Bağışıklık sistemimiz ve hijyen teorisi – 2

Mustafa Çetiner
Bağışıklık sistemimiz ve hijyen teorisi – 2

Geçen hafta bağışıklık sistemimiz ile ilişkili yazmaya başlamıştım, bu yazıda konuya devam edeceğim.

Bir önceki yazımda bağışıklık sistemimizi sürekli veri girişi yapılan bir bilgisayara benzetmiş ve yaşamın ilk yıllarından itibaren çevresel temaslar ve infeksiyonlar ile ne kadar çok veri girilirse bağışıklık sisteminin gücünün de o oranda arttığını söylemiştim.

Yirminci yüzyılın başlarından itibaren özellikle gelişmiş Batı toplumlarında egzama, astım, saman nezlesi, besin alerjisi gibi birçok alerji türünde büyük bir artış izlendi.


19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, su tesisat sisteminde ve sanitasyonda büyük gelişmeler görüldü, daha temiz yiyecek ve su kaynakları oluştu. Büyük şehirlerde infeksiyon oranlarında büyük düşüşler gözlemlendi ve daha steril şehirler yaratıldı. Ancak tüm bu hijyenik gelişmelerin alerjilere zemin hazırladığını düşünenler var.

Doğal çevreyle iç içe yaşadığınızda maruz kaldığınız mikrop çeşidi daha çok ve bu bağışıklık sistemimizi daha dirençli yapıyor. Bu durum özellikle yaşamın ilk yıllarında daha da büyük önem taşıyor.

Yapılan birçok çalışma bu hipotezi doğrular nitelikte.

2008 yılında yapılan bir çalışma, daha steril bir doğum yöntemi olan sezaryen ile doğan çocuklarda alerjinin daha sık olduğunu ortaya koydu. Ayrıca steril olmayan anne sütü yerine bebek maması ile beslenen çocuklarda da alerji aynı şekilde daha sık görülüyor.

Kalabalık, çok çocuklu ailelerde yaşayan çocuklarda alerjik hastalıklara daha az oranda rastlanıyor.

Finlandiya’da yapılan bir çalışma, doğanın kucağında yaşayan çocukların derilerinde daha çok mikroorganizma çeşidi bulunduğunu ve alerji risklerinin azaldığını gösteriyor.

Başka bir çalışma ise, bağırsak florası daha az türde farklı bakteri içeren çocuklarda çocukluk dönemi alerjilerinin sıklığının arttığını ortaya koyuyor.

2014 yılında 50 farklı çalışmayı kapsayan detaylı bir analizde, özellikle çocukluk döneminde veya anne karnında iken çok fazla antibiyotik kullanımının alerjiyi ve özellikle astımı arttırdığı gösterildi.

ABD’de 1997-1999 ve 2009-2011 yılları karşılaştırıldığında, besin alerjilerinde %50, cilt alerjilerinde ise 69% oranında artış olduğu bildiriliyor. Sanayileşmiş ülkelerde cilt alerjileri her 10 çocuğun 2-3’ünü etkiliyor.

Modern yaşam, çoğunluğumuzu büyük şehirlerde yaşamaya, vaktimizin yaklaşık yüzde 90’ını kapalı ve steril ortamlarda (ev, iş yeri, okul vb.) geçirmeye zorluyor.

Milyonlarca yıl boyunca, bağışıklık sistemimiz zorlu çevresel koşullarda hayatta kalmak için evrimsel gelişme gösterdi. Fakat modern hayatta bağışıklık sistemimiz yeteri kadar mikrop ile karşılaşmıyor, bir anlamda yeteri kadar eğitilemiyor.

Yani veri girişi aksıyor.

Bu durumda ise bağışıklık sistemi aşırı tepkiler vererek alerjik reaksiyonlar gösteriyor. Sadece alerji ve alerjik hastalıklar değil, bir önceki yazımda detaylı anlattığım otoimmün hastalıklar da böyle gelişiyor.

İki haftadır yazdıklarımın tümüne “Hijyen Teorisi” ismi veriliyor.

Hijyen teorisi ile ilişkili olarak yazdıklarımın tartışmalı konular olduklarını, hijyen hipotezine karşı çıkanların azımsanamayacak kadar çok sayıda olduğunu da hatırlatmak lazım.

Örneğin nezle, grip, kızamık gibi viral etkenlerle karşılaşmanın alerji sıklığını etkilemediğini ortaya koyan çalışmalar yayınlandı.

Gerçek olan bir tek şey var.

Bağışıklık sistemimiz bir bilgisayar gibi sürekli bilginin yüklendiği bir sistem. Bu sisteme yüklenen bilgiler onun yararlı-zararlı ayırımını yapmasını, kendine ait ve kendinden olmayan farkını anlamasını sağlıyor.

Başta Helikobakter Pilori ve Hepatit virüsü olmak üzere kimi parazitlerin de içinde olduğu mikroorganizmalar, bağışıklık sistemimizin oluşmasına ve gelişmesine paha biçilmez katkılar sağlamıştır.

Konuya ilgi duyanların bu yazıya temel olan New York Times’da yayımlanan Mike McQuade imzalı makaleye göz atmalarını öneririm.

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 175. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.