D vitamini konusunda bilinmeyenler – 1

Mustafa Çetiner
D vitamini konusunda bilinmeyenler – 1

D vitamini konusu tıbbın son yıllardaki en popüler konularından biri. Hakkında o kadar çok söylendi ve yazıldı ki, ne doğru, ne yanlış, ne yapmalı, ne yapmamalı hepsi birbirine karıştı.

Peki bu hikaye nasıl başladı?

Boston Üniversitesinde Endokrinolog olan Dr. Michael Holick, 1970’li yılların sonlarından itibaren D vitamini ile uğraşmaya başladı ve yıllar içinde D vitamini konusunda uzmanlaştı.


Takvimler 2011 yılını gösterdiğinde, Amerikan Endokrin Cemiyeti olan “Endocrine Society”, Dr Hollick’in çok etkin rol oynadığı bir süreç sonunda D vitamini ile ilgili bir raporu hazırladı. Bu raporda tüm yaş grupları için Amerikalıların büyük çoğunluğunda D vitamin eksikliği olduğu, kandaki D vitaminin düzeyinin en az 30 nanogram/mL olması gerektiği belirtiliyordu.

Gerçekten de en düşük D vitamin düzeyi olarak 30 nonogram /mL kabul edildiğinde Amerikalıların yüzde 80’inde D vitamini eksikliği olduğu sonucuna varılıyordu. Yani rapor, ABD’de gerçek anlamda bir “D vitamini eksikliği salgını” olduğunu iddia ediyordu.

Oysa aynı yıllarda “National Academy” D vitamini için normal değeri 20 nanogram/mL olarak belirlemişti.

Durum değişmedi, kulak asan olmadı ve hatta normal sınırı düşürmek bir yana daha da yükseltenler oldu. “American Journal of Medicine” isimli dergide 2015 yılında yayınlanan bir makale, D vitamin düzeyinin 50 ng/ml üzerinde olması gerektiğini, bu değerin altında D vitamin düzeyine sahip kişilerde ölüm riskinin arttığını bildirdi. Bu makaleye dayanarak bir çok hekim D vitamin düzeyini hastalarında 50 ng/ml üzerinde tutmaya çalıştılar. “D vitamin-mania” hali sürerken, 2010 yılında Hollick’in “Vitamin D Solution” isimli kitabı yayınlandı. Kitabın kapağında yazılan cümle çok iddialıydı; “Ana sağlık problemlerinizin çözümü için 3 basamaklı Vitamin D çözümü.”

Dr. Holick, bu kitapta D vitamin eksikliğinin; kanser, şeker hastalığı, bazı otoimmün hastalıklar, şizofreni ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıkların gelişim riskini arttırdığını öne sürüyordu. Kitapta herkesin D vitamini düzeylerini bilmesi ve D vitamini kullanması gerektiğini söylüyordu. Dr. Holick’in yazdıkları ve rehberlerdeki D vitamini önerilerinin etkisi ile vitamininin yıllık toplam satış miktarı, 936 milyon dolara kadar yükseldi. Yıllar içinde D vitamini pazarı tam 9 kat büyüdü. 2016 yılında 10 milyon Amerikalı sağlık sigortası kapsamında Vitamin D düzey tayini yaptırmıştı.

“D vitamin-mania” hali baş döndürücü bir hızla yayılırken başka sorular gündeme gelmeye başladı. Bu soruların başında Hollick’in D vitamini firmaları ile yakın ilişkisinin çalışmalarına nasıl yansıdığı sorusu vardı. Dr Hollick’in en büyük D vitamini üreten QUEST firması ile 40 yıla dayanan ve hiç saklamadığı bir ilişkisi zaten biliniyordu ve danışmanlık ismi altında fi rmanın Dr Hollick’e önemli miktarlarda ödeme yaptığı ortaya çıktı. Dr. Holick, solaryumun doğru miktarlarda kullanıldığında önerilebilir D vitamini kaynağı olduğunu ileri sürüyordu. Benzer biçimde Dr. Holick’in solaryum firmaları ile de finansal bağlantısı ortaya çıktı. Kaldı ki, solaryum kansere neden olucu etkileri nedeniyle artık kullanımından vazgeçilen bir yöntemdi.

Dr. Hollick’in ilişkilerinin tartışılmaya başlaması, D vitamini konusunda söylediklerine de gölge düşürmeye başladı. Bir çokları bu durumu kabul edilemez bulurken, diğerleri bilim insanlarının özel sektöre danışmanlık yapmalarında etik dışı bir durum olmadığını, bunun sadece sağlık alanında değil, her alanda yapılabileceğini söylüyordu.

Ben de aslında ikinci gruptan insanlar gibi düşünüyorum ancak Dr Hollick’in D vitamini salgınının çıkmasında çok önemli bir rolü olduğu ve eş zamanlı yayınlanan kimi raporların göz ardı edilmesine etkisi göz önüne alınırsa burada bir etik sorun olduğu düşünmek gerekiyor.

Nitekim “Endocrine Society ”nin D vitamini ile ilgili 2011 önerilerinden kısa bir süre önce “National Academy of Medicine” Vitamin D eksikliği hakkında başka bir rapor yayınlanmış ve bu raporda Amerikalıların doğal yollardan yeterince D vitamin hormonu aldıkları belirtilmişti. Rapor sadece kemik erimesi gibi riskli hastalar için D vitamini testi istemek gerektiğini söylüyordu ancak bu rapora çok kulak asan olmadı.

Haftaya devam edeceğiz...

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 176. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.