları arasında %2 oranında aptal var. Bunlar Peter Sellers’in filminde olduğu gibi, kimsenin farkına varmadan ulaşabildikleri mevkilere göre, çok zararlı olabilirler. Sanayi öncesinde bunlara daha çok rastlanıyor. Tarihimizde Deli İbrahim gibi sultanları biliyoruz.
Seçimler ve %2
Demokratik seçim %2 katsayısının neredeyse şaşmadan çalıştığı bir sistemdir. Oy veren ve oy alanlarıyla genel seçimlerde, Türkiye nüfusuna göre yüz binlerce genetik aptal özgürce oy kullanıyor.
Tanımları gereği, hangi eyleme, hangi karara karışırlarsa hem kendilerini, hem de ortaklarını hiç hayal edilemeyecek zararlara sokabiliyorlar. Araştırmacılar için bu çok bereketli bir alandır.
Schiller aptallara karşı Tanrının boşuna uğraştığını söylermiş. Bu, aptalın kendi varlığının bilincinden (selfconsciousness) haberi olmamasından kaynaklanır.
Peter Sellers filmde sakin, sevimli, çevreye ve olan bitene karşı tepkisiz ve bahçıvan olduğu için, her olguyu bitki yaşamının bir ayrıntısıyla anlatan büyüleyici bir aptaldı. Biz bitkisel yaşamı fizyolojik olarak biliyoruz. Fakat bir aptalın beynindeki genetik ve görünüşte zararsız dejenerasyon, Cipolla’ya göre tarihte insanlara pahalıya mal olmuştur.
Zeki haydutların topluma zararları pek yok. Kendileriyle birlikte toplumun dengesini de fazla değiştirmiyorlar. Fakat aptal haydutlar daha zararlı oluyormuş. Yine de hayduttan daha tehlikelidir aptallar.
Türkler ve Amerikalıların esircilik tarihleri üzerinde karşılaştırmalı bir çalışma tarihimizi aydınlatma açısından yararlı olurdu. Afrika’dan esir kaçırmadık, ama esirlerden ordu ve padişah anası çıkardık. Başkalarına zarar verdik, ama kendimiz kazandık. Bu haydut tanımına giriyor, fakat aptal tanımına girmiyor.
Türkler Amerikalılardan daha zeki davranıyorlar. Belki de daha insancıl.