Müziğin nörobilimi

Özlem Kayım Yıldız
Müziğin nörobilimi

Müzik salt duysal (işitsel) bir fenomen değildir; anıları canlandırır ve duyguları harekete geçirir ‘’keyif verici molekül’’ olan dopaminin salgılanmasını sağlar ve motor korteksi harekete geçirir (enstrüman çalma, baş sallama, ritim tutma).

Son zamanlarda müzik terapisinin belirli nöropsikiyatrik hastalıklarda yararlı olabileceğine dair yayınlarla karşılaşıyoruz. Gerçekte, eski çağlardan bu yana bazı zihinsel hastalıkların müzikle tedavi edilmeye çalışıldığına dair bilgiye sahibiz. Bu veriler umut vadediyor olsa da henüz elimizde hastalıkların tedavisinde müziğin etkinliğine ve nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin yüksek kanıt düzeyine sahip bulgular yok.

Fakat tarih boyunca tüm kültürlerin günlük yaşamında var olagelmiş ve in- san var oluşunun içsel bir parçası kabul edilebilecek müziğin beyinle ilişkisi ilgi çekici ve araştırmaya değer bir alan. Müziğin nörobilimi, nörobilimciler için olduğu kadar müzisyenler için de ilgi çekici.


Müzik performansı (yaratmak ve dinlemek, melodi, uyum, ritim) doğal bir insan aktivitesi olarak tanımlanabilir çünkü müzik yaratmak ve müzikten keyif almak, anıları canlandırabilen, duyguları uyarabilen ve insanları harekete geçirebilen, yaşamın erken evrelerinden beri var olan evrensel bir fenomen. İnsan beyninde özellikle işitsel algılamayla ilişkili kısım olmak üzere temporal loblar, diğer türlere göre daha geniş bir alan kaplar. Gelişmiş işitsel korteks ve bağlantıları, insanın dış çevreden gelen ritmik sesleri daha iyi algılayabilmesini sağlar. Gelişimsel nörobilim araştırmaları, anne karnındaki fetüste ve yenidoğan bebekte müzik algısının var olduğunu ve sosyoemosyonel gelişime katkıda bulunduğunu göstermiştir. Ninnilerin işe yaramaz olduğunu kim iddia edebilir?

Çok yönlü beyin aktiviteleri

Müziğin nörobilimi, insanların müzikle meşgul oldukları (ürettikleri ya da dinledikleri) sürece dahil olan beyin bölgelerini ve bu bölgelerin müzikle etkileşim biçimlerini araştırır. Müzik dinleme ya da üretme süresince ortaya çıkan beyin aktiviteleri birçok nörogörüntüleme ve elektrofizyoloji çalışmaları ile değerlendirilmiştir.

Her ne kadar müziğin yapıtaşı olan sesleri kulak ve beyindeki işitsel korteks algılasa da işitme engelli kişilerde de müzik algısının olması (vibrasyon-titreşim yoluyla) ve müziğin beyinde prefrontal ve motor korteksler ve hipokampus gibi birçok beyin bölgesini uyarması, insan beyninde müziğin kompleks biçimde işlendiğini gösterir.

Başka bir deyişle müzik, salt duysal (işitsel) bir fenomen değildir; anıları canlandırır ve duyguları harekete geçirir (hipokampus ve prefrontal korteks), ‘’keyif verici molekül’’ olan dopaminin salgılanmasını sağlar ve motor korteksi harekete geçirir (enstrüman çalma, baş sallama, ritim tutma).

Hüzün ve neşe

Bazı şarkılar bizi çok eskiye veya başka bir mekâna götürür, hüzünlendirir ya da neşelendirir. Gerçekten de ninnilerden ağıtlara, kimi zaman dilini bile bilmediğimiz şarkıların melodilerinin insan duygudurumu ve davranışları üzerine etkisi olduğu inkâr edilemez. Tarihsel olarak anlam, kelimelerden önce melodilerde yani müzikte vardı.

Müziğin ayrıca birçok beyin bölgesinde nöroplastik değişikliklerle ilişkili olduğu ve bilişsel yetileri artırabileceği belirlenmiştir. Enstrüman çalmak ya da şarkı söylemek kompleks motor ve bilişsel yetiler gerektirir. Müzisyen olanlar ve olmayanlar arasında dikkat ve lisan başta olmak üzere beynin bazı işlevlerinde belirgin farklılıklar vardır.

Özellikle bellek fonksiyonlarını yürüten hipokampus olmak üzere müziğin beynin birçok bölgesi ile etkileşimi, demans, inme, Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıklarda rehabilitasyonun bir parçası olarak müzik terapisinin kullanımını gündeme getirdi. Müziğin nörobilimi araştırmaları, belirli nöropsikiyatrik hastalıklarda müzik tedavisinin nasıl yarar sağlayabileceği konusunda değerli veriler elde edilmesini sağlayabilir.

Özlem Kayım Yıldız

*Bu yazı, HBT Dergi 385. sayıda yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız