Grip aşısı tartışması – II

Mustafa Çetiner Y
Grip aşısı tartışması – II

Grip aşılarını konu alan geçen haftaki yazımda grip aşılarının koruyuculuk oranlarının kimi yıllarda gerçekten çok düşük olabileceğini ve aşı tartışması yapılırken bu noktanın önemine vurgu yapmış ve sözü ilaç sektörüne getirerek yazıyı bitirmiştim.

Kaldığım yerden devam edeyim.

İlaç firmalarının temel amacı “kar etmek” isteğidir. Burada en ufak bir tartışma yok. Tıpkı diğer tüm sanayi kollarında olduğu gibi yani. Ne bir eksik ne de bir fazla... Ama burada insan sağlığı söz konusu olduğundan ilaç sektörü daha hassas ve daha çok tartışılan bir sektör, hepsi o.


Otomobil üreticisi bazı firmaların emisyon skandallarını bilmeyen yoktur. İlaç firmalarının bazen yaptığı etik dışı işler de aynı.

Otomobil firmaları nasıl yaptığı yanlışlardan döndürüldü ve bedelleri ödetildiyse, ilaç firmalarının da benzer biçimde yaptıkları yanlış uygulamaların bedelleri ödetilmelidir, ödetiliyor.

Telefon firmalarının yaptıklarından kimi zaman nasıl hiç hoşlanmıyorsak, ilaç firmalarının kimi yaptıklarından da böyle hoşlanmıyoruz, hepsi o.

Otomobilsiz, cep telefonsuz yaşayamıyorsak, ilaçsız da yaşayamayız.

O sektörlerde nasıl kirli insanlar varsa ilaç firmalarında da var.

Ama nasıl otomobil ve telefon firmalarının teknolojilerini ve insanlığa katkılarını görmezden gelemezsek ilaç firmalarının katkılarını da görmezden gelemeyiz. Yani siz nasıl otomobil üreticilerine kızıp işe ata binip gitmeyi düşünmüyor, düşünseniz bile bu düşüncenizi gerçekleştiremiyorsanız, grip aşılarının koruyuculuk oranlarına bakıp karaciğer kanserine ve siroz gelişimine karşı koruyuculuğu tam olan hepatit aşılarını, tetanoz ve kuduz aşılarını tartışamaz, halk sağlığı açısından çok önemli bu aşıları “yaptırmıyorum, yaptırmayınız” diyemezsiniz.

Nasıl kendi arabamızı, cep telefonumuzu üretelim, uluslararası tröstlere teslim olmayalım diyorsanız, bu konuda da ancak “kendi aşımızı biz yapalım” diyebilirsiniz, ve sonuna kadar da haklı olursunuz, o kadar.

Önemli nokta şu: Kimi sorumsuz kişilerin peşine takılıp, aşılar konusunda toptancı bir yaklaşıma girmemek gerekir. Kimi aşılar tama yakın koruyucudur ve halk sağlığı için olmazsa olmazdır, kimi aşıların ise koruyuculuk oranları düşüktür ve etkinliklerini “aşı satıcılarının” köpürtmelerine aldanmadan değerlendirmek gereklidir.

Son yıllarda aşı karşıtlığının ve özellikle sosyal medyada dezenformasyonun yaygınlaşması ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Örneğin, tüm dünyada sayıları hızla artan kızamık olguları çok dikkat çekici. Dünya sağlık örgütünün 2018 raporunda dünyada yaklaşık 10 milyona yakın kızamık olgusu ve 142.000 ölüm bildirildi. Bu rakamlar çok yüksek rakamlar ve aşı karşıtlığının geldiği korkutucu noktayı da gözler önüne seriyor. Eğer sadece grip aşılarına karşı olunursa bunun bir rasyoneli ve tartışılabilirliği var belki ama yukarıda andığım diğer aşılara karşı olmak bilim dışı olmakla eşdeğerdir.

Aşı karşıtlığı ne yazık ki, her geçen gün biraz daha artıyor. Sadece Avustralya’da temel aşıları yapılmamış 40.000 çocuk olduğu tahmin ediliyor. ABD’de 18 eyaletin 12’sinde aşı zorunluluğu bulunmuyor.

Oysaki Dünya Sağlık Örgütü raporu, aşılamanın her yıl 2-3 milyon çocuğun yaşamını kurtardığını, 1990 yılı ile karşılaştırıldığında 2016 yılında çocuk felcine yakalanan sayısının 6 milyon azaldığını, kızamık gelişme riskinde %30’luk bir düşüş olduğunu gösteriyor.

Avrupa’da aşı karşıtlığına karşı artan tepki büyüyor. Örneğin, İtalyan Hükümeti, çocukların okula kaydedilmeleri için temel aşıların yapılmasını şart koydu. İngiltere bu yıl grip aşı yaptırma yaygınlığının artırılmasına yönelik bir kampanya başlattı. İngiltere sağlık otoritelerinin yaptığı açıklamalarda, 10-11 yaş arası 600.000 ilkokul çocuğu başta olmak üzere tam 25 milyon kişiye ücretsiz grip aşısı temin edileceği belirtildi.

İngilizler akılsız değil, bu kampanyanın sadece halk sağlığı değil sağlık ekonomisi için de iyi olacağını düşündüklerinden bunu yapıyorlar. Hastane yatış süreleri, tedavi masrafları, iş gücü kayıpları yani yarar/maliyet dengesi mutlaka göz önüne alınması gereken bir nokta çünkü.

Devam edeceğim...

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 196. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.