Yalan ile palavra…

Mustafa Çetiner
Yalan ile palavra…

İki hafta önceydi, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine istifa dilekçemi vermek ve veda etmek için son kez gitmiştim.

Çok hoş bir tesadüf, Türk bilim dünyasının en saygın isimlerinden biri olan Prof. Dr. Hasan Yazıcı’yı da dinleme şansına eriştim.

Hastaneye bilim, bilim kültürü, etik, bilimsel çalışma metodolojisi, onun eksikleri ile ilişkili bir konuşma yapmak için gelmişti.


Çok iyi bir konuşmaydı, Hasan Öğretmen konuşmasının bir yerinde Amerikalıların deyimi olan “bullshit” ile “yalan” kavramlarından söz etti, aralarındaki farka vurgu yaptı.

Daha önce hiç düşünmemiştim.

Gerçekten de yalan planlanarak, insanları yanıltmak amacı ile yapılan bilinçli bir eylem, Amerikalıların “bullshit” dediği bildiğiniz palavra. Yani amacı olmayan gelişigüzel söylenmiş, gerçekle hiç bir biçimde bağdaşmayan lakırdılar.

Çok tanıdık geldi bu fark bana, her ikisi de her gün burnumun dibindeydi. İnsanlar yalanı ve palavrayı hem saldırmak, üstünlük kurmak, hem de kendini savunmak, zarar görmemek için kullanıyor..

İnsanoğlu tuhaf bir yaratık, gözünün önündeki perde kalksa, göremediği, anlayamadığı, çözemediği bilinmezler apaçık ortaya dökülse bile yine de yalana ve palavraya sarılabiliyor ve görmüyor.

Yani yalan ve palavra başkasına söylenmiyor sadece, insan kolayca kendisine de söyleyebiliyor. Palavranın ahmakça, geçici, zavallı, zayıf bir etkisi var, hatta gülünç. Bu nedenle onu bir yana bırakmalı, ama yalan çok tehlikeli, hele insan yalanı kendisine söylüyorsa.

Örneğin deprem olacağı kesin olan bir şehirde hiç deprem olmayacak gibi yaşamak böyle değil mi? Depremin kesin olacağı bir şehirde yönetenler ve yönetilenlerin tümünün bir yalana kapılıp ya da gerçeği görmeyip yaşayıp gitmesi nasıl açıklanır?

Ne zamana kadar hüküm sürer bu yalan, tabii deprem olana kadar.

Gerçeğin görünmez askerleri ve yenilmez bir gücü vardır. Ne yaparsanız yapın gerçek suratını gösterir eninde sonunda.

Gerçek bir gün gelip bütün yalan ve palavranın üzerinden buldozer gibi geçiverir. İster saldıran olun, ister kendini savunan, fark etmez, savrulup gidersiniz.

Profesyonel yaşamında taş üstüne taş koyamayanlar, taşları kendileri yaratmış gibi, “miş” gibi yaşayanlar, olup da aslında olmayanlar, bedeli ne olursa olsun, hak edip etmediklerine bakmadan ve ne pahasına olursa olsun sahnede olmak, bir köşe tutmak için debelenenler sonunda “gerçek” olanın o yenilmez gücüne toslayıp, dağılır giderler.

Gerçek sahneye indiğinde gölgesiyle bile yüzleşemeyen ürkek kalabalıkların, resmi bütünüyle göremeyen, kendine dönük, sadece kendisiyle ilgili kısımları algılayan ve eleştirenlerin, kendine yalancı ve palavracıların “biz var ya biz, biz nelere kadiriz” konulu nutuklarının değeri kalmaz. Kural değişmez, yalanı hükmetmek için söyleyen, karşısındakine bunu bir kader olarak dayatır, korunan da bunu aslında bir kader gibi algılar. Ünlü Alman matematikçi Wilhelm Jordan’ın dediği geliyor aklıma; “İnsan kadere zenginken değil yoksulken inanır...”

Tam da öyle, kaderi yani kendimize bağlı olmayan nedenleri düşünmesek, yalan veya palavra olduğuna bakmadan onlara inanmasak nasıl kalkarız bu yaşamın zorluklarının altından, öz benliğimiz ne hale gelir?

Öğretmenim Prof. Dr. Hasan Yazıcı’yı dinlerken düşündüm, sonuçları ne kadar ürkütücü olursa olsun, konforunu ne kadar bozacak olursa olsun, gerçeğin gücüne boyun eğmek, yalanlara inanmamak gerekir.

Ne kadar avantaj yaratacak olursa olsun, hayatını ne kadar kolaylaştıracak olursa olsun gerçeğin gücüne boyun eğmek, yalan söylememek gerekir. Özdemir Asaf’ın dediği gibi; karanlığı görmek değil, karanlıkta görmek önemlidir.

Yalan ve palavradan korunmanın da yolu budur.

Karanlığı görmek yetmez, karanlıkta görmek gerekir...

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 154. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.