Ispanak iftiraya mı uğradı?

Mustafa Çetiner
Ispanak iftiraya mı uğradı?

Geçtiğimiz haftalarda ülkemiz Ispanak ile büyük sorun yaşadı, İstanbul, Tekirdağ, Edirne ve Kocaeli›nde onlarca kişi zehirlendi. Toplam 196 kişi hastanelere başvurdu. Ben de bunun üzerine YouTube kanalımda bir video yayınladım ve resmi makamların ifadelerini kaynak göstererek, zehirlenmeden ıspanağın içine karışan “güzel avrat otu” ve/veya “adam otunun” sorumlu olduğunu söyledim. Geçtiğimiz günlerde beni Prof. Dr. Erdem Yeşilada aradı. Dr. Yeşilada hem kişiliği hem de akademik kimliğiyle benim saygı duyduğum bir bilim insanıdır. Güzel avrat otu ve adam otu konusunda beni uyardı.

Dr. Yeşilada, güzel avrat otunun yukarı doğru dikilen, çalımsı bir bitki olduğunu, yerde yetiştirilen ıspanak ile karışma olasılığının yok denecek kadar az olduğunu söyledi. Adam otunun da zehirlenmenin görüldüğü bölgelerde yetişmediğini, Toroslara ait bir bitki olduğunu söyledi.

Yeşilada, zehirlemeye yoğun endüstriyel yerleşime bağlı olarak taban suyuna bazı antikolinerjik etkili maddelerin karışması veya bazı tarım ilaçlarının neden olabileceğini söyledi, ancak zehirlenme nedeni konusunda hala tam emin değildi. TMMOB ve Ziraat Mühendisleri Odası ise Tarım Bakanlığı tarafından yapılması gereken denetimin yetersizliği nedeni ile böyle zehirlenmelerin yaşandığını belirtti. Bu tartışma, ülkemizde tarım ilaçlarının kullanımının denetlenmediği ve bilinçsiz kullanıldığı iddialarını gündeme getirdi. Aslında bu sorun sadece Türkiye’ye özgü değil. Dünyada da tarım ilaçlarının kanserojen etkisi çok sık tartışma konusu oluyor.


Sorun sanıldığından büyük ve bu işi sadece organik tarım gibi romantik söylemlerle çözmek olanak dışı. İnsan nüfusu hızla artıyor, dünyada nüfusu artan tek canlı insan. Bu ihtiyar dünyamız, artan bu nüfusu beslemek konusunda her geçen gün biraz daha zorlanıyor. Yani öyle “GDO kötü, tarım ilaçları katil” sözleriyle bu amansız soruna katkı veremeyiz, üretimi insana zarar vermeden arttırmak zorundayız.

Ancak organik tarım diye diretenleri de bir yandan haklı görmek lazım.

2015 yılında yapılan bir çalışma, çocuklarda tarım ilacı maruziyetinin lösemi ve lenfoma riskini yaklaşık 45% arttırdığını gösterdi. Yetişkinlerde de bazı spesifik tarım ilaçlarının kanser riskini arttırdığı biliniyor. Örneğin yer fıstığı tarlalarında kullanılan bir tarım ilacının kolon ve mesane kanseri riskini arttırdığı rapor edildi. Bazı çalışmalarda, tarlalarda çalışan kadınlarda meme riskinin arttığı gösterildi. Tarım ilacı ve kanser ilişkisinde belki de en iyi bilinen ve kanıtlanan grup hematolojik kanserler. Nitekim Lenfoma, Kronik Lenfositik Lösemi ve multiple miyelom sıklığı tarım ilacı maruziyetinde anlamlı olarak artıyor.

GDO ve tarım ilaçları kullanımının artması ve insanlara artmış besin kaynakları yaratmaya katkı sağlaması önemli ama bu süreçlerin çok ama çok iyi denetlenmesi gerekir. Ağustos 2018’de ABD’nin California eyaletinde bir kanser hastası, tarım ilaçları üreticisi Monsanto firmasını mahkemeye verdi. İddiası şuydu; şirketin yabani otlar için kullanılan tarım ilaçlarında bulunan glifosat maddesi nedeniyle kanser olmuştu. Mahkeme Monsanto firmasını bu kişiye 289 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum etti. Bu, glisofata karşı açılan ilk kanser davasıydı. Bugün ilaç hakkında ABD’de açılmış 5 binden fazla dava bulunuyor. Yine 2019 Mayıs ayında ve yine ABD’de Monsanto ‘nın başka bir ürününe karşı açılan bir dava daha gündeme geldi. Monsanto’nun tarım ilaçları yüzünden kansere yakalandığını iddia eden emekli bir çift, dava sonunda tam 2 milyar dolar tazminat kazandılar.

Dünya Sağlık Örgütü’nün uzmanlaşmış kanser kuruluşu olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu, glifosatın insanlarda muhtemelen kansere yol açabileceği görüşünde. Dünyada birçok çevre örgütü de ilacın acilen yasaklanmasını talep ediyor. Ancak bu görüş tüm akademik çevrelerde kabul edilmiyor. Amerikan Çevre Koruma Ajansı (EPA), dikkatli ve kontrol altında kullanıldığında glifosatın güvenli olduğunu savunuyor.

Peki ıspanak ve diğer sebze ve meyveleri yemeyecek miyiz? Massachusetts Üniversitesinde yapılan yeni bir çalışma, musluk suyu ve 1%lik sodyum bikarbonat solüsyonu ile yıkamanın, meyve ve sebzeler üzerinde tarım ilaçları kalıntılarını yok edebildiğini gösterdi. Sirkenin de sebze ve meyve üzerindeki mikroorganizmaları yok ettiğini varsayarsak önce bikarbonatlı su ve sonra sirke kullanmak akıllıca olabilir.

Ispanak için Prof. Dr. Erdem Yeşilada’ya kulak vererek yazıyı bitirelim...

“Bence yıkanıp doğranmış ıspanak almayın. Alırken köklü satın alın, kökleri çok karakteristik pembedir. Tek tek silkeleyin, düşen parçalar olursa inceleyin. Sodyum bikarbonat ilave edilmiş su ile iyice yıkayıp yemek yapın. Rahmetli annem köklerini de zeytinyağlı yemek yapardı.”

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 191. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.