Üç vakıf üniversitesi arasında ortak çalışma örneği. Mikro Ölçekte Kabarcıklı Hidrodinamik Kavitasyon ve Biyomedikal Tedavilerdeki Uygulamaları: Hidrodinamik kavitasyon, bir faz değişimi mekanizmasıdır. Kavitasyonda sıcaklık sabitlenip lokal basınç düşürülerek faz değişimi tetiklenir. Kavitasyon, lokal statik basıncın kritik bir değerin altına düşmesiyle oluşmaya başlar.
Hidrodinamik kavitasyon, ısı oluşturmaması, daha az yan etkiye yol açmasının beklenmesi, daha az masraflı ve enerji tasarruflu olması nedeniyle kanser tedavilerinde ve diğer tıbbi uygulamalarda ultrasonik kavitasyona alternatif olarak kullanıma aday bir metottur.
Ayrıca, hassas uygulama sistemiyle hidrodinamik metodla kabarcık kavitasyonlu akış sonucu oluşan yüksek enerjili kabarcıklar istenilen noktaya hedeflenebilir ve böylelikle kabarcıkların içe patlamasının yıkıcı etkisi hasta dokuları rahatlıkla tedavi edebilir. Makine mühendisliği, tıp ve moleküler biyoloji bölümlerinin ortaklaşa yürüttüğü multidisipliner bir seri çalışma devam etmektedir.
Üroloji doktoru Prof. Dr. Sinan Ekici başkanlığında yürütülen çalışmaların araştırma ekibi başta Doç. Dr. Ali Koşar, Doç. Dr. Devrim Gözüaçık ve Prof. Dr. Işın Doğan Ekici’den oluşmakta, araştırmaların değişik aşamalarında pek çok değerli bilim insanından destek alınmaktadır.
Çok merkezli TÜBİTAK destekli projeler sonucu mikro ölçekte kabarcıklı hidrodinamik kavitasyonun böbrek taşı tedavisinde ve tümör dokusunun yok edilmesinde kullanılabileceğini ortaya koydular. Hidrodinamik kavitasyonun tıbbi kullanım patenti Doç. Dr. Ali Koşar tarafından alındı.
Halen süren projede biyomedikal klinik uygulamalar için alet geliştirme üzerinde çalışılmakta ve teknolojik üretim için alt yapı hazırlanmaktadır. Hidrodinamik kavitasyon prensibiyle çalışan tıbbi araçlar, ultrason ve diğer yüksek teknoloji temelli araçlara göre çok daha uygun maliyetli bir şekilde üretilebilir ve pazarlanabilir olacaklardır (Bu araştırma 2015 yılı ARTEMA-Erginkan yenilikçi teknoloji ödülünü aldı).
Hidrodinamik kavitasyon akış yaratıcılarının başarısı yeni nesil biyomedikal aletlerin tasarımı ve geliştirilmesine yol gösterecektir, ülkemiz ve hatta dünya tıbbına yeni tedavi olanakları sağlayacaktır. Çalışmanın yüksek potansiyelinin bir göstergesi olarak, daha şimdiden hidrodinamik kavitasyonun medikal uygulamaları için patent başvurusu yapılmış ve ilerleme kat edilmiştir. Hedef, tıbbi tedavilerde yaygın olarak kullanılabilecek yeni biyomedikal aletler üretilmesi ve bunların iç ve dış pazarlarda kullanılmasıdır. (Bu araştırma 2015 yılı ARTEMA-Erginkan yenilikçi teknoloji ödülünü kazandı.)
Bilkent Üniversitesi ileri teknoloji çalışmaları
a) Elektronik bölümünde çalışan Rektör Abdullah Atalar daha 1976 yılında ilk kez PC’sini yaptığı gibi birçok buluşu yanında akustik mikroskobu da yapmıştır.
b) Rektörün kardeşi olan elektronik bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ergin Atalar ise 42 ABD patentine sahiptir ve NM görüntüleme tekniklerinde uluslararası üne sahiptir, sağlık alanında da kısmen ticarileşen birçok cihaz üretmiştir.
c) Bilkent Üniversitesi bünyesinde UNAM (ulusal nanoteknoloji araştırma merkezi) ve NTAM (Nanoteknoloji araştırma Merkezi) gibi 2 ayrı araştırma merkezinde özellikle üretim safhasına ulaşan başarılı çalışmalardan biri olan UNTAM müdürü ve TÜBA üyesi Ekmel Özbay’ın ülkemizin ilk chip üretimi projesinden ilk yazımızda vermiştik.
UNAM da ise Prof. Mehmet Bayındır yüksek enerjili kırmızı dalga boyunda ışınları kanserli dokuya taşıyarak ameliyatı kolaylaştıran fiber optik malzemeyi üretti. Saim Çıracı hidrojeni bağlayacak ve depolayarak ihtiyaca göre saklayacak nano-polimer başta olmak üzere birçok ileri teknoloji malzemesi geliştirdi. Diğer genç kadro da birçok yeni kullanım alanı malzemenin sentezini yaptılar. Bu üniversiteye bağlı Cyberpark’ta birçok teknoloji firması ihracat yapacak düzeye geldi.
