Covid-19 salgını ile savaşım, Belçika örneği

Erdal Musoğlu Y
Covid-19 salgını ile savaşım, Belçika örneği

Karantinalar ve yolculuk yasakları başladığında, eşimle birlikte bulunduğumuz Brüksel’den ayrılıp ülkemize dönemedik. Orada yaşayan çocuklarımızla birlikte olabilmek için kış aylarında oturduğumuz dairemizde mahzur kaldık. Salgın ülkemizde de baş gösterince, Türkiye ile Belçika arasında, yöneticilerin, kurumların ve halkın tutum ve davranışlarındaki farklar çok belirgin biçimde ortaya çıktı. 27 mart 2020 tarihli bu yazıda söz konusu farkları inceleyeceğiz.

Yönetimin yapısı ve tutumu

Belçika bilindiği gibi federatif bir yapıya sahip ve Flaman, Valon ve Brüksel bölgelerinden oluşuyor. Her bölgenin büyük ölçüde özerkliği ve kendi hükümetleri ve bakanlıkları var. Ülke içindeki bitmeyen anlaşmazlıklardan dolayı her seçimlerden sonra federal hükümetin kurulması 1.5, 2 yılı bulan süreleri alıyor. Bu sürede de geçici bir hükümet günlük işleri yürütmekle görevlendiriliyor ama yeni yasalar vb çıkaramıyor. İşte Belçika koronavirüs krizine tam da böyle bir ortamda yakalandı! Geçici hükümetin başındaki başbakan Sophie Wilmes çok az tanınan bir politikacı, hükümeti de daha yeni kurulmuş ve henüz güven oyu almamış durumda idi...


Civar ülkeler ve başta komşu Fransa’da salgın yayılmaya başlayıp Belçika’da ilk vakalar ortaya çıkınca tüm ülkeninin siyasileri, birkaç ırkçı flaman parti lideri dışında, hemen bir araya geldiler. Meclis toplandı ve geçici hükümete hem güven oyu hem de 6 ay süreyle olağanüstü yetkiler verildi. Başbakan da hiç gecikmesiz bir ulusa seslenme konuşması yaptı ve durumu bütün açıklığı ile anlattı. Konuşmasının açıklığı ve verdiği güven ile bir anda gönülleri fethetti! Politik oyunlar yok, kendine çıkar sağlama, ön plana çıkma çabaları yok, demagoji yok, ideolojik, fanatik saplantı ve söylevler yok. Aklın, bilimin önderliğinde, halkın, herkesin gereksinimlerimi gözeterek alınan cesur önlemler var! Ne yazık ki ülkemizdeki görünür durumdan çok farklı..

Bu arada çok dikkatimizi çeken bir konu da yönetici kadroların gençliği. Başbakan, bakanlar, sorumlu bilim insanlarının nedereyse hepsi 30 lu ve 40 lı yaşlarda. Önemli oranda yaşlı nüfusa sahip Belçika’da liderlerin zamanında çekilmeleri ve çok iyi eğitim görmüş bu gençlerin de yerlerini böylesine doldurmaları bizleri çok düşündürüyor tabii, ülkemiz açısından...

İletişim ve basın

Özellikle bu alanda Belçikada durum Türkiyeden çok farklı. Hiç bir sorumlu çıkıp olur olmaz zamanda, olur olmaz konuşmuyor! Burada da hükümetin kararlarına ışık tutan ve halkı bigilendiren bir bilim kurumu var. Söz konusu kurumun sözcüleri ülkenin ana televizyon kanalının öğle ve akşam haberlerinde halkı sürekli ve çok açık biçimde bilgilendiriyorlar. Hamaset yok, havadan konuşma yok, ne söylersem siyasileri kızdırırım kaygısı yok...

Salgının gelişimi, her gün akşam haberlerinde, ayrıntılı biçimde tüm sayılar ve grafiklerle aktarılıyor. Vakaların, bölgelere, şehirlere, hasta profillerine göre dağılımları, salgının gidişatı bildiriliyor ve bilim kurulu ile doktorların birer sözcüsü tarafından kısaca yorumlanıyor. Ayrıca sırf bu amaçlı bir internet sitesi günlük ve haftalık ayrıntılı ve karşılaştırılmalı raporları yayınlıyor. Sağlık bakanı sadece durumda önemli bir değişiklik ya da yeni önlemler olduğunda konuşuyor..

Yine akşam haberlerinde, uzmanlar ve hastanelerde virüsle savaşan doktorlar (ama en çok birkaç kişi..) hastanelerin, sağlıkçıların, hastaların sorunları ile görüş ve dileklerini aktarıyorlar. Farklı görüşlerini, hükümete ve sorumlulara eleştirilerini doğrudan ve çekinmeden dile getiriyorlar. Sağlık, eğitim ve içişleri bakanları da gereğinde programa çıkıyor ve gazetecilerin, en zor ve eleştirel olanları dahil, tüm sorularını cevaplıyorlar.

Televizyon kanalları dedikodu, komplo teorileri, kavga döğüş açık oturum gibi saçma sapan hiçbir programın yayını ile uğraşmıyorlar. Odaklandıkları, halkın, çalışanların durumu. Eksikler neler, hangi iş yerleri gerekli güvenlik önlemlerini almıyor, geçim sıkıntısı çekenlere ne yardımlar yapılıyor, yalıtım yasaklarına nasıl uyuluyor gibi konular. Ayrıca, gerek yetkililer gerek basın hiçbir şekilde boş ümitler verici, bilimsel olmayan, bilgi ve mesajlar vermiyor. Türkiyede ise, sağlık bakanı, Corona ilacını Çin’den bol miktarda alıyoruz diyebiliyor...

Önlemler

Sosyal

Belçikada karantina başladığında ilk iş olarak yiyecek mağazaları, eczaneler ve acil gereksinimleri sağlayanlar dışında tüm iş yerleri kapatıldı. Yiyecek ve ilaç almak için sokağa çıkmak serbest. Ayrıca evin civarında kalmak ve iki kişiyi geçmemek şartı ile hava almaya ve spor yapmaya çıkmak da mümkün. Yaşlılar için hiçbir farklı uygulama ve dışarı çıkma yasağı yok. Onlara yanlızca olabildiğince evlerinde kalmaları öneriliyor.

Türkiyede ise 65 yaş üstü bireylere sokağa çıkma yasağı konulması bu kişileri cahil kitlelere salgının sebepleri gibi göstermekle kalmadı, onları gereksinimlerini sağlayamaz hale getirdi. İşsizliğin kol gezdiği ülkemizde pek çok yaşlı ve emekli çocukları ile aynı çatı altında yaşamakta. Salgının yaşamlarını en çok tehdit ettiği kesim olan yaşlılarımız, kendileri evden çıkmasa bile aynı evdeki gençlerin serbestçe doşaşımları sorasında alacakları virüslerden nasıl korunacaklar? Karantina tüm nüfusa uygulanmalı!

Bizler dışarı çıktığımızda sokaklarda çok az insana rastlıyoruz, araç trafiği nedereyse hiç yok, market ve eczanelere müşteriler kontrollu ve sınırlı sayıda alınıyorlar. Eczane tezgahlarının üzeri tavana kadar cam ya da pleksiglasla kapatılmış. Personel güvende. Marketlere ilk günlerde biraz hücum oldu ama şimdi tüm reyonlar dolu. Herkes kurallara ve yasaklara uyuyor. Bazen parklar kalabalık olduğunda sürekli izleme yapan sesli drone’larla uyarılar yapılıyor.

Karantina başlar başlamaz büyük bir sosyal dayanışma da başladı. Gençler yaşlıların alışverişlerini yapmak, gereksinimlerini karşılamak için seferber oldular, sosyal medya ya da posta kutularına atılan pusulalar, binaların içine asılan yazılarla duyurular yapıldı. Gönüllüler organize olup her alanda katkı ve yardımlara başladılar. Örneğin üniversite ve araştırma kurumu laboratuarları yeni testler ve cihazlar geliştiriyor, hastane personeline özel pleksiglas maskeler üretip dağıtıyorlar. Dün, bir laboratuar, geliştirdiği basit bir solunum destek cihazını tanıttı..

Halk, liderlerine, sağlık ve ekonomi yönetimine güveniyor. Bu da, Türkiyede olduğu gibi, bir sürü abuk sabuk söylenti ve senaryonun ortaya çıkmasını önlüyor. Geçici işsizlik yasası hemen devreye sokuldu, kimse çaresizlik ve belirsizlik içinde yalnız ve gelirsiz bırakılmıyor. Yine sorumlular, basın ve halk, yalnız sağlık çalışanları değil, bu zor günlerde ve karantina sırasında üretimi sürdüren, gerekli tüm hizmetleri sağlıyanlara, sevgi, saygı ve şükranlarını içtenlikle iletiyorlar. Örneğin Brükselde halk, çöp torbalarının üzerine, temizlik işçilerine teşekkür mesajları iliştiriyor.

Sağlık

Tüm hastaneler merkezi bir koordinasyon ve iletişim içinde hazırlıklarını yapıyor, salgın durumunun gelişmesine göre, yatan hasta ve yoğun bakım servislerini sürekli genişletiyorlar. Acil servislerin hepsinin iki ayrı hasta kabul çevrimi var. Covid-9 kuşkuluları girişlerdeki çadırlarda karşılanıyor ve tanıları konuluyor. Durumu hafif olan ve evine gönderilenler takibe alınıyor. Testler şimdilik yalnız durumu ağır olanlara yapılıyor ama olabildiğince çok vakayı ve hastalığı geçirip bağışıklık kazanmış olanları tespit edebilmek için yeni testler yolda ve ona göre organize olunuyor.

Sağlık çalışanlarının salgından korunması için çok özen gösteriliyor. Gerekli özelliklerde maske ve malzeme eksikliği çekilmemesi için her şey yapılıyor. Gereken durumlarda emekli sağlık personeli ve tıp ya da hemşirelik öğrenimi gören gençlerin yardımı isteniyor. Bu konular da yerinden iletilen örneklerle halka aktarılıyor.

Az önce bir acil servis şefi doktor ekrana çıktı ve genel acil servis başvurularının çok azaldığını insanların büyük olasılıkla virüs kapma korkusundan hastaneye gelmedikleri vurguladı. Yukarıdaki iki ayrı kabul sistemini ve alınan diğer önlemleri açıklayarak enfaktüs ve inme gibi olasılıklarda gecikmeksizin acil servislere gelinmesi gerektiğini vurguladı. Bu arada, bizim karadeniz fıkraları gibi (ki Belçikalıların da avrupada böyle bir şöhretleri vardır!) bir durumdan da söz etti. Bazı hastalar da karantinayı, hiçbir şekilde evinizden çıkmayın diye anlayıp o yüzden acil servislere gelmiyorlarmış...

Ekonomik

11 milyon nüfuslu belçikada hükümet hemen 10 milyar euroluk bir kaynağı ekonomik destek için ayırdı. Önce krizden en olumsuz etkilenen kesim olan işsiz kalanlar ve müstakil çalışanlar desteklendi. Geçici işsizlik sigortasının formaliteleri kaldırılarak yardımlar hemen başladı. Marketlerde yığılmaları önlemek için açık kalma süreleri uzatıldı, firmalara ve gereken ek personele destek sağlandı. Hükümet, her gelişmiş ülkede olduğu gibi, halka, siz karantinaya uyun, yaşlıları, zayıfları kollayın, sağlığınızı koruyun, parayı düşünmeyin mesajı verildi. Mali sıkıntı (en azından henüz) yok çünkü ülke tüm kaynaklarını akıllıca, ahlaklı ve kamu yararını gözeterek kullanıyor...

Lütfen karantina önlemlerine eksiksiz uyun. Hepiniz güvende ve sağlıkla kalın.

Erdal Musoğlu / [email protected]

Erdal Musoğlu