14 Mart 2022’nin ardından…

Mustafa Çetiner Y
14 Mart 2022’nin ardından…

14 Mart Tıp Bayramı, bu yıl sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunlar nedeniyle biraz buruk ancak bir o kadar da coşkulu kutlandı. Bunca yıllık meslek hayatımda hiç bu kadar kutlama mesajı almamıştım. İnsanların gösterdiği refleks aslında emeğin ve bilginin değersizleştirilmesine bir tepki gibiydi.

14 Mart Tıp Bayramı ve Tıp haftasını dedim ya, her türlü olumsuzluğa rağmen coşkulu kutladık. Çünkü 14 Mart’ın tarihine bakarsanız görürsünüz ki, bugün her koşulda çok büyük bir coşkuyla kutlanması gereken bir gündür.

Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendinin Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’yi açtığı tarih 14 Mart 1827’dir. II Mahmut dönemine denk gelen bu tarih, Türk Tıbbının da batıya açıldığı ilk gündür. Ama 14 Mart’ın, tıp bayramı olarak kutlanmasının asıl nedeni 14 Mart 1919’dur.


O tarihte İstanbul, İngiliz işgalindeydi. Yurtseverler, ülkenin dört bir köşesinde bağımsızlıklarının üzerine çöken karabasandan kurtulma çabasında ve kulaklar Anadolu’daydı. İşte öyle bir ortamda Tıbbiyeliler, 14 Mart 1919 günü Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin açılış yıldönümünü fırsat bilerek bir kutlama düzenlediler. İngiliz işgalciler, Kızıl Haç yetkilileri oradaydı. Genç Tıbbiyeli Dr. Memduh Necdet, Türk, Rum, Ermeni ve Musevi tıbbiyeliler adına bir konuşma yaptı.

“İtiraf ediyoruz ki vatan, bilhassa onun kalbi, beyni olan İstanbul bu dakikada korkunç bir buhran geçiriyor. Ama korkmuyoruz… Buradayız, burada kalacağız… İstanbul bizimdir; … Çünkü istiklâl buradadır…”

Genç Tıbbiyeli Memduh Necdet’in “Buradayız, burada kalacağız” sözü “Tıbbiyelilerin” tarihsel olarak genlerine sinmiş bir sözdür ve aradan geçen 100 yıldan fazla bir süre sonra da bizler aynı söze sahip çıkmayı sürdürüyoruz.

“Buradayız, burada kalacağız…”

1919 yılının 14 Mart gününün genç Tıbbiyeli Memduh Necdet dışında birçok başka kahramanı da vardı. O kahramanlardan biri, o yıl henüz 3. sınıf öğrencisi olan genç tıbbiyeli Hikmet Bey idi. Hikmet bey, arkadaşları ile 14 Mart günü bir protesto gösterisi düzenleyerek Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanenin iki kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı astı. İşgal kuvvetleri bu olaya müdahale etti ve çıkan çatışmada Dr. Hikmet yaralandı.

Bu heyecanlı genç hekim adayı, Tıbbiyelileri temsilen Sivas kongresine de katılmıştır. Dr. Hikmet beyin kongrede 9 Eylül 1919 gecesi Atatürk’e karşı yaptığı konuşma unutulmazdır.

“Paşam, … mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsunlar şiddetle red ve takbih ederiz. Farz-ı mahal, manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz “

Gazi Mustafa Kemal’in ona verdiği yanıt ise tarihe geçmiştir.

“Evladım biz azınlıkta kalsak bile mandayı kabul etmeyiz, parolamız tektir ve değişmez. Ya istiklal ya ölüm.”

Dr. Hikmet Büyük Taarruz öncesi Anadolu’ya geçmiş ve taarruza katılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in ilanından sonra Hikmet beyi çok sormuş, aramış ancak izine rastlayamamıştır. Ona ulaşılamayınca onun büyük taarruzda yaşamını yitirdiği düşünülmüştür.

Ancak Mustafa Kemal’in ölümünden kısa bir süre sonra arkadaşları Dr. Hikmet’e Ankara’da rastlarlar. Öldü sanılan Dr. Hikmet aslında Albay rütbesi ile Anadolu’da bir hastanede başhekimlik yapmaktadır ve soyadı kanunundan sonra “Boran” soyadını almıştır. Neden hiç ortalarda görülmediği sorusuna “eğer Gazi’yi görmeye gelseydim kendisinden bir şey isteyeceğimi düşünebilir dedim ve onunla karşılaşmamaya özen gösterdim” yanıtını vermiştir.

Dr. Hikmet Boran, 1944 yılında Sarıkamış’ta bir tatbikat sırasında, kar altında kalan askerlere yardım ederken hastalanmış ve yaşamını Akciğer tüberkülozu nedeniyle yitirmiştir. Ulusal kurtuluş savaşımızın kahramanlarından biri olan bu hekim, ülkemizin en önemli sunucularından biri olan Orhan Boran’ın da babasıdır.

Mülkiye, Harbiye, Tıbbiye geleneğinin önemli bir ayağı olan hekimler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında ve çağdaşlaşmasında çok önemli bir rol oynamıştır.

Bu mirasa sahip çıkmayı sürdüreceğiz.

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 313. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.