Eski Yunan döneminde ve ortaçağlarda mühendislik-matematik ilişkisi

Erhan Karaesmen Y
Eski Yunan döneminde ve ortaçağlarda mühendislik-matematik ilişkisi

Bundan önceki yazımızda, günümüzün anlayışında matematiksel düşünce diyebileceğimiz bir zihinsel kurgunun ilk kez Eski Yunan döneminde ortaya çıktığını belirtmiştik. O yazıda sözü geçen hem fiziksel bilimlerin hem de matematik biliminin ustası olarak gösterilen Thales, Pisagor, Arşimet gibi bilim tarihinin çok önde gelen üç ismin yanına bir de saf matematik dünyası adamı Öklid’in adının eklenmesi kaçınılmazdır. Thales’in ve Pisagor’un, Eski Mısır uygarlıklarının ampirik ve sezgisel özellikleri ağır bassa da, hafifçe kendini hissettiren fiziksel matematik uygulamalarının diyarı olan Mısır’dan çok şeyler kazandıkları bilinmekteydi.

Thales’in, Kaire civarındaki Giza Piramitleri’nin güneş arkaya devrildiğinde oluşan gölgesinin uzunluklarını ölçerek piramitlerin boyutlarını tahmin etmiş olduğu, bilim tarihinin renkli kayıtları arasındadır. Arşimet’in günümüz mühendisliğinin artık çok bilinen ve ortaokul eğitimi düzeyinde genç insanlara öğretilebilen hidrostatik kurallarını ilk fark eden, bununla ilgili matematiksel denklemleri yazan kişi olduğu bilinegelir. Öklid ise sembolik matematiğin daha derinlemesine giden ve bir miktar soyutluk da içerse, insan zihnini çok güçlü şekilde yeşerten kurallarıyla oynaşan bir başka dahi olarak bilinegelmiştir.

Milattan önceki birkaç yüzyılın matematiksel bilgi üstünlüğünü, Sokrates- Platon çizgisindeki felsefi akıl örtüşmesiyle birlikte üstün bir bilimsel yaratıcılık dönemi özelliğini sergilemiştir. Ancak, arkasından gelecek ve epeyce bir yüz yıl sürecek olan Ortaçağlar’da Akdeniz ve Batı dünyası bilimsel buluşçuluğun merkezi olmaktan bir miktar uzaklaşmış bulunuyor. Arap-İslam matematik dünyasının öne geçtiği bu yaklaşık bin yıllık dönemde, Akdeniz ve Batı Avrupa coğrafyası ülkelerinin Haçlı Seferleri’yle sürdürülen yakın doğu ilişkilerinin çerçevesinde Abbasi Devletleri düzeninin matematiksel buluşlarında bazı öğretiler kapmış olduğu bilinmektedir. 8. yüzyılın önde gelen matematikçisi El-Harizmi’nin ve daha sonraki 11. yüzyılın fizik bilimleri, matematik ve felsefe ilişkisi içerisinde bilim ve sosyal düşünce dünyasını önüne katıp götürmüş olan Ömer Hayyam’ın öğretileri, 12. yüzyıldan itibaren Batı Avrupa eğitim ve bilim dünyasında etkilerini gösterir oluyordu. Bu etkilenme sadece yukarıda sözü edilen Haçlı Seferleri bağlantısı ile değil; Kuzey Afrika’dan Endülüs’e sarkan ve oradan da Kuzey Batı Avrupa’nın çeşitli yörelerine doğru yürüyen bir diğer akımın da ürünüydü. İtalya ve Fransa’daki bir bölümü günümüzde hâlâ varlığını sürdüren köklü bilimsel eğitim kurumlarının ortaya çıkışı da zaten bu döneme rastlamaktadır. İtalya’daki Bologna, Napoli, Reggio; Fransa’daki Paris-Sorbonne ve Montpellier; İngiltere’deki Oxford ve Cambridge, ortaçağların ilk dönemlerinde kurulan ünlü üniversiteler olarak biline gelmiştir. Bu üniversitelerde sosyal bilim eğitimi de veriliyor olmakla birlikte bilim tarihinde itibarlı bir yer tutacak biçimde fizik bilimlerinin ve matematiğin de eğitiminin yapıldığı bilinmekteydi.


Gotik dönemin prestijli tapınak yapılarının ve saray yapılarının o dönemin mimari anlayışını sağlam bir mühendisliğe ve bunun arka planında hâlâ bir miktar gizli olarak varlığını hissettiren tatbiki mekanik anlayışına dayalı olarak inşa edildikleri bilinegelir. Coşkulu varlığını İtalya başta olmak üzere önde gelen tüm Avrupa ülkelerinde hissettirmiş bulunan Rönesans varoluş biçiminde ise mühendislik yaratıcılığı gittikçe daha kuvvetli matematik temeller kazanıyor olmuştu. HBT’de bir süre önce yayınladığımız üç yazılık bir dizide “Bir Kafatasında Dört Beyin” başlığı altında Leonardo Da Vinci mucizesini özetlemeye çalışmıştık. Aynı dönemde astronomi biliminin kurucusu olarak varsayılan Kopernik, Polonya ile İtalya arasında; işlemsel matematiğe girişin büyük adamı Kepler, Almanya’da fizik biliminin çeşitli dallarının matematiksel açılımını gerçekleştirme yoluna giriyorlardır. Dünya bilim ve mühendislik tarihinde hak ettiği yeri bilmediği kesin olan bir büyük Mimar Sinan da dönemin ayrıntılarda henüz kesin bağlantılara indirgenememiş tatbiki mekanik – eğrisel geometrili büyük açıklıklı yapı davranışı ilişkisini olağanüstü bir sezgi gücü ile halletmeyi beceriyordu.

Erhan Karaesmen / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 151. sayısında yayınlanmıştır.

Erhan Karaesmen