Sabancı Üniversitesi
Sabancı üniversitesi araştırıcıları ticari değeri yüksek ileri teknoloji c-fiber gibi özel ürettikleri ileri teknolojik malzemelerle Holding fabrikalarını (Kordsa ve SASA). desteklediler. Teknopark İstanbul’da hayata geçecek olan Kompozit Teknolojileri Mükemmeliyet Merkezi, kompozit malzeme teknolojileri alanında çalışacak merkezi de kurdular. Ayrıca SÜ önümüzdeki 10 yıl boyunca her biri 1 milyar dolarlık bütçe ile desteklenecek olan “İnsan Beyni” ve “Grafen” projelerine Türkiye’den katılan tek kurum olarak, projelerin Türkiye yürütücüsü oldu.
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Analitik kimyada birçok biyo-sensör üretilerek kullanıma sunuldu. Ege ve İzmir’deki diğer Üniversitelerde ileri düzeyde tıbbı alet ve materyal geliştirildi. Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’nde hizmete sunulan Biyotıp Merkezi, çok boyutlu ve uluslararası bir araştırma yolu olmada ilerliyor.
Koç, Sabancı, Özyeğin, Kültür, Okan gibi holdingler tarafından kurulan vakıf üniversiteleri kendi holdinglerine teknik destek sağlayarak daha çok araştırma kaynağı bulmakta. Bu kaynaklarda ürettikleri teknolojileri doğrudan kendi holdinglerinin üretim alanlarındaki yatırımlarıyla teknolojiye aktarıyorlar.
Boğaziçi Üniversitesi
Kimya Bölümünde genç Profesör Rana Sanyal B.Ü. Kimya Araştırma merkezinde polimerik sentez ve ilaç uygulamaları, kanser tedavisine yönelik çalışmalarıyla sağlam dokulara zarar vermeden ilaçların polimer moleküle kuyruk şeklinde bağlanıp kanserli dokulara taşınmasını sağladı, bu teknikle kanserlerin kemoterapik tedavisinde yeni bir çığır açtılar. Proje paralarıyla kurdukları araştırma merkezi daha büyük başarılara imza atacak düzeye ulaştı, ülkemizde çalışmak araştırma yapmak isteyenin kaynak bulabileceğini gösterdi.
19. yüzyıldaki vahşi kapitalist sistemle sanayileşme, kölelik, pazar yaratma ve ucuz ham madde sağlamaya yönelik fakir ülkeleri kolonileştirerek sömürme ve insanları köleleştirme, zengini daha zengin yapma gibi işlevlerine karşın yeni ileri teknoloji verilen örneklerde görüleceği gibi, daha yeni bilgi çağı sanayileşmesi, eski sanayi gibi kas gücü ve sermaye değil, bilim ve bilgiye dayalı olduğundan, çevre dostu ve sosyal adaletli, insancıl olarak ilerleyerek bizim gibi geç sanayileşen ülkeleri de sıçratacak imkânlara sahip gelişmektedir.
Temel Bilimler
Ülkemizde plansızlık ve ileriyi görememe sonucu önce her üniversitede fen-edebiyat fakülteleri açma zorunluluğuna 2. eğitim de eklenince, temel bilimlerde mezun sayısı çok arttı. İş alanı yetersizliği nedeniyle bu bölümlerin mezunları işsiz kalınca, ülke geneline yayılan vakıf üniversitelerinin, öğrencilerin kolay mezun olacağı cazip bölümlerin artışına nedeniyle özellikle son 5 yılda fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimler ve hatta matematik bölümleri tercih edilmez oldu.
Bunun sonucu öğrenciler bu bölümleri tercih etmeyince, çoğu üniversitemizde iyi yetişmiş, birçoğu yurt dışı doktoralı, başarılı, araştırma potansiyeli yüksek öğretim üyelerine rağmen, ülkemiz Samsun-Adana hattının doğusundaki ve hatta Trakya'da temel bilim bölümleri kapatıldı.
Oysa bilime dayalı teknolojiyi destekleyen temel araştırmalar asıl bu bölümlerde yapılmakta, yayın sayısı da bu bölümlerdeki araştırmalarla artmaktadır. Bu kadar uzun sürede oluşan bu alt yapı ve araştırma potansiyeli heba edilmeden, temel bilimlerden kaçışı önlenmelidir. Aksi halde teknoloji de, tıp da diğer uygulamalı bilimler de gelişemez. Kalkınmamız da bilim ve teknoloji toplumu olmamız da bu tercihe bağlıdır.
Kaynaklar:
- Bilim ve Teknoloji Tarihi, H.M. Doğan Anı Yayıncılık 2010 Ankara
- M. Doğan Ülkemiz İleri Teknoloji üretiminde Sıçrama Yapma eşiğine geliyor CBT - Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi 1481. sayı, sayfa 18, 7 Ağustos 2015
- M. Doğan Kayserililerin son yeniliği: Temel Araştırmalara Destek CBT - Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi 1496. sayı, 13 Kasım 2015
- M. Doğan 30 Milyar dolarlık kimyasal madde ithal ediyoruz CBT - Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi 1468. sayı, sayfa 19, 8 Mayıs 2016
Prof. Dr. H. Mehmet Doğan, TÜBA Şeref üyesi / h.m.dogan@gmail.com