Uygarlık görevi

Doğan Kuban
Uygarlık görevi

Dünya tarihinin en anlamlı metaforu ‘Pasifik de bir kelebek kanadını oynatırsa Avrupa’da bir fırtına kopabilir’ deyimidir. Yerkürenin milyarlarca yıl önce oluşmaya başladığı, onu genetik yaşamın izlediği, sonra insanların Doğu Afrika’dan dünyaya yayılmaya başladıkları çağlarda dünya yaşamsal bir ağ dokusu içinde gelişti. Bugün bilişim bağlamında buna “Web” diyoruz. Dünya kültürü, ekonomisi, bilimi, teknolojisi, sanatı, politikası bir evrensel ağ sisteminin, başka bir deyimle kültürünün parçasıdır.

Uygarlık dediğimiz zaman bunun ne anlama geldiğini bilmiyorsak, önce insanların hayvanlardan farklı neler yaptıklarını anımsamak zorundayız. Hayvan da yaşamak için yiyor, ürüyor ve ölüyor. Fakat insandan çok daha gelişmiş olarak doğuyor. Antilopların doğduktan bir kaç saat sonra ayağa kalkıp analarıyla birlikte koşmağa başladıklarını göç filmlerinde seyretmişsinizdir.

Hayvan insandan daha bağımsız ve kendine daha yeterli. Yumurtadan çıktığı andan başlayarak yaşam savaşı veren kaplumbağa yavruları var. Böceklerin, arıların, karıncaların yaşamları ise insanın yaşamı ile ne zaman, ne de yapı açısından hiç ilişkisi olmayan bambaşka boyutlar içerir. İlginç olan bütün yaşam, hatta bütün evrenin bazı kimyasal ve fiziksel olgulara uygun olarak, birbirine bağlı bir ağ sistemi içinde ortak varlığıdır. Fakat bunların karmaşası, öğelerinin sınıflandırılamamış sayısı, tarihi henüz insanın aklının kavramadığı boyutlardadır. Bu evrensel ağın ve başını bilemediğimiz zamanın, insanlık tarihine en yakın çok küçük bir bölümünün yaşamı çalkalayan gerilimlerini ya da çekişmelerini anlayıp ayağımızı ona göre uzatmak bir uygarlık görevidir.


Aradan binlerce yıl geçip insanoğlunun başına gelenleri düşündükçe daha ihtiyatlı olmak zorunluluğunu hissediyoruz. İnsan ipin ucunu kaçırdığı zaman, 20. Yüzyılda olduğu gibi, yüzyıla savaşla başlayıp savaşla bitirdi. 20. Yüzyıl 250 milyon cana mal oldu. Bugün savaş krizi devam ediyor.

HBT (Herkese Bilim ve teknoloji ) dergisi, 30 yıl yayınlanmış olan ‘Bilim ve Teknoloji’ dergisinin devamıdır. Aynı yazarlar ve onlara eklenecek genç yazarlarla devam edecektir. Bugünün ölçütleriyle Bilim ve Teknoloji bir slogandır. İnsanlığa güvenli yaşam sağlamakla eş anlamlıdır.

Fakat çağdaş bilimin ve teknolojinin sağladığı olanaklar insanların karnını doyurmak bağlamında hakça dağıtılmıyor.

Dünyada bir milyar insan açlık sınırı altında yaşıyor. Bu bilim ve teknoloji gelişmesine insani bir içerik kazandıracak anlayışın insan toplumlarında yeterince yaygın olmadığını gösteriyor.

Türkiye gibi hala az gelişmişlik kategorisinde yaşayan (ama politik jargonla gelişmekte olan ülkelerde) insanın yaşamı henüz güven altında değil. Bu durum bilimsel ve teknolojik araçların yaygın olarak kullanıldıkları dünyada, bunlara paralel bazı insanlık, ahlak ve eşitlik yargılarının gelişmediğini kanıtladığı gibi, Türkiye’nin sorumlu insanlarına olduğu kadar dünyanın da sorumlu insanlarına, her gün kullandıkları teknoloji bağlamında, ağır bir sorumluk yüklüyor.

Çağdaş bilgiyi topluma mal etmek önemli bir eğitim ve öğretim atılımı gerektiriyor. Bu politikacıların tartışma ve içeriksiz yorumlarına bırakılacak bir konu değil. Politik sınırlar içinde buna yanıt aramağa kalkmak da yanlıştır. Çünkü bu ne sosyal örgütlenme ne de ekonomi sorunu değil, genel bir insanî bilinçlenme sorunudur. İnsan kaplumbağa yavrusu gibi dünyaya gelmiyor. Yemek, barınak, sağlık ve güvenlik ona toplumca sağlanmalıdır! Teknolojinin ürettiği araçların olanaklarının insanların tümüne,   yaşamlarını güvenle geçirmek için sağlanması çağdaş toplumun temel görevidir. O zaman toplum yıldızlarla aydınlanmış günler görebilir. Teknolojiyi HBT’nin de üstlenerek sağlamaya çalışacağı görev bu bilinci topluma mâl etmektir.

Doğan Kuban