Kanser hakkında yanlış bilinenler – 4

Mustafa Çetiner
Kanser hakkında yanlış bilinenler – 4

Şimdi düşünün...

Üzerinizden uzak olsun, ama kansere yakalandınız, müthiş bir hayal kırıklığı, kızgınlık, iç sıkıntısı yaşamaz mısınız?

Yaşamam diyen yalan söyler, bunun aksi söz konusu bile olamaz.


Bu iç sıkıntısı ve moral kaybından daha insani, daha normal bir şey olabilir mi? Sonra yine düşünün, sapasağlam birileri karşınıza geçip size “moralini sağlam tut, bu işin başı moral, moralsiz olursan hastalığı yenemezsin” derse ne hissedersiniz?

Herhalde en hafifinden “sana göre hava hoş” demek geçer içinizden. Kanser hastalarına en sık söylenen yalanlardan biridir bu.

“Moralini sağlam tut, kanserin ilacı moraldir...”

Tam bir kuyruklu yalan...

İnanışlarımız, yaşam biçimlerimiz, kültürümüz, eğitim düzeyimiz yaşama karşı duruşumuzu belirleyen temel etmenlerdir, insanların kanser olduklarında gösterdikleri tepki bu özellikleri ile yakından ilintilidir. Herkes bu sorunla farklı biçimlerde başa çıkar, ancak ne olursak, kim olursak ve nereden gelirsek gelelim, kanser olduğumuzu öğrendiğimizde moralimizin iyi olmasını sağlayamayız.

Bu “moralini sağlam tut, kanserin ilacı moraldir” önermesi zararsız bir palavra olarak kalsa iyi ama hasta üzerinde olumsuz etkiler de yaratabiliyor. “Moralini sağlam tut” zorlaması, hastaların yaşadıkları o büyük travmaya, onca sıkıntı, korku ve endişeye bir de “moralimi sağlam tutmalıyım” kaygısı ekliyor.

Bununla baş etmek çok zor, düşünsenize, asla moralli olmayacağınız bir süreçte üzerinizde “aman sağlam dur” baskısı, sağlam duramazsan yandın..! Bu konuda yapılan bilimsel çalışmaların hiç biri tek başına stres faktörünün kansere neden olduğunu, stresli olanların tedaviye daha kötü yanıt verdiğini ikna edici bir biçimde gösteremedi.

Peki ne yapmalı ?

Kanser tanısı alan hastaların o dönemde yaşadıkları travmayı, üzüntüyü, kızgınlığı rahatça yaşamalarına izin vermek lazım.

Korku, kaygı, inkar, kızgınlık, suçluluk hissi, anksiyete, stres, yalnızlık ve izolasyon hissi, depresyon, mutsuzluk gibi duyguların tümü bu süreçte yaşanabilecek, çok insana dair duygulardır.

Elbette hastaların kararlılıkları, iyileşme konusunda gösterdikleri irade tedavi süreçlerini çok olumlu etkileyen ve hatta – her ne kadar yeterli bilimsel kanıt yoksa da – sağ kalım sürelerine bile katkı sağlayabilecek bir avantajdır ama bu “kanserin ilacı moral” anlamına gelmez.

Hastalarımdan birinin bana yolladığı mektubun bir bölümünü paylaşmak istiyorum sizinle.

Sağlık çalışanlarından biri ile ilişkisi yazdıkları her şeyi yeni baştan düşünmemiz gerekliliğini gösteriyor.

“... nedense hastanede tanışmamam gereken bir insan gibi gelmişti. Sanki Starbucks’ta kasa sırası beklerken, yanlışlıkla önüne geçtiğim, sonra fark ettiğimde ‘yo yo siz buyurun lütfen’ diye yerini feda eden tatlı kadındı. Ya da ne bileyim D&R’da ayni kitaba elimizi uzattığımız, hafiften mahcupça gülümsediğimiz birisi de olabilirdi... Ama hastanede beni tedavi eden biri olamazdı...”

Söz ettiği hekimin neden onun hekimi olamayacağının ipucu şu cümlelerinde saklıydı aslında. “Audrey Hepburn filmlerinden bahsettik, hayranlığımı görünce beni kortizondan şişmiş patates suratımla Audrey Hepburn’e benzetti. O sırada merhum Audrey Hepburn muhtemelen mezarında ters döndü.”

Mesaj çok açık değil mi? “Bana, ne kadar acıtırsa acıtsın, yalan söylemeyin” diyor Onun hissettikleri elbette çok “sübjektif” olabilir. Ancak yazdıkları tıpta hastalık bulgularının, klinik, laboratuvar ve radyolojik verilerin arasına saklanan, kimi zaman belki de ‘profesyonel deformasyon’ nedeniyle göremediğimiz, hastalıktan tamamen bağımsız “bireysel” farklılıkların önemini bize hatırlatıyor. Sadece bize mi, herkese, aslında hasta yakınlarına, toplumun her bir bireyine.

Kanser hastaları da herkes gibi sadece gerçeği öğrenmek istiyorlar, saklamak hakkımız yoktur.

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 105. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.