Bilim dışılığa övgü

Mustafa Çetiner
Bilim dışılığa övgü

Kaç gündür, tüm medya yeniden aşılarla uğraşmaya başladı.

Bu defa aşıların yeniden gündeme gelmesinin sebebi ülkemizin saygın gazetecilerinden birinin yazdığı kitaptı. Dahası, onun sınırı biraz zorlayarak gazeteciden çok tıp insanı gibi konuşmaya başlamasıydı. Söz konusu gazetecinin mesleki değerine hiç bir söz söyleyemem ama bu süreçte ciddi bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Gazeteci, uzmanlık alanı olmayan konularda ahkam kesen değil, uzmanlık alanı olmayan konularda doğru kişilere doğru soruları soran kişidir bence.

Yani iyi gazeteci kanımca şöyle dememelidir;


“İki yaş altı çocuklara aşı yaptırmak yanlıştır”

Ama kanımca şöyle diyebilir; “Aşılar konusunda uzman olan falanca kişiye sordum, iki yaş altı çocukların aşılanmasının şu nedenlerle doğru olmadığını söyledi.”

Daha iyi gazeteci ise yine kanımca, şöyle söyler;

“Aşılar konusunda uzman olan falanca kişiye sordum, iki yaş altı çocukların aşılanmasının şu nedenlerle doğru olmadığını söyledi. Buna karşılık fi lanca kişi ise bu yaş grubunda aşılanmanın şu nedenlerle doğru olduğunu söyledi...”

En iyi gazeteci ise kanımca der ki;

“Aşılar konusunda uzman olan falanca kişiye sordum, iki yaş altı çocukların aşılanmasının şu nedenlerle doğru olmadığını söyledi. Buna karşılık fi lanca kişi ise bu yaş grubunda aşılanmanın şu nedenlerle doğru olduğunu söyledi. Ancak sağlık alanındaki otoritelerin ezici çoğunluğu aşılamayı öneriyor. Yine de bu örgütlerin falanca-fi lanca çıkar grupları ile yakın ilişkileri tartışılıyor. Kimileri bu çıkar ilişkilerinin aşılama konusunda yapılan önerilerin üzerinde etkili olduğunu söylüyor...”

Bir gazeteci bunları yaptıktan sonra sonuna kendi düşüncelerini de ekleyebilir elbette. Mükemmel gazeteci ise işte bu “çıkar ilişkilerini” ortaya çıkaran kişidir. Batı dünyasında birçok örneği var bunun. İlaç sektörünün ve bazı güç odaklarının sağlık alanındaki kirli planlarını ortaya çıkaran, tüm gayretini bunların ortaya çıkarılmasına harcayan önemli gazeteciler var.

Ben Goldacre ve Antony Barnett bunlardan sadece ikisi.

Bu konuda benim hassasiyetimin temel noktası, “bu ülkede bilim için zaten olmayan inancın bu tür tartışmalarla tamamen ortadan kalkması” riski.

Söylediklerimin başkalarının yaptığı gibi “Ortodoks” bir bilim savunuculuğu ile ilişkisi yok. Ben de bilim dünyasındaki yanlışların farkında olan biriyim. Bilim konusunda ezberlerim olmadığını anlamak için sayıları 40’a yaklaşan “Akademi ve Bilim” yazılarıma göz atmak yeter. Bu ülkenin bir çok kentinde “Bilim bizi nasıl kandırıyor” konulu konuşmalarımda her zaman bilime değil, ama kimi bilimsel yöntemlere ve tartışılan ilişkilere yönelik eleştirilerde bulundum, Hedef aldığım asla bilimin ve bilimsel yöntemin kendisi olmadı.

Bu yazının amacı ülkemizin önemli gazetecilerinden birini eleştirmek değil, tam tersine onun dikkatini “bilim karşıtlığının yükseldiği bir toplumda bu sürece katkı veriyor olabilmek” riskine karşı uyarmak.

Bu tartışmada çok ciddi bir üslup sorunu var. Bu ülkenin saygın bir gazetecisinin öfkeyle ve yüksek sesle sergilediği “aşı karşıtlığı” tavrının yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu aşı karşıtlığı tartışmasının temel nedeni belli ki grip aşıları. Çünkü grip aşılarının koruyuculuk oranları tartışmalı.

Ama tartışma bu noktada kalmıyor, çocuk felcinden, hepatit aşısına, tüm aşılar zan altına giriyor. Tartışma bununla da bitmiyor, bilimi kirletenlerin yerine bilimin kendisi tartışılmaya başlıyor.

Tartışmayı tapınak şövalyeleri, Rockefeller düzeyine indirdiğinizde – bu etkiyi küçümseyen biri değilim – vardığınız nokta koca bir “bilim dışılık” oluyor. Tartışmayı bilim dışılığa taşıdığınızda ise zaten eğitim düzeyi malum bir toplumda, herkesin istediği her şeyi söyleyebileceği bir iklim oluşuyor.

Oysa bu toplumun en büyük sorunu, bilim ve akıl yoluna giremiyor olması.

Bilim değersizleştikçe bilim yapmaya çalışanlar da değersizleşiyor. O değerlilerin sesi çıkmaz olunca ve sindirilince, onların yerini daha az değerliler alıyor ve bu az değerliler “bilim yapıyormuş” gibi davranıyorlar.

Bu bilime olan inancı daha da azaltıyor. Sonrasında topyekûn bilim insanlarını küçümseme hastalığı başlıyor. Bilen bilmeyen, ağzı olan herkes konuşuyor.

Ortaya kocaman bir kakafoni çıkıyor.

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 192. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.