Dünyanın en büyük gölüydü. Ve yanı başımızdaydı. Nasıl yükseldi ve çöktü?

Editör ne diyor?

Günümüzden yaklaşık 12 milyon yıl önce anakarasal levhalar çarpıştıklarında Orta Avrupa’da yalnızca yeni dağların oluşmasına neden olmakla kalmayıp, aynı zamanda dünya tarihinin bilinen en büyük gölünü de oluşturdular. Alp dağlarından Kazakistan’a uzanan 2.8 milyon kilometrekareyi aşkın bir alanı kaplayan Paratetis denizi adı verilen bu dev su kütlesi, günümüzde Akdeniz’in kapladığı alandan daha genişti.

Paratetis’i iklim değişiklikleri mahvetti. Bir büyük kanal da dev gölün sularını Akdeniz’e akıttı. Şimdi bir olasılıkla Ege Denizi’nin diplerine batmış olan bu boşaltma ağzı zamanla Akdeniz’de kısa bir ırmağa dönüştü… İki yeni araştırma bu su kütlesinin nasıl biçim almaya başladığını ve çevresinde meydana gelen değişimlerin fillerin, zürafaların ve günümüzde gezegenimizde gezinen başkaca büyük memelilerin ortaya çıkmalarına nasıl katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor. Rita Urgan derledi.

Bu kadar değil, Tetis üzerine Türkiye’de de çalışmalar yapılıyor ve iyi bir bilgi birikimi var. Çünkü Paratetis Okyanusu’nun kalıntıları Trakya’da, Karadeniz Kıyılarında ve Ege Bölgesi’nin kıyı kısmına yakın yerlerde izleri yaşıyor. Trakya’da geniş alanlarda ve Karadeniz Kıyılarındaki çökeller, Karadeniz kıyılarında Sinop ve Rize dolaylarında özellikle falezlerde yaygın olarak bulunuyor. Küçükçekmece ve civarında “Mactralı Kireçtaşı”, halk dilinde “İstanbul” ya da “Küfeki” taşında görürüz. Paleontolog ve jeolog Prof. Dr. Mehmet Sakınç yazdı. Ve tabii konu ile yakından ilgilenen Prof. Dr. Celal Şengör’ün tarihçesi üzerine notu da var.


Hint varyantı büyük tehlike

Koronavirüs ile ilgili yeni gelişmeler ne peki? Örneğin yeni geliştirilen bir ilaç... 2 farklı antikor birlikte kullanılıyor ve doğrudan virüse saldırıyor... Delta (Hint) varyantının taşıdığı risklere her gün yenileri ekleniyor.. İngiltere’de vakalar ve ölümler de arttı... Geçirilmiş enfeksiyon uzun vadeli bağışıklık sağlamayabiliyor...

Ali Akurgal’ın yazısı ekonomiyi teknoloji ekseninde döndürebilmek için ne gerekli diye soruyor ve görüşlerini aktarıyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Kadircan Keskinbora ve Kemal Yangıcı geliştirdiği yöntem ve işlemlerle öncü bir cerrah olan Dr. William Stewart Halsted’i, hayatını ve yaptıklarını anlattılar.

Bir Rönesans felsefesi yok mu? Neden bu denli sanatın gölgesinde kaldı? Dilara Koçak’ın kaleminden...

Mustafa Çetiner bu hafta bilimde tekrarlanabilirlik sorunu üzerine yazdı.

‘Karşıtlık doğal. Fakat bir denge olmazsa sonu kaos oluyor. Bu denge ‘Hep bana, hep bana!’, ya da ‘Daha çok, daha çok!’ diyerek gerçekleşmeyecek. Sınırlı dünyada insan nüfusu sınırsız artamaz. Bu, açlık, küresel ısınma, savaş, cinayet, eşitsizlik ve dengesizlik demek...’ diyor, Doğan Kuban ‘Az mı, çok mu?’ başlıklı yazısında...

İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Hızır Konuk’un yazısı da COVID-19 ile yükselen bölgeselleşme stratejisi üzerine.

‘Herkesin aklı endüstriyel futbolu desteklerken gönlü Maradona’nın yüzyılın golü olarak tarihe geçen pozisyonda’ diyor Tanol Türkoğlu ‘Kalecilik kalksın’ yazısında.

Ağız Temizliğinin Bilimsel Yolu: Diş çürümesiyle mikroplar arasındaki bağlantı ilk kez 130 yıl önce ortaya konmuştu. Yeni bir araştırma ağız mikrobiyomunun karmaşık yapısını ve bunun ağız sağlığının yanı sıra genel sağlığı da nasıl etkileyebileceğini gözler önüne seriyor.

Küresel ısınmaya karşı yeni silah: Yeşil hidrojen

‘Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen temiz elektrik enerjisi ile suyun elektrolizi yapılarak üretilen hidrojene ‘Yeşil Hidrojen’ adı veriliyor. Bilindiği gibi, hidrojen, endüstriyel üretim, taşımacılık ve daha birçok alanda temiz güç kaynağı olarak kullanılabiliyor...’ Erdal Musoğlu yazdı. Göz bebeği boyutu zekâ göstergesi olabilir mi? Araştırmaya göre göz bebeği boyutu ile çeşitli bilişsel yetenek ölçümleri arasında şaşırtıcı bir ilişki var.

Herkes incinir. İncinir derken sırt ağrısı ya da bilek burkulmasından bahsetmiyoruz sadece. Çok sevilen bir dostun yitirilmesi ya da bir ayrılığın ardından insanın yüreğinde duyduğu o derin sızı asıl bahis konumuz. Yani; duyguların incinmesi sonucunda yaşanan yoğun acı. Peki, insanlar reddedilme ve yitimleri, neden bir kalp ağrısı gibi yaşıyorlar?

İnsanlarda baş neden bedenin en tüylü yeri?

Susuzluğumuzu en iyi gideren yiyecekler hangisi? Bilim ve Beslenme’de bu hafta

Köpeğimiz neden bu kadar sevimli? İnsan ile arasındaki bu güçlü bağın evrimsel süreci ne? Mercan Bursalı Meraklı Çocuk’ta anlatıyor... ..

İnsan, memeliler sınıfının en garip üyesi. Suaygırları ve tüysüz köstebek fareleri dışında, hemen her memelinin bedeni tüylerle kaplı. Oysa insan, saçları dışında, neredeyse tümden tüysüz. Peki neden?

Nilgün Özbaşaran Dede’nin hazırladığı Araştırma gündeminde bu hafta: Beynimiz dinlenme evrelerinde daha hızlı öğreniyor... Dev yıldızdaki kararmanın nedeni ne? Bilgisayar oyunlarının bir yararı da sayı duygusunu geliştirmesi... Bin yıllık tavuk yumurtası bulundu.. Güldürücü gaz ağır depresyonda işe yarıyor..

Uzayda bekletilen spermlerden sağlıklı fare yavruları elde edildi. Madenciler 3 mamut fosili keşfetti. Murat Altaş’ın Hayvanlar Dünyası’nda...

Bir HBT’yi daha keyifle bitirdik ve şimdi ellerinize teslim ediyoruz... İyi okumalar demeden önce, beğeniyorsanız, dostlarınıza, gençlere, çevrenize tanıtın ve yayın lütfen.. Birlikte büyüyeceğiz..

Sevgiler ve saygılar, haftaya yeni bir dergide buluşmak üzere bilimde ve sağlıklı kalın ..