Eski Mardin’den Leyla Gencer’e

Erhan Karaesmen Y
Eski Mardin’den Leyla Gencer’e

Yukarıdaki başlık, yakınlarda yitirdiğimiz çok değerli eğitim, bilim ve kültür insanı Yıldırım Yavuz’un temsil ettiği bir derin ve geniş kültür çeşitliliğinin özeti gibiydi. Vefatından sonra ODTÜ’de düzenlenen ağıt törenindeki konuşmama “Büyük adamların arkasından konuşmak çok zordur.” diyerek başlamıştım. Eski Mardin’in temsil ettiği akılcı kentsel yerleşme düzeni ile Leyla Gencer adının karşılık geldiği çağdaş sanatsal yaratıcılık olgusunu birleştirerek ve çok değerli dost Yıldırım Yavuz’u son bir kez daha saygıyla anarak yazının başındaki konuya dönüyorum. Bizim, mühendislik bakış açısından tarihi kültür mirasının yapısal ürünlerine ve yan yana gelerek oluşturdukları kentsel düzen mirasına belli ölçüde ilgi göstermemiz kaçınılmazdı ama Yıldırım Yavuz hocanın çok güçlü bir örneğini oluşturduğu kültürlü mimarların da bu konuyla değişik bir açısıyla ilgileniyor olmaları bekleniyordu. Ancak yapı ve mimarlık sanatlarının içinden gelerek ve arkeoloji, restorasyon, antropoloji uzmanlık alanlarının değerli katkılarını taşısa da bu konular genel kamuoyu dikkat alanın hep dışında kalmıştır. Mardin kültür mirası zevkinin paylaşılmasının yanı sıra rahmetli Yıldırım ile Leyla Gencer sevgisinde de buluşmuştuk.

Eski yerleşme merkezlerinde ağır fiziksel hasarlar yaşanmış olsa da kültür izleri sergileyen kalıntıların mevcudiyeti çok anlamlı bir olgudur. Tarih, insanoğlunun geçmişi, bir arada yaşama arayışı, kentsel uygarlığın izlerini yaratma kavramları karmaşık biçimde bu kalıntıların içinden size seslenir. Anadolu toprakları, depremler ve savaşlar dahil tahrip edici bir hareketliliğin içinden gelen hasar görmüş kentlerden kalan izlerin zenginliğini taşımaktadır. Yukarıda da söylendiği gibi, orta karar toplum kesiminden yansıyan genel kamuoyu izlenimleri arasında yapısal tarihi miras oluşumu fazla yer tutmaz. Günümüzün modası kültür turizmi aslında toplumun sürüklediği tüketim rüzgârının bir parçası olarak kendini gösterir oldu. Bir avuç insanın ancak ilgi göstere geldiği Eski Mardin tarihi yerleşkesi de kültür turizmi tüketiminin bir parçası olarak bir ölçüde ziyaretçi buldu.

Konuya geçmişten duyarlılık ve ilgi gösteren az sayıdaki uzman için bu eskiye yönelişin tüketim olayı çerçevesinde kendini göstermesi, aslında, rahatsızlık uyandırabilmektedir. Mardin’in dik yamaçlı ve sert kayalar üzerine oturacak bir yerleşke olarak binlerce yıl önceden gelerek o dönemlerin mühendislik ve mimarlık bilgilerini bir arada ustalıkla kullanılmasıyla ortaya dökülmüş yaratıcılık unsurlarının ürünü olduğuna dikkat çekilmelidir. Taş yığma yapı alışkanlığının ve becerisinin yaygın olduğu bir Anadolu yarımadasında Eski Mardin, alabildiğine anlamlı ve akılcı bir soluklanma örneği oluşturmuştur. Üniversitelerimizde antropoloji, arkeoloji, yapısal tarih oluşumları ve restorasyon uzmanlık alanlarına yönelik ders programlarının bir karma kültür oluşturacak biçimde gelişmesi bekler halde Mardin örneğini o kuvvetli konuşkanlığı içinde saygıyla değerlendirmek gerekiyor.


Leyla Gencer olgusuna gelince sadece bir büyük müzisyenden değil; bir büyük kadından söz ediyoruz. Bazı fırsatların ve rastlantıların denk gelişiyle Leyla Hanımla birkaç kez rastlaşma şansı bulmuştum. Çok yakın ve sıkı fıkı bir dostluk niteliği taşımamakla birlikte bu temaslar bana büyük müzisyenin arkasındaki büyük insanı hissedebilme şansı vermişti. Kendisi hayattayken yaptığım gibi, vefatından sonra küllerini taşıyan cam şişe parçası o çok sevdiği Akdeniz’in mavi sularında dolaşırken de bir şeyler yazma ve yayınlama fırsatı bulmuştum. Daha kapsamlı gündelik, medyatik bilgilendirici güzellemelerin ötesinde daha derin ve anlamlı bir şeyler yazmayı Yıldırım Yavuz ile birlikte ortaklaşa bir yayın konusu olarak tasarlıyor gibiydik. Şimdiden sonra Leyla Gencer ile ilgili bir şeyler yazmaya devam edebilirsem Yıldırım Yavuz’un aklı ve ruhu da bu satırların arasına serpiştirilmiş olacaktır.

Erhan Karaesmen / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 185. sayısında yayınlanmıştır.

Erhan Karaesmen