Salgın günleri hekimlik eğitimi ve hocalık üzerine…

Öne Çıkanlar Sağlık
Salgın günleri hekimlik eğitimi ve hocalık üzerine…

Bugün ülkemizin en iyi lise öğrencileri TIP eğitimine girerek en uzun eğitimi alıyor. Sonrasında TUS sınavına giren hekimlerin bir kısmı uzman olarak 4-6 yıllık bir eğitim sonrası yol devam ediyor. Bazıları da üniversitelerde akademik unvanları alabilmek halkımızın ağzındaki (HOCAM) ifadesi için, yaklaşık 8-10 yıl daha emek yoğun bir yatırım, çalışma sonucu ve ağır sınavlardan sonra profesör olabilirler.

Yeri gelmişken söylemekte yarar var, tıp eğitimimiz diğer ülkelerden asla geri değil hatta çok konuda onlardan iyi durumdadır. Her yıl 14 Mart’lar da anılan, ikinci dünya savaşından kaçan bir avuç bilim insanıyla ivmelenen kaliteli, çok ciddi bir eğitim mayasıyla yetişen nesiller ve ürettiği gerçek duayen denilecek Hocalar ile tarihi gerçek bir ibret sürecidir.

Hocalık bir sıfat mıdır?


Her biri öldüğünde kayan yıldızlar gibi bir daha ışımayacak olan, duayen, fakir babası, diye anılan tıbbiye hocaların genel adıdır HOCAM. Biz tıbbiyelilerin hep öyle anısal ve anıtsal hocaları vardır. Bu insanlar sanki birer süper kahramandır. Ağırdırlar, fedakardırlar ve en önemlisi mütevazi halk adamıdırlar. Toplumsal ya da saldırgan söylemlerin aksine, köhne binalarda kaldırım taşları gibidir bu hocalar. Yolun sınırlarını belirler, yoldan yüksektir ve yürüyenlere olanak sağlayarak ana yoldan ayrım yaparlar!

Bazı köklü üniversitelerde adı geçen bu yıldız HOCALAR bugün ya bir kapıda anısal büsttür, ya kapının yanında anısal plakettir, ya büyük bir anfinin tahtasının üzerinde ya da bazı koridorların gölgesinde eski bir siyah beyaz fotoğraf karesidir.

Ama en önemlisi mezun olan her hekimin gönlüdür, hayalidir. Bu salgın günlerinde, kaybı sonrasında sağlık bakanımızın boğazını düğümleyen hocasıdır. Onlar eğitim için halk günü cebinden ödeme yapan ya da öğrencilerine maddi manevi destek veren duayenlerdir. Bu ülkenin tıp sanayisinin dumansız bacalarıdır. Mezuniyet törenlerindeki iki damla yaştır. Mecburi hizmete gönderdiği öğrencisini iyi donanımlı bilgili ve yetenekli yapmaya çalışan akademisyenleridir. En önemlisi onlar da insandır, ölümlüdür ve kendileri hep ikinci sıradadır.

Ülkemizde hekim olmak

Sevgili HBT dostları, bu ülkede hekimlik ADANMIŞLIK gerektirmektedir. Son salgında alınan başarılı sonuçlar, sadece sistemle açıklanamaz. İnsan faktörünün en önemli olduğu ve inisiyatif gerektiren bu süreci bizim ekip tümüyle nasıl iyi yönetti.

Eğitimi boyunca insan sağlığını edinsel ve töresel söylemlerle her şeyin üzerinde tutan, uyumadan, aç, susuz bitkin hizmet veren sağlık neferleri sanki bir ulusal savaş gibi korona ya karşı durdu. Sağlık ordusu bu ülkede olanak ya da olanaksızlık sözlerini pek kullanmaz. Kıta Avrupası ve Amerika’nın bu süreçte sıkıntılı bir zaman geçirmesinin nedenleri belki burada gizlidir.

Salgının öğrettikleri

Bilimsel ve kaliteli sağlık eğitimiyle sağlık/tıp yatırımının yararı tartışılamaz. Tabii ekonomisi vardır, ama bu sadece bu çıktılardan sadece biridir.

Bir başka çıktı tıp eğitimi ve fakültelerinin önemi/ değeridir. Bu nedenle de yatırım olarak üniversite ve hastanelerine hem de hemen yatırım yapılmalıdır. Hazinesi, yani hocaları ve ekipleri korunup kollanarak, çoğaltılmak yerine kaliteleri standardize edilmelidir. Bu ekipler de hocalar da kolay yetişmeyecektir, dışarıdan satın alınamayacaklardır. Hoca olmak, yani akademik yükseltmelerin de kolaylaştırılması, yarar yerine ağır hasar verecek bir girişimdir. Burada sadece sağlık ordusu ve komutanı hocalarının stratejik önemini dikkate sunuyoruz. Borç batağında olduğu bilinen üniversite hastaneleri bugün gelenekleri, tarihleri ve HOCA’larıyla huzurla yaşamalıdır.

Sağlık ekibi bu günlere eskiden aldığı eğitimle geldi. Bu hekimler, bu hocalar geçen yıl yetişmedi. “Bugün biz tıp eğitiminde bize bakacak hekimleri yetiştiriyoruz” demiştim, bir akademik kurulda. Buna inanarak yazıyorum. Meslektaşlarım ya da dönem arkadaşlarım yarın bana hekim gerektiğinde birer hasta olarak yanımda yatacak, bense sağaltım hizmetini şimdiki öğrencilerimden alacağım! Biz eğitimciler olarak bunu farkındayız ama tıp eğitimine yön veren bazı değişimleri yapan üst akıl, yaptıklarının ileri sonuçlarını öngörmekte mi? Emin değilim!

İşler eskisi gibi olmayacak, bu akademiden mutsuz olan ve kaçan akademisyenlerin sayısı hiç az değil. Son dönemlerde başarılı TUS sonucu alan hekimler Kalp ya da Beyin cerrahisi gibi uzun ve riskli uzmanlıkları tercih etmemekteler. Bunun nedenleri araştırılmalıdır.

Sağlık Bakanı duyar mı?

Sevgili okuyucular hiç yeri değilse de, sayın sağlık bakanına bu yazı ulaşırsa umuduyla, yazmak istediğim bir şey daha var:

Bu tarihsel süreçte hep geride kalan bu ekibin hekimler ve özellikle destek personelinin özlük hakları. Son alkışlı dönemde cephenin en önünde ölümüne savaşan bu ekip ciddi haksızlık/eşitsizliğe uğradı. Hekimlerin ve sağlık personelimizin kısmen düzelen son zamandaki emeklilik maaşları dışında başta eşitlik olmak üzere çok çok sorunları var.

Hekimler elit ve zengin mi?

Halkımız benim çocukluğumdan beri doktorları zengin elit, ve beyaz yakalı olarak gördü. Buna yakışır bir geliri olmayan bu kesim bu açmazla ezildi. Bazı yollarla gelir elde etmeye çalışan hekimler ya da ünlü “bıçak parası” garabeti yayıldı. Bu arada hiç hak etmedikleri ticarileşmeye sistemin ittiği muayenehane hekimliği, halkın düşmanlığını sağladı.

Oysa sistemle barışık insanca hakça bir geliri olmayan bu insanlar ne zaman lazım olsa yola koyulup, ilk önce taşı kaldırdı bu ülkede. Çocukluk döneminizde size ya da bir yakınınıza iyilik veren bir hekimin tebessüm dolu yüzü ya da sıcak dokunuşu yerine, devamlı paracı, asık yüzlü, ters bir hekim resmi işlendi zihnimize. İyi, sevecen, insancıl, şefkatli, gülen doktorlarımız, ebelerimiz siyah-beyaz Türk filmlerinde kalmadı, bakın şu anda çalışıyor. Nöbetleri arasında çocuklarını-eşlerini görmeden insan üzeri bir performansla bu salgında savaştı. Ama bir kaportacı dükkânının duvarında okuduğum mottoyu anmadan geçemeyeceğim “Emek teşekkürle ödenmez”. Bu ordu haklarını almak için daha ne yapmalıdır? Takdiri sizin...

Gelecek zaman ve kaybolmayacak umut

Ben size sonuç olarak mezuniyetine şahit olduğum gelecek hekimlerden birkaç İYİ haber vereyim.

En başarılı öğrencilerimiz hâlâ birinci sırada tercihi TIP okuyor.

Aileleri, bu genç sağlıkçılara fakire ücretsiz bakmaları konusunda devamlı baskı yapıyor.

Genç hekim adaylarının çoğu mezun olduklarında ne kadar geliri olacağını BİLMİYOR!

Her şeye karşın son birkaç duayen ve orta nesil HOCAM denilen akademisyen tıp fakültelerinde eğitim araştırma ve hizmet ayaklarını yürütüyor.

Tek enerjileri alkışmış gibi alacağı destek maddi olmasa da henüz dayanıyor TIBBİYE.

Prof. Dr. Güven Erbil / [email protected]
Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Hist&Embr A.B.D Bşk


Bu yazı HBT'nin 221. sayısında yayınlanmıştır.