Tüketime teslim olmuş ve onun çevresindeki gündelik bireysel çıkarcılığa dayalı davranışların akışına kendini kaptırmış bir toplumda sanatsal yaratıcılık ürünlerine yönlendirme gittikçe zorlaşıyor. Dinleyicide haz duygusu yaratan müziksel yaratıcılık ürünlerinin de azaldığı böyle bir ortamda geçtiğimiz günlerde kıvanç ve haz verici bazı etkinlikler mutluluğun fazlasıyla hissedilerek yaşandı. Güher-Süher Pekinel kardeşler; Can Çakmur ve İdil Biret gibi isimlerin canlandırdığı mutluluk olayları yaşandı.
Güher-Süher Pekinel kardeşlerin oluşturduğu olağanüstü piyano ikilisi Ankara’nın o bilinen gözde kültür etkinliği And Vakfı’nın Müzikte Başarı Ödülü ile taçlandırıldılar. Kıvanç verici bu olayı üstün müzisyenliklerinin yanı sıra genç yetenekleri maddi manevi destekleyerek ve onlara başarılı kariyer yürütme yolunda yol göstericilik yaparak sanatsal ve insani katkılarda bulunan Pekinel’ler için onların yönlendiriciliğinden yararlanmış genç müzisyenlerden bir grup, kadirşinas bir davranış içerisinde saygı sunuş konseri verdiler. Can Çakmur bu düzenlemede kendi kuşağının dikkat çekegelen bir genç müzisyeni olarak görev aldı. Yukarıda sözü edilen tüketime teslim olmuşluk ve yaratıcılık etkinliklerine ilgisizlik ortamında Can’ın adı sadece müziğe özel olarak meraklı bazı sınırlı çevrelerde biliniyor. Genel kamuoyunun dikkatinin yöneldiği bir müzisyen statüsüne henüz kavuşamamış gibi duruyor. Geçen yıl İrlanda’da düzenlenen 11. Scottish International Piano Competition ve Japonya’da düzenlenen 10. Hamamatsu Piano Competition adlı iki prestijli piyano yarışmalarında birincilik ödülünü kazandı. Can’a genç yaşta ulaştığı bu başarıların arkasından uluslararası ölçekte ve özellikle Japonya’da konser turneleri yapma şansı doğdu. Japonya’da ayrıca fiziksel kalitesi çok yüksek ses kayıtları yaparak uluslararası müzik dünyasının yoğun ilgisini çekti. Son on yıllık gelişme çizgisini yakından izleme fırsatı bulmuş bu satırların yazarının duyduğu derin memnuniyet duygusunu gönderiyor ve başarılarının devamını diliyoruz.
Güher-Süher ve Can Çakmur isimlerinin yan yana gelişinin yarattığı olağanüstü zihinlerde uyandırdığı başarılar zincirine bir de İdil Biret’in adını eklemek gerekecektir. Medyatik ilişkilerden alabildiğine uzakta durarak sakin ağırbaşlı bir verimlilik içinde müthiş bir verimlilik çizgisi çizmeye devam eden İdil Biret geçtiğimiz aylarda Batı Avrupa sanat dünyasında yoğun ilgiyle karşılanan çok özel bir konserin piyanisti oldu. Derin müzik meraklısı olan o dönemin Kraliçesi Elizabeth’in ilgi ve himayeleriyle henüz 18 yaşındayken Brüksel’de verdiği tarihi bir konserin 60. Yılında yine aynı kentte alışılmışın çok dışında bir performans sergiledi. Avrupa ülkelerinin sanat basını ve yayın organları bu olağanüstü konsere geniş yer ayırdı. Yaş sırasıyla gidersek Can; Güher-Süher ve İdil bir arada piyano denen müzik sanatının çok çilesini çekmiş o olağanüstü uygarlık izleri yansıtan çalgının düğünlerini yaşatmaya devam ediyorlar.
Ancak üç yüz yirmi ve biraz fazlası kadar geçmişi bulunan piyano enstrümanı bilindiği gibi daha eskilerden gelen klavsen çalgısının bir devamı niteliği taşıyordu. Fakat piyano çok geniş ses olanakları ve çeşitli sunuşuyla kendi başına bir musiki olayı olarak müzik sanatının gelişmesine damga basan bir araç oldu. Tatbiki bilimin akustik ve elektronik dallarının gelişmesinin sanatsal yaratıcılığa katkısının çok alabildiğine canlı bir örneğini oluşturdu. Büyük Bach, Scarlatti dönemlerinden başlayıp Hayden ve Mozart’ın klasik çizgisinde devam edip Beethoven da doruğuna ulaşmış olan piyano sesi o tarihten bu yana da anlamlı ve derin ifadeli gelişmeler sergileyerek müzik yaşamının her alanında varlığını sürdürmeye devam ediyor zaman zaman da düğünlerin sevincini ve mutluluk paylaşma atmosferini yansıtacak biçimde uygarlık görevini yerine getiriyor.
Erhan Karaesmen / karaesmn@metu.edu.tr
Bu yazı HBT'nin 198. sayısında yayınlanmıştır